Bir diğer kriz konusu olan Ege adaları meselesinde de Atina, daha önceki anlaşmalara uymuyor. 1923 Lozan ve 1947 Paris Anlaşmaları gereği askerden arındırılmış statüde olması gereken 23 adadan 16’sı şu an ağır şekilde silahlandırılmış durumda. Türkiye’ye sadece 2 km uzaklıktaki Meis önlerinde de bir Yunan hücumbotu yasadışı olarak bulunuyor. Meis, Rodos ve Girit’e ilişkin uçuk taleplerinin hukuksuz olduğunu bilen Yunanlar, bu nedenle Türkiye ile masaya oturmaya yanaşmıyor.
Korsan hamlelere imza atan sadece Yunanlar değil. Bu ülkenin baş destekçisi Fransa, 1959 ve 1960 tarihli Londra ve Zürih Anlaşmalarına aykırı olarak Güney Kıbrıs’ta askeri varlık gösteriyor. Sözkonusu anlaşmalar Kıbrıs’ta güvenliğin Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantörlüğünde sağlanmasını hükme bağlamışken, Paris yönetimi Ada’da tamamıyla korsan şekilde varlık göstermeye çalışıyor.
Anlaşmalara göre, garantör ülkeler dışındakilere Kıbrıs’ta askeri faaliyette bulunmak yasak. Dolayısıyla Fransa’nın Rum Yönetimi ile yaptığı anlaşmalar hükümsüz olarak görülüyor. Anlaşmaları hiçe sayan tüm bu korsan çabalara karşı garantör ülkelerden İngiltere’nin sessiz kalması ise dikkatlerden kaçmıyor.