MHP lideri Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında, partisinin yeni bir siyasi hareket olmadığını, 52 uzun yıldır çetin şartlarda, zorlu dönemlerde mücadele kararlılığını sürdürdüğünü bildirdi. Bahçeli, "Bizi bilenler bilir. Bizi tanıyanlar iyi tanır. Biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz, beklemeyiz. Bizim geçmişte dile getirdiğimiz 'önce ülkem ve milletim, sonra partim ve sonra ben' ilkesi aslında bu hassasiyetimizin bir ifadesidir. Ancak mevzubahis Türk milleti olursa, ihtiraslarımızın, iddialarımızın, ilerleme azmimizin sınırı da olamaz" dedi.
Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta Yunan gazetesine yaptığı açıklamada, "İktidara geldiğimizde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı kuracağız. Neden Savaşıyoruz?" dediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Sayın Kılıçdaroğlu, savaş nerededir? Savaşan kimdir? Terörle mücadeleye 'hayır' diyen, Türk askerine 'hayır' diyen, buna karşılık terör örgütlerine 'evet' diyen yozlaşmış bir zihniyetin savaştan anladığı, savaşla kastettiği nedir? Irak'ın kuzeyinde icra edilmiş Pençe Harekatı kapsamında 7 ay içinde 831 teröristin etkisiz hale getirilmesi, 1407 mağara ve sığınakların imhası Kılıçdaroğlu'nu rahatsız mı etmiştir? Mavi Vatan'daki dik duruşumuzla birlikte Libya, Irak ve Suriye'de barış ve istikrarın müdafaasını yapmamız uykularını mı kaçırmıştır? Kırmızı listedeki terör elebaşlarını nokta operasyonlarla tasfiye etmemiz kabus mu yaşatmıştır? Diğer yandan, bu partinin bir grup başkanvekili televizyona çıkmış, 'HDP'nin PKK ile ilişkisi olduğunu görmedim' diyecek kadar milli gerçeklerden kopmuş, Kılıçdaroğlu'nu tamamlamıştır. PKK ile HDP'nin kanlı madalyonun iki yüzü olduğunu cümle alem gördü de bir tek siz mi görmediniz, yalnızca siz mi fark edemediniz? Bununla da kalmayan bu siyasi bedhah, 'Demirtaş'ın ve Kavala'nın tutukluluğunu doğru bulmuyoruz' açıklamasıyla CHP'nin kimlerin elinde un ufak olduğunu ispatlamıştır. Demirtaş'ın niye tutuklu olduğunu ben söyleyeyim, çünkü teröristin yeri sokaklar, siyaset koridorları, özgür bir hayat değil, demir parmaklıkların arkasıdır."
Bahçeli, televizyon ekranlarında yüzde 50 1 tartışmasının devam ettiğini, tam bir kafa karışıklığının hakim olduğunu söyledi. Bu konuda kendisinin iyi dinlenmesini isteyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Onlara yüzde 50 1'i anlatayım da biraz ders alsınlar, sonuç çıkarsınlar, bu konuyu da daha fazla sündürüp sağa sola çekiştirmesinler. Cumhurbaşkanının iki turlu seçimle, doğrudan halk tarafından ve 'geçerli oyların salt çoğunluğuyla, yani yüzde 50 1 oyla seçilme kuralı 21 Ekim 2007 tarihli Anayasa değişikliği ile kabul edilmiştir. Bu usul getirildiğinde Anayasa'da 'parlamenter sistem' öngörülmekteydi. 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasıyla 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmiş, fakat Cumhurbaşkanının seçim usulü değiştirilmemiştir. Lütfen dikkat buyurunuz, dünyada cumhurbaşkanı veya devlet başkanını halkın seçtiği 99 ülkede geçerli oyların yüzde 50 1'ini alan adayın seçilmesi anayasal norm olarak kabul edilmiştir. Yine dünyada 103 ülkede cumhurbaşkanını veya devlet başkanını halk seçerken bunlardan 99'unda salt çoğunluk uygulanmaktadır. Cumhurbaşkanı ya da devlet başkanının halk tarafından seçilmesinde uygulanan ikinci usul yüzde 40 10 olarak isimlendirilen sistemdir. Altını çizerek ifade etmek isterim ki, bu sistem sadece Bolivya, Kosta Rika, Ekvator ve Arjantin'de geçerlidir. Mezkur bu sistemde iki turlu yapılan seçimlerde ilk turda geçerli oyların yüzde 40'ını alıp en yakın rakibine yüzde 10 fark atan adayın ilk turda seçilmesi esas kabul edilmiştir. Bolivya anayasasının 166'ncı maddesini, Kosta Rika anayasasının 138'inci maddesini, Ekvator anayasasının 143'üncü maddesini, Arjantin anayasasının 96, 97 ve 98'inci maddelerini uyanık bir gözle inceleyenler çarpıcı gerçeklerle yüzleşeceklerdir. Bu ülkelerde aslında geçerli oyların salt çoğunluğu, kısaca yüzde 50 1 şartı aranmakta, eğer adaylardan biri ilk turda yüzde 40 ve üzeri bir oy alır ve en yakın rakibine yüzde 10 fark atarsa ikinci tur seçime gerek kalmamaktadır. Tek turda yüzde 40 oyla seçilme yöntemini öngören ülke örneği dünya üzerinde yoktur. Böyle bir tercihin olması halinde yürütme organının seçiminde 'demokratik meşruiyet sorunu' doğacaktır. Devlet başkanını veya cumhurbaşkanını halkın seçtiği tüm sistemlerde demokratik meşruiyet gereğince geçerli oyların salt çoğunluğu ile seçilmesi temel kaidedir. Salt çoğunluk usulünü değiştirmeye kalkmak ve bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemine karşı güvensizliği ve şüpheyi körükleyecektir. Takdir ederseniz ki bu doğru değildir, masum bir talep değildir, Türkiye'nin çıkarına uygun olamayacaktır. Bize göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylenebilecek en güçlü argümanlardan biri, yüzde 50 1 oyla iktidara gelebilmek için partiler arası uzlaşmayı sağlaması ve kutuplaşmayı azaltmasıdır. Milli birlik ve bütünlük için hayati önemde olan bu güçlü yönü savunmak yerine, bundan geri adım atma anlamına gelen yüzde 40 oranını dillendirmek başkalarının değirmenine su taşımaktır."
Bahçeli, ekonomik gelişmelere ilişkin ise şöyle konuştu: "Kararlı ve istikrarlı para politikası uygulanması kadar, kaynakların etkin kullanımı önündeki engelleri tespit eden ve bunları çözecek olan bir kamu maliyesi yaklaşımına da ülke olarak ihtiyaç duyduğumuz göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Türkiye, faiz kamburundan kurtulmalıdır. Faiz, uzun vadede üretim sistemine büyük hasarlar vermektedir. Ülkemiz şu anda dünyada faiz oranının yüksekliği açısından ilk 10 ülkeden biri, Avrupa'nın da zirvesindedir. Faiz geleceğimizden çalmaktadır. Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur, bunun üzerinden polemik yaratmak, 'bittik, tükendik, yandık, mahvolduk' demek felaket tellallığıdır, kötü niyetliliktir. Türkiye ekonomisi için 1980-2020 dönemi verileriyle ulaşılan sonuca göre faiz oranı ve enflasyon arasında uzun dönemli bir ilişki bulunmuştur. Akıntıya karşı kürek çekmek, neoliberal iktisat akımının alışkanlıklarıyla milletimize karamsarlık servis etmek vatan sevgisiyle bağdaşmayan bir sorumsuzluktur. Geldiğimiz bu aşamada, yeni yönetim sistemi kapsamında Merkez Bankası'nın bağımsızlığı konusunu mutlak surette tartışmaya açmak hem demokrasinin hem de milli iradenin gereğidir. İMF ve faiz lobisinin oyunlarıyla daha fazla mesafe alamayacağımız ortadadır."
Bahçeli, ekonomiden anlamayan kesimlerin tek söylediklerinin 'erken seçim' olduğunu belirterek, "Aslında bunlar hazırlıklı değildir, derslerine çalışmayan haylaz öğrencilerle bir ve aynıdır. Tekraren söylüyorum, erken seçim falan yoktur, seçim 2023 yılının haziran ayında yapılacaktır. 'İlle de seçim, hemen seçim, seçim de seçim' diyenler bozgun siyasetinin taraftarlarıdır. İstikrara en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde seçim demek kime hizmettir? Kimin sesine ses olmaktır? Nasıl bir siyaset anlayışıdır? İnsanlarımızın ekonomik sıkıntılarını biliyoruz, artan döviz kurlarından yakınmaların farkındayız ancak takip edilen politikalar doğrudur, yakında her şey düzelecektir" diye konuştu.