Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Balkan ayağına yönelik Kosova'da düzenlediği operasyonda yakalanan ve Türkiye'ye getirilen 6 şüpheli, "terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadelerinin alınmasının ardından tutuklanma istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen 6 şüphelinin, hakimlik sorgusu tamamlandı.
Nöbetçi hakimlik, şüpheliler Cihan Özkan, Kahraman Demirez, Hasan Hüseyin Günakan, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina'nın, "silahlı terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından ayrı ayrı tutuklanmalarına hükmetti.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Balkan ayağına yönelik Kosova'da düzenlediği operasyonda yakalanan ve Türkiye'ye getirilen 6 şüphelinin mahkemeye sevkiyle ilgili hazırlanan sevk yazısında çarpıcı detaylara yer verildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadelerinin alınmasının ardından, "silahlı terör örgütü yöneticiliği" ve "uluslararası casusluk" suçlarından tutuklanmaları istemiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen şüpheliler Cihan Özkan, Kahraman Demirez, Hasan Hüseyin Günakan, Mustafa Erdem, Osman Karakaya ve Yusuf Karabina ile ilgili sevk yazısı hazırlandı.
FETÖ’nün kuruluşu ve yapılanmasının özetlendiği sevk yazısında, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in 1999 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ni terk ederek ABD'ye yerleşmesi sonrasında hedeflerini büyüttüğü belirtilirken, örgütün ABD, Güney Amerika, Avrupa, Uzakdoğu ve dünyanın ücra köşelerinde dahi hızla kendi kontrolünde eğitim - öğretim kadroları ve kurumları oluşturduğu kaydedildi.
Yazıda, "Örgüt tarafından, yurtdışında eğitim - öğretim faaliyeti yürütüldüğü algısının ulusal ve uluslararası kamuoyuna verilmeye çalışıldığı ancak asıl amacın eğitim-öğretim faaliyeti görünümü altında o ülkelerin güvenlik ve istihbari bilgilerini temin ederek iş birliği yaptığı ülke ve devletlere aktarmak olduğu anlaşılmıştır." ifadesi kullanılırken, FETÖ/PDY'nin yurtdışında sözde eğitim - öğretim kurumları vasıtasıyla oluşturduğu bu istismarcı algıyla faaliyette bulunduğu çoğu ülke yönetimlerinden destek gördüğü ve örgütün bu alanda rahatlıkla lobi oluşturduğu bilgisi verildi.
Örgütün asıl amacının, özellikle ekonomik açıdan gelişmemiş olan Balkan ve Afrika ülkeleri, Türk cumhuriyetleri ile diğer ülkelerde, o ülkelerin yönetiminde etkin olan iş adamı, askeri, idari ve mülki yönetici konumundaki devlet yetkililerinin çocuklarına okullarda sözde eğitim vererek kendi örgütsel ve ideolojik görüşlerinin empoze edilmesi olduğu vurgulanan yazıda, "Yarınların ülke yönetimlerinde söz sahibi olacak çocukları ve gençleri bu okullarda yetiştirilerek ve devlet yönetimlerine sokularak örgütün koyduğu hedefler doğrultusunda ülke yönetimleri ve siyasetin kontrol edilmesi amaçlanmıştır." denildi.
FETÖ'nün eğitim faaliyetlerini gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası alanda masum göstermek amacıyla "Türkçe dil olimpiyatları", "kurban", "zekat" veya diğer bağış ve gezi organizasyonları yaparak sahte iyilik hareketi algısı oluşturmaya çalıştığı aktarılan yazıda, örgütün bu konuda başarılı olduğu anlatıldı.
Örgütün, 1970'li yıllarda kuruluş döneminde, yasal meşru hükümet ve devlet bürokrasisiyle iyi geçinmeyi, kendisini gizleyerek mevzuat boşluklarını kullanmak suretiyle devlet kadrolarını ele geçirmeyi hedeflediğine dikkat çekilen yazıda, örgütün belli bir güce ulaştıktan sonra, önünde hedef olarak gördüğü kişi, kurum ve diğer yapılanmalar aleyhinde makro düzeyde kumpas soruşturma ve operasyonlar yapmaya başladığı kaydedildi.
Yazıda, kumpas soruşturmalarıyla ele geçirilmek istenen kurum ve kadroların boşaltıldığı, devlet mekanizması içerisindeki kurumların, soruları çalınan sınav sonuçları değiştirilerek örgüt kadrosuyla doldurulduğuna işaret edilerek, yapılanmanın devlete hakim olmasını sağlayacak stratejilerin izlenmeye başlandığı ve örgütün 2011 yılından itibaren, bazı soruşturmalar üzerinden yerel yönetimlerle siyasi ve bürokratik kadroları ele geçirmek amacıyla mücadelesini açıktan yapmaya başladığına vurgu yapıldı.
Açıktan yapılmaya başlanan mücadelede Türkiye Cumhuriyeti devletinin, örgütün bu operasyonlarına karşılık verdiği ve örgütün darbe aldığı aktarılan yazıda, şu değerlendirme yapıldı:
"Örgüt yapılanması bu dönemden sonra açıkça ülke dışında sözde eğitim - öğretim ve eylemlerde bulunmaya başlamıştır. Hiçbir dayanağı olmadığı halde Türkiye Cumhuriyeti devletini, MİT tırları operasyonunda olduğu gibi, 'teröre destek veren ülke' konumuna sokmak için her türlü faaliyette bulunmuştur. İlk zamanlar yurtdışında eğitim öğretim faaliyetleriyle o ülkelerin kamuoyunda olumlu algı oluşturan örgüt, ülkelerin ekonomik ve bürokratik alanlarında ulaştığı güç sayesinde, ülkemiz aleyhine lobicilik faaliyetlerini açıkça yürütmeye başlamış, o ülke idarelerinin ülkemiz aleyhinde tavır almalarını sağlamaya çalışmıştır. Soruşturmaya konu FETÖ yöneticisi konumundaki şüphelilerin Kosova ülkesindeki faaliyet ve eylemleri de bu çerçevede değerlendirilmiştir."
Yazıda, darbe teşebbüsünün bertaraf edilmesi sonrasında bu durumun tüm dünyaya delilleriyle birlikte anlatılıp izah edildiği ancak FETÖ'nün bu ülkelere halen sözde eğitim - öğretim faaliyetinde bulunduğunun tespit edildiği de vurgulandı.
Gelinen aşamada Türkiye Cumhuriyeti devleti bürokrasisi ve istihbari kurumlarının başarılı çalışmalarıyla örgüt yapılanmasında önemli yeri olan şüphelilerin, diplomatik alandaki başarılı çalışmalar sonucu Türkiye'ye iadesinin sağlanmaya başlandığı belirtilen yazıda, "Bu kapsamda FETÖ'nün Kosova ülkesindeki sözde eğitim - öğretim kurumlarında ülkenin en üst düzey devlet yönetimindeki kişilerin çocuklarına sözde eğitim veren şüpheliler, 29 Mart 2018 tarihinde MİT'in gözetiminde Kosova'dan deport edilerek ülkemize getirilmişlerdir." ifadesi yer buldu.
Şüphelilerin Türkiye'ye getirilmesinin hemen sonrasında örgüt elebaşı Gülen'in 2 Nisan'da yaptığı konuşmada, bu şüphelileri sahiplenerek icra edilen bu faaliyetin "eşkıyalık" olduğunu beyan ettiği hatırlatılan yazıda, şüphelilerin Türkiye'ye getirilmesiyle birlikte daha öncesinde devam eden soruşturmalara ilişkin bulguların da dosyaya eklendiği ve Kosova'da faaliyette bulunan örgüt yöneticisi olan şüphelilerin örgüt faaliyeti kapsamındaki eylemlerinin irdelendiği dile getirildi.
Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Kosova istihbaratıyla etkin iş birliği içinde gerçekleştirdiği operasyonda, Türkiye'de aranan FETÖ/PDY'nin 6 üst düzey mensubu yakalanarak 29 Mart'ta Türkiye'ye getirilmişti. MİT'in FETÖ'nün Balkan ayağına ağır darbe indirerek Türkiye'ye getirdiği 6 kişi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerine teslim edilmişti.