
Suriye ziyaretimizde mutlaka Sednaya Hapishanesi’ne gitmeliydik. Hapishane, Esed hanedanının en karanlık yönlerinden birisiydi. Ne kadar karanlık olduğu da devrimciler, Beşşar Esed rejimini devirip, mahkumları karanlıktan aydınlığa çıkardığında ortaya çıktı.
Yeni Şafak olarak Suriye ziyaretimizde mutlaka gitmemiz gereken yerlerden birisi olarak belirlemiştik Sednaya’yı. Güvenlik nedeni ile izin verilip verilmeyeceğinden emin değildik ama yine de şansımızı deneyecektik.
Bu arada gazeteci arkadaşlarımızla bir bilgiyi paylaşmakta yarar var. Suriye’ye kısa haber amaçlı ziyaretlerde İletişim Bakanlığı'ndan yazılı izin almak zorunlu. O izninizle Suriye’nin her tarafında habercilik faaliyeti yapabiliyorsunuz.
Türkiye’den yayın yapan ‘On’lar Medya’ ve Noon Post’a muhabirlik yapan Suriyeli dostumuz Hamza Abbas ile birlikte gidecektik Sednaya’ya.
KAVŞAK KÂBUSU
Fazla bir mesafe yoktu Sednaya ile Şam arasında. 30-35 kilometre kadar bir yolumuz vardı. Kısa bir yolculuk olacaktı eğer Şam’ın yoğun trafiğinden çıkabilirsek. Her bir kavşak bir kâbus demekti ve birkaç tanesinden geçmemiz gerekiyordu. Bir tanesinde trafik tamamen kilitlendi. Neyse ki birkaç kişinin çabalarıyla kavşaktan çıkıp hedefimize doğru yol almaya başladık.

ANTİ LÜBNAN DAĞLARI
Başkent Şam’ın 680 metre rakımı vardı ve biz başkenti Halep’e bağlayan M5 Karayolu’nda doğuya doğru ilerleyip Kabun’dan önce sola kıvrılarak kuzeydoğu yönünde Anti Lübnan sıradağlarına doğru yol alacaktık.
Engebeli bir arazide ilerliyor ve dağ yolundan yukarı doğru çıkıyorduk.
Yol kenarında güzel mimarilerle yapılmış evler göze çarpıyordu. Güzel biz coğrafyadan geçiyorduk ve hava da gitgide serinlemeye başlamıştı.
SAVAŞTA YIPRANMAMIŞ
El-Tel şehrine gelmiştik ve dikkatimizi çeken bölgenin, Suriye’nin ve hatta başkent Şam’ın varoşlarında gördüğümüz yıkımın burada söz konusu olmamasıydı. ‘Rejimle iyi geçinmişler’ diye düşündük. Sürekli yukarı doğru katederek El-Tel şehrine vardığımızda 900 metre rakıma ulaştık. El-Tel’de uğrayacağımız bir dostumuz vardı ama dönüşte uğramayı uygun görüp Anti Lübnan Dağları'nda tırmanmaya devam ettik. Hafif hafif de yağmur çiselemeye başladı.
DEVASA BİR BİNA
Bir yarım saat kadar daha tırmanınca meslektaşımız Hamza ilerideki beyaz yapıya işaret ederek, ‘İşte burası’ diyor ‘Sednaya.’
Tam tepede geniş bir alanda kurulmuş uzaktan göründüğü kadarı ile. Devasa bir bina, etrafı fazla da yüksek olmayan bir duvar ile çevrilmiş.
Yoldan sağa kırıp hapishanenin girişine ‘İzin verecekler mi vermeyecekler mi’ düşüncesiyle tedirgin bir şekilde ulaşıyoruz.
UNUTMAYACAĞIZ, AFFETMEYECEĞİZ
Girişte bir duvar bayrak renklerine boyanmış üzerinde Arapça ‘Unutmayacağız, affetmeyeceğiz’ yazılmış.
Demirden giriş kapısının arkasından güler yüzlü, silahlı birkaç genç beliriyor. Türkiye’den gazeteciler olduğumuzu, yazılı iznimizin olduğunu ve hapishaneyi görmeye geldiğimizi söylüyoruz. İznimizi gösteriyoruz. Kapıyı açıyorlar ve ‘Yol boyunca kenarlarda mayınlar var dikkat edin’ uyarısı ile müsaade ediyorlar.
Hapishane yaklaşık 2 km içeride, aracımızla iki kanadı açılmış demir kapının yanından hapishanenin içine aracımız park ediyoruz. İniyoruz, 1500 metre bir rakıma ulaştığımız için hava buz gibi. Üşüyoruz.

CİNAYETLERİN ŞAHİTLERİ DUVARLAR
Ortalıkta kimsecikler gözükmüyor. Biraz sonra bizim gibi burasını görmeye gelmiş birkaç kişi ile karşılaşıyoruz. Bina tamamen boş. Bazı duvarlar patlatılmış, bazı yerlerde yangın izleri var.
Asıl karanlık tablo binanın katlarında. Uzunlamasına ve numaralandırılmış koğuşlar var.
Koğuşlar 5-6 metreye 10 metre gibi gözüküyor. İçeride bir tuvalet var. Yerlerde battaniye parçaları, kirli elbiseler, kırık dökük kap kacak var.
Bu koğuşlar, bu hücreler kim bilir ne cinayetlere şahitlik etti.
ÖZGÜRLÜĞÜN SEMBOLÜ
Sednaya bir kirli dönemin mirasını üzerinde taşırken aynı zamanda da hepsi açık demir parmaklıklar, tamamı ağzına kadar açılmış koğuş kapıları, patlatılmış çelik zırhlı duvarları ile bir yerde özgürlüğü de sembolize ediyor.
Sednaya’nın kapılarının sadece mahkumlar için acıkmakla kalmadığını, geçiş adaletinin yolunun da açıldığını düşünüyoruz.
Yoğun geçen, soğuk bir günün ardından Şam’a dönmek üzere Sednaya’yı arkamız da bıraktığımız Suriye’de, bir karanlık dönemin de geride kaldığını anlıyoruz. Esed rejimi çökerken, yönetimi altında acı çekenlerin seslerini uzun süredir susturan korku duvarının da çökmüş olduğunu görüyoruz.
GEÇİŞ DÖNEMİ ADALETİ
Şu da var ki, halka bu insanlık dışı zulümleri reva görenlerin hesaba çekilebilmesi için ‘Geçiş Dönemi Adaleti’ sürecinin bir an evvel başlaması, zalimin müstahak olduğuna, mazlumun da adalete kavuşması, dolayısıyla da yeni yönetimin hızlı hareket etmesi gerekiyor.
İNSAN MEZBAHASI
Sednaya Hapishanesi ismini yakınlarındaki Sednaya kasabasından alıyor. Şam’dan yaklaşık 35 kilometre kuzeydoğuda ve 1500 metre gibi yüksek bir rakıma sahip.
Sednaya ismini tüm dünya 8 Aralık 2024’te Beşşar Esed rejimi sonrasında hapishanedeki insanlık dışı vahşet sahneleri ile tanıdı.
BABA ESED KURDU
Sednaya Hapishanesi’ni kurma çabaları, Suriye hükümetinin yerel toprak sahiplerinden araziye el koyarak, bir hapishane inşa etmek üzere Savunma Bakanlığı’na devretmesiyle 1978’de başladı. İnşaat 1981’de başladı ve 1986’da tamamlandı, ilk tutuklular 1987’de geldi. Bütün bunlar Hafız Esed döneminde idi.
14.000 TUTUKLU
Sednaya ‘insan mezbahası’ olarak da bilinen bir hapishane idi ve Aralık 2024’te Esed rejiminin düşmesinden önce, Sednaya askeri hapishane ve ölüm kampında tahmini 14.000 tutuklu tutuluyordu.
Şubat 2017'de Uluslararası Af Örgütü, "Eylül 2011 ile Aralık 2015 arasında Sednaya’da 5.000 ila 13.000 kişinin yargısız infaz edildiğini” belirten bir rapor yayınladı
Hapishanede, sivil tutuklular, hükümet karşıtı isyancılar ve siyasi tutuklular da dahil olmak üzere her iki cinsiyetten binlerce tutuklu vardı.
YARGISIZ İNFAZLAR
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Ocak 2011’de Suriye iç savaşının patlak vermesinden bu yana Esed rejimi tarafından Sednaya’da işkence, kötü muamele ve toplu infazlar sonucu 30.000 tutuklunun öldürüldüğünü tahmin ediyor.
8 Aralık 2024’te hapishane, Şam’a doğru ilerlerken isyancı güçler tarafından ele geçirildi.
Ele geçirmenin ardından, Sednaya hapishanesinin “beyaz” binasındaki kalan mahkumlar serbest bırakıldı; isyancı güçlerin hapishanedeki daha büyük “kırmızı” binaya girip mahkumları serbest bırakması birkaç günlerini aldı. Bazı kadınlar çocukları ile birlikte hapishanediydi.
KENDİ İSİMLERİNİ UNUTTULAR
Ele geçirme sırasında devrimciler, düzinelerce erkeğin karanlıkta tutulduğu ana hapishane binasının altındaki yeraltı hücrelerini keşfettiler. Onlarca yıldır tutuklu olan bazı mahkumlar, Beşşar Esed’in babası Hafız Esed’in 2000 yılında öldüğünden habersizdi ve onun hala iktidarda olduğunu sanıyorlardı. Serbest bırakılan tutukluların çoğu sevinçten ağlarken diğerleri şaşkın ve ne söyleyeceğini bilemez bir halde idi. Ağır travma nedeniyle kendi isimlerini bile unutmuş birçok mahkûm vardı.
VAHŞETİN SEMBOLÜ
Sednaya envai çeşit işkence, cinsel saldırı ve toplu infazlar nedeniyle rejimin baskıcılığının önemli bir sembolüdür ve ilginç bir şekilde rejim döneminde Savunma Bakanlığı’nın yargı yetkisi altında idi.
Sednaya tüm vahşetine rağmen, biraz da uluslararası medyaya düşmesi nedeniyle meşhur oldu ve rejimin insanlık dışı uygulamalarını ortaya serdi ama bu buz dağının sadece görünün yüzü idi.
İŞKENCE MERKEZLERİ
Diğer hapishaneler de vardı. Bunlar arasında Şam’daki Mezze ve Kabun ile Humus'taki el-Bellun ve Tedmur, şiddetli işkence merkezleri olarak öne çıktı. Burada tutulan birçok tutukludan bir daha haber alınamadı.
Birleşmiş Milletler raporuna göre Beşşar Esed rejimi 100’den fazla gözaltı merkezi ve bilinmeyen sayıda gizli hapishane yönetiyordu. Mart 2011 ile Ağustos 2024 arasında yaklaşık 157634 Suriyeli tutuklanmış, bunlardan 5274’ü çocuk ve 10221’i kadındı.
ADALET BEKLEYİŞİ
Suriye’de bir vahşet ve soykırım dönemi, ardında adalete getirilmeyi bekleyen ve adalet isteyen yüzbinler bırakarak sona erdi.
SEZAR DOSYALARI
Suriye’nin başkenti Şam’ın yaklaşık 20 kilometre kuzeydoğusundaki Tel kasabasında yaşıyordu. Askeri polis fotoğrafçısıydı ve her gün işi için Şam’a giderdi. Mart 2011’den sonra kendisine yüksek bir makamdan gelen emirle tutuklu iken ölenlerin fotoğraflarını çekme görevi verilmişti.
GÜNDE ELLİ CESET
Mart 2011 ayaklanmasından sonra, işi tutukluların cesetlerini fotoğraflamaktı. Ayaklanmanın başlangıcında günlük 10 ila 15 arasında değişen ceset sayısı, zamanla günde 50’ye kadar çıkmıştı.
Daha sonradan 'Sezar' takma adıyla tüm dünyada meşhur olacak bu askeri polis fotoğrafçısı vicdanına kulak vermeye başladı. Bu fotoğrafları dışarı sızdırabilirse Suriye rejiminin işkence ve cinayetlerini belgeleyebilecek ve bunun Beşşar Esed rejimi aleyhine neticeleri olacaktı. Sezar, yaptığı işten memnun değildi ama bunları belgeleyebilir ise insanlık adına büyük iş yapmış olacaktı. Mayıs 2011’den, güvenlik endişesi ile Suriye’den ailesi ile birlikte çıkarıldığı Ağustos 2013’e kadar 53275 fotoğrafı işyerinden evine kaçırdı ve oradan da bağlantısı Sami’ye verdi.
Nitekim, Sami takma ismiyle tanınan ve daha sonra asıl ismi Usame Osman olduğu ortaya çıkan akrabası üzerinden fotoğrafları Suriye dışına çıkarabildi.
SAVAŞ SUÇLARINI İFŞA
Usame Osman, Esed rejiminin savaş suçlarını ifşa etmede önemli bir rol oynadı ve Suriye hapishanelerinde işlenen vahşete dünyanın tanıklık etmesini sağlamak için her şeyi riske etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye'de gözaltına alındıktan sonra ölen 6786 kişiyi gösteren fotoğrafların, çeşitli doğrulama yöntemleri kullanarak gerçek olduğunu teyit etti ve Sezar fotoğraflarının Suriye›de insanlığa karşı işlenen suçların gerçek kanıtlarını sunduğunu açıkladı.
Eski savaş suçları savcılarının 2014 raporuna göre, cesetlerin “önemli bir kısmında” açlık belirtileri vardı, diğer yaralanmalar arasında yanıklar, morluklar, oyulmuş gözler, boğulmayı gösteren bağ izleri ve elektrik çarpması belirtileri vardı. Suriye’den büyük kişisel riskler alarak kaçırılan bu görüntüler, rejimin kilit mali ve askeri destekçilerini hedef alan bir dizi ABD yaptırımı olan 2019 Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’nın temelini oluşturdu.
KİMLİKLERİ ORTAYA ÇIKTI
Sezar, 8 Aralık 2024’te Esed rejiminin devrilmesinden sonra perde gerisinden ortaya çıktı ve asıl isminin Ferid Neda el-Mezhan olduğunu öğrendik. Sezar yasasının çıkarılmasının en büyük katkı sağlayıcısı el-Mezhan bu sefer ABD’ye yasanın yürürlükten kaldırılması çağrısı yapıyordu, çünkü asıl suçlu kaçmıştı, Suriye halkına uygulanan yaptırımların kaldırması gerekirdi.
Sezar ve Sami yani Ferid Neda el-Mezhan ve Usame Osman, zulüm döneminde tarihi bir çalışma yaptılar, nihayetinde diktatörlüğü onarılamayacak şekilde zayıflatan bir zincirleme reaksiyonu başlattılar.
Sezar şimdi ülkesinin yeni hükümetine, savaş suçlularını yargılamak için ulusal mahkemeler kurması çağrısında bulunuyor.
Sezar’ın çalışmaları buzdağının görünen yüzü oldu. Şimdi sıra, diğer cinayetleri ortaya çıkarmakta ve adalet bekleyen Suriye halkının en azından yüreklerini soğutmada.