Sivas'ın Hafik ilçesine bağlı Çınarlı köyünde 1943 yılında doğan Adem Yavuz, ilkokulu köyünde tamamladıktan sonra ortaokul ve liseyi İstanbul'da okudu. Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi'nde tamamlayarak gazetecilik mesleğine adım attı. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'na savaş muhabiri olarak katılan Yavuz, Rumlar tarafından esir edilip gözleri bağlı şekilde vuruldu. Tedavi altına alınan Yavuz, 26 Ağustos 1974 tarihinde Adana Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Kıbrıs Barış Harekatı'nın tek gazeteci şehidi olarak tarihe geçen Yavuz, büyüdüğü Çınarlı köyünde defnedildi. Yavuz'un kabri daha sonra anıt mezara dönüştürüldü. Yavuz, ölümünün 50. yılında mezarı başında akrabaları ve sevenleri tarafından anıldı.
Amcasının her sene anılmasını talep eden Adem Yavuz'un yeğeni Aydın Yavuz, “Amcam vatanını milletini, bayrağını, sancağını seven bir kişiydi. Kıbrıs Barış Harekatında Rumların kalleş kurşunuyla 1974 yılında şehit düştü. Mezarı başında yad ediyoruz elimizden geldiği kadar temizliğini yapıyoruz. Amcam yaz aylarında köye gelirdi. Rahmetli babamla beraber tarlaya giderdik. Düven sürerdik beraber. Kavak denen bir mevki var kağnı arabasını yükledik geliyorduk araba bir anda devrildi. Sonra köyden biri geldi bize yardım etti. Tabi babam bizi bekliyor, arıyor ama bizi bulamıyor. Bulamayınca kızdı bize dedi niye geç kaldınız? Biz de korkumuzdan söylemedik arabayı devirdik diye. Öyle de bir anımız var dedi yani rahmetliyle. Amcamın her sene anılmasını canı gönülden istiyorum” dedi.
'Keşke evlenseydi de bir çocuğu olsaydı' diyen Adem Yavuz'un yeğeni Fatma Umar, “Amcam şehit olduğunda 16- 17 yaşındaydım. Amcam gelirdi bizle kendi evladı gibi ilgilenirdi. Ankara'da okurken ziyarete gelirdi. Anneme derdi ki yenge sana misafir getirdim derdi. O da kimmiş yavrum derdi. Köpekleri gösterir onlara ekmek isterdi. İnsanları sevdiği kadar hayvanları da çok severdi. Bir türlü utanmıyorum” şeklinde konuştu.
Adem Yavuz'un Kıbrıs'a giderken kendilerine bunu söylemediğini ifade eden yenge Hatice Yavuz, “Herkesi çok severdi herkeste onu çok severdi. Geldiğimizde hepimizi ayrı ayrı hediyelendirirdi. Kıbrıs'a giderken bile hepimize ayrı ayrı harçlıklarını verdi. O zaman eşim askerdi, ona bir şey olacak sanıyorduk. Görümcem dağlarda hep ağlıyordu. Asker olan abim şehit düşecek diye üzülürdü. Hiç aklımıza gelmeyen başımıza geldi. Kıbrıs'a giderken bize söylemedi. Kayınpederim de onun üzerine hiç ondan sonra yaşamadı. Çok üzüldük. Hala yani kalbimizde duruyor. Millet için, devlet için kendisini teslim etti” ifadelerini kullandı.