
Yeni Şafak'ın ses getiren serisi Hafıza Büyük Resim’in 96. Bölümünde Ersin Çelik ve İbrahim Ufuk Kaynak, Gazze'deki olayların küresel bir planın parçası olduğunu anlattı. İngiliz dış siyasetinin mimarlarından Lord Palmerston'ın, Yahudi nüfusunu kontrol etmek ve Ortadoğu'da İngiliz çıkarlarını korumak amacıyla Siyonizm'i bir araç olarak kullandığını belirten Kaynak, şunları söyledi: "Siyonizm, Theodor Herzl'le başlamadı. O, sadece bir fikir taşıyıcısıydı. Asıl mimarı, 19. yüzyılda yaşamış İngiliz Başbakanı Lord Palmerston'dı. Amacı, Yahudileri Avrupa'dan kovarak, ezoterik bir inanç çerçevesinde bir bölgede toplayıp diğer ulusların üzerine bir bela olarak salmaktı. Bu, İngiltere'nin Orta Doğu'yu tek elden kontrol altında tutabilmek için bilinçli olarak yaptığı jeopolitik ve jeostratejik bir hamleydi."
Yeni Şafak İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik ile AK Parti Ordu Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak, Hafıza Büyük Resim programının yeni bölümünde Siyonizm'in kökenlerini ve küresel etkilerini mercek altına aldı. Kaynak, Siyonizm'in kökenini Theodor Herzl değil, 19. yüzyıldaki İngiliz Başbakanı Lord Palmerston'ın planına dayandırdı. Bu planın Hollywood'u Satanist öğretilerin merkezi haline getirdiğini ve Vatikan'ın bile Tapınak Şövalyeleri tarafından ele geçirildiğini ifade eden Kaynak, Gazze'deki vahşetin bu tarihi planın bir devamı olduğunu söyledi.
Çelik ve Kaynak, “Hafıza Büyük Resim” adıyla devam eden programın yeni bölümünde şu başlıklara değindiler:
Her şey anlık değişiyor ancak bizim değişmeyen tek bir gündemimiz var: 7 Ekim’den beri Gazze. Artık dünya, topyekûn bir ayağa kalkma aşamasında. Bir taraftan İsrail, soykırımını topyekûn bir işgale dönüştürme sürecindeyken; özellikle Batılı toplumlarda ve devletlerde İsrail’e karşı tarihte görülmemiş bir tavır değişikliği var. Hatta yaptırımlar bile başladı. Almanya’nın son hamlesi de buna bir örnek. Almanya, İsrail’in en büyük destekçilerindendir; hem politik hem de ekonomik açıdan adeta sistematik bir bağımlılık içindedir. Buna rağmen, onlar bile silah satışını iptal edip askıya aldılar. Şu anda yalnızca Amerika, devlet olarak desteğini sürdürüyor ancak toplum tarafında durum farklı. Trump, kendi ağzıyla, “Bana oy verenler İsrail’den nefret ediyor” dedi. Bunu artık görüyorlar. Yani, “Hristiyan Batı, Siyonizm’in nasıl bir bela olduğunu anladı” diyebilir miyiz?
İnşallah anlamışlardır diyeceğim ama biz daima bazı şeyleri göz önünde bulunduralım. Batı, bazen istediği, bazen de istemediği şeyleri söyler fakat ikisinde de hedef aynıdır. Yani, Siyonizm aleyhine konuştuğu zaman bile gardı her an düşürmemek lazım. Çünkü bu, onların genetiğinde var olan bir unsur. Çok fazla değişmezler o hususta. Siyonizm’in kendisini hep Theodor Herzl’den başladı diye düşünürüz ama bugün çok ayrıntılı, çok daha derin bir konuya gireceğiz ve bu olayın jeostratejik ve jeopolitik yanlarını da alacağız devreye.

Theodor Herzl yalnızca bulunduğumuz yüz yılın adamı.
Aynen öyle ama bizim bahsedeceğimiz, 1780 ile 1860 arasında yaşamış bir şahıs.
Ama o bahsettiğiniz yıllar aslında Yahudilerin dünyada insan yerine konulmadığı bir dönem.
Avrupa’da nüfusu arttığı için dışlanmak istedikleri bir dönem. Şimdi, aslında hem Almanya'da hem İngiltere'de, bunlar aynı ırktır. Dolayısıyla kendi aralarında da esasında Yahudilerden kurtulmak gibi bir amaç güdüyorlardı zaten. Siyonizm buradan ortaya çıktı. İngiltere çok ilginç bir ülkeydi. İmparatorluğunu devam ettirmek için kölelere, köle ülkelere ihtiyacı vardı. Bunların başında da Hindistan geliyordu ve jeostratejik olarak Hindistan yolunun üzerindeki en büyük engel de Osmanlı İmparatorluğu, yani Türk İmparatorluğu'ydu.
O yüzden alttan dolanıyorlardı, değil mi?
Evet, mecburen. O bahsettiğimiz devirler 1800'ler. Mason locasının üstadlarından bir tanesi, aynı zamanda İngiltere'nin iki defa başbakanlığını ve dışişleri bakanlığını yapmış Lord Palmerston'dan gireceğiz konuya. Ve bu bahsettiğimiz yıllarda daha Theodor Herzl yok. Kraliçe Victoria, İngiltere'de, büyük bir ticari kâr elde ediyor. İşin temelinde de Çin ve Hindistan var. Hem Hindistan'dan afyon üretiyorlar hem de Hindistan'da ürettikleri afyonu kendi ticaret gemileriyle Çin'e satıyorlar. Fakat Çin, afyonu almak istemiyor çünkü ülkede inanılmaz bir uyuşturucu bağımlılığı gelişiyor. Çin İmparatoru karşı çıkıyor. 1844-1845'teki birinci Afyon Savaşı vardı. Olayı Türkiye'ye getirelim, 1838 Baltalimanı Anlaşması. Bizim hiç vazgeçmeyeceğimiz, asla unutmayacağımız bir anlaşma. Bu ticari anlaşmalar, ekonomik sömürü sistemi, İngiltere'nin jeostratejik ve jeopolitik hedefleri. Lord Palmerston başbakan olduğunda İngiltere Kraliçesi’nin yanına gidiyor. Büyük mason locasıyla birlikte. Yani üç ayrı vücut olarak düşünelim. Lord Palmerston, Kraliçe Victoria ve Büyük Mason Locasının üstatları. Lord Palmerston'ın kendisi de mason locasında üstattır. Bunlar bir anlaşma yapıyorlar ve Siyonizm ilk defa orada gündeme geliyor. İlk konuşması budur Siyonizm'in.
Siyonizmi ortaya çıkarma sebepleri ne olacak?

İngiltere içerisinde hem Hindistan'da hem de Çin'de yapılan ticarette Yahudi nüfusunun inanılmaz hızla zenginleşmesi. 1825 Waterloo Savaşı'ndan sonra Yahudi sermayesinin, başta Rothschild'ler olmak üzere birkaç ailenin eline geçmesi. En büyük oranda bütün hisseler Rothschild'lerin elinde. Ondan dolayı da çok büyük bir rahatsızlık var. Fakat bunu belli de edemiyorlar. Niye? Aynı zamanda baron unvanı verilerek İngiliz kraliyet ailesinde 8-9. sırada da olsa baron ve barones olarak bunlara statü verdiler. Bu statünün verilmesiyle birlikte kraliyet ailesinin de içerisine girdiler ve aslında o zaman kraliyet ailesinin danışmanı da bir Yahudi; yine Rothschild ailesinden. Bugün de aynıdır. Kralın danışmanı. Bugün de aynıdır. Kraliçenin başdanışmanı.
Bahsettiğiniz yıl tam olarak ne?
Şimdi bahsettiğimiz yıllar tam 1825-1840 araları.

Bir tarih vereyim mi ben de?
İbrahim Ufuk Kaynak:
Evet.
1848 ya da 1846. Illan Pappe kitabında var bu, "Siyonizmi Yeniden Pazarlamak". Oxford Caddesi'ndeki bir evde, Osmanlı topraklarının içinde bir İsrail devletinin kurulması fikri ilk defa ortaya atılıyor. Tarihler aynı.
Evet, tarihler aynı. Demek ki Lord Palmerston'un isteği, mason locaları vasıtasıyla her tarafa dağıtıldı. Zaten karar alındıktan sonra işin başına Lord Palmerston, Anton Chaitkin bu işi açıklıyor. Bu işi açıklayan, 1994 yılında Amerikalı bir Yahudi, Anton Chaitkin denilen bir yazar. Bu adam bir konferans veriyor ve diyor ki: “Ya deliler iktidarı ele geçirdi!” bak, kendisi eleştiriyor. “Bizim aklımızda Yahudi devleti kurmak falan yoktu, biz İngiltere'yi zaten çoğunlukla imparatorluk içerisine yerleştirmeye çabalıyorduk. Aslında fikir, İngiltere'den bizi kovmakmış” diyor. Bu, İngiliz tasarımı, jeopolitik ve jeostratejik bir hamle. Bilinçli olarak yapılan bir hamle. Siyonizm, Orta Doğu'yu tek elden kontrol altında tutabilmek için bunun bir parçası. Hem Yahudilerden kurtulacaklar hem de onları bir yere yerleştirecekler. Ama bunun için bir altyapı hazırlamaları lazım. Lord Palmerston bu işi yapıyor. Charles Warren denilen bir adama veriyor görevi. Çok ilginç. Charles Warren ilginç bir adam. Hani hatırlarsınız 1902-1905 arasında Güney Afrika'da Orange Devleti vardı, Hollandalıların. Orada Boer Savaşı yapılmıştı. İşte Boer Savaşı'nda en etkinlerdendi. Bol miktarda Hollandalıyı ve milyona yakın zenciyi öldürdü bu adam. Adam, klasik azap çektirme yöntemlerini en iyi bilenlerden bir tanesi. Bugünkü gibi aç bırakma. Toplama kamplarına bir bölgeye toplama, aç bırakma, yardım edeceğim diye bir araya toplandıklarında öldürme. Bunlar yeni şeyler değil. İngiliz'in tarihini biraz olsun bilen herkes, esasında şu anda yapılanların bununla ilgili olduğunu anlar. Mesela şimdi İngiltere bir hamle yapıyor. Bu hamle, o zaman bize neyi kanıtlıyor? İngiltere'nin elinden giden, Amerika'dan alınan intikamı kanıtlıyor. Bu olayın içerisinde İngiltere, 1958'den itibaren kaybediyordu, son dönemde de iyice kontrolünü kaybetti. Kendisinin hiçbir sözü geçmiyor. İngiltere'yi de posta koyuyor Netenyahu.
Hayır, şu anda sahnede İngilizler yok.

Evet, İngiliz'in hiç olmadığı an, aslında en yoğun olduğu andır. En ilginç olan nokta da budur.
Şu anda neredeler tam olarak?
Tam işin ortasındalar, her yerdeler. Amerika'daki, Kaliforniya'daki olayların içindeler. Teksas'taki bütün işlerin içindeler hâlâ.
Şu sadiste dönelim.
Charles Warren ilginç bir adam. Filistin Keşif Fonu diye bir fon kuruyor. Esas amaç, Filistin içerisine o bölgelere İngiltere başta olmak üzere Rusya ve Romanya'dan Yahudi akınını sağlamak ve oraya göndermek. Böylece o topraklara kendi jeostratejik isteklerini, Hindistan yolunu Osmanlı'dan alıp güvenceye alabilmek esas amaç.
Yani, Osmanlı'nın bağrına bir hançer saplamak.
Kesinlikle, çünkü bu Warren aynı zamanda Türkiye ile yakın ilişkisi olan bir adam.

Illan Pappe kitabında diyor ki, “Osmanlı'nın ortasında bir Filistin devleti, İsrail devleti kurmak yetmez. Kurulacak olan devletin etrafını, çevresini de istikrarsız hale getirmek gerekiyor. Biladüşşam denilen bugün Antep'i, Kilis'i de kapsayan, Suudi Arabistan'ı da kapsayan o coğrafya, Kudüs'ün içinde bulunduğu o topraklarda ulussuz devletler ve devletsiz uluslar inşa etmeli” diyor. "Kurulacak İsrail devleti rahat etsin" diyor.
Türkiye ne kadar büyük bir şeyin ortasında. Planın derinliği çok fazla. Sahibi çok fazla. En büyük sahiplerinden bir tanesi de gizli ezoterik örgütler. Biraz evvelki anlattığımız şey ilginç. Bakın şurada şimdi Yahudiler buraya gidecekler. Niye gitsinler? Bir amaç vermek lazım. Bir ezoterik amaç vermek lazım. Lord Palmerston bunu da düşünüyor. İki ayrı madde halinde bir çalışma başlatıyor. Bir tanesi teosofi. Teosofi aslında ilahi bilgi. İlahi bilgiye ulaşıp hatta şöyle derler onlar, "Her dinin içerisinde bir miktar ilahi öğreti vardır. Hangi din olursa olsun. Biz onları da toparlıyoruz." İlahi bilginin sahibi olacaklar. İkincisi de astroloji. Bir anda bakın Türkiye'de gündem olan astrologlar çıkıyor.
Şampiyonu belirliyorlar, her şeyi yapıyorlar.
Bütün işin başı Lord Palmerston. Onun kurduğu astroloji. Ondan önceki 500 yıl boyunca Avrupa'da astrolojiyle ilgilenen hiç kimse yok.
Osmanlı da ilgileniyor, Müslümanlar da var.
O göksel ama bunlardaki amaçla oradaki amaç farklı. Osmanlı'da gökteki şeylerin hareketlerini belirlemeye çalışıyorlar. Selçuklu'da da var, Karahanlılar'da da var.
Sivas'taki gök medrese.
Lord Palmerston'ın gizli planı
Aynı dönemde İngiltere'de, Karın Deşen Jackdiye bir adam ortaya çıktı. "Dünyanın ilk seri katili" diye yayımlandı. Bu olay da yine bunlarla bağlantılı. Karın Deşen Jack denilen adam, o bölgedeki kadınların karnını deşerek ve en sonunda Masonik semboller bırakarak yanından ayrılıyor. Bu Masonik sembollerin sebebi araştırılacaktı. Aslında olayın fazla araştırılmasına gerek yok. Kraliçenin torunu o tarihte sıradan bir kızla evlenmişti. Kraliçe bunu öğrenince olayın temizlenmesi lazım. Olaya şahit olan bütün kızların karnı deşilerek öldürüldü. Şimdi ben acımasızlığın boyutunu anlatırken, bugünkü Gazze'de, Filistin'de olan olaylar, aç bırakılmalar, bir araya toplamalar, yardıma giden insanların üzerine bomba yağdırılması hepsi bunların şeytani işleri olarak geliyor. Diyoruz ki, "Bu kadar mı?" Evet, bu kadar. Bunların planları yapılmış. Çok daha ayrıntılı bir biçimde anlatılmış. Daha sonra ikinci aşamasına geçiliyor ve "Altın Şafak Düzeni" diye yeni bir düzen kuruluyor. Bu da bir cemiyet, bu da bir örgüt. Yine Lord Palmerston'ın. İşin aslı bütünüyle büyüye, simyaya dayanıyor. Astroloji ve tarot onların eseri. O dönemde ortaya çıkmış. Tek tek eski bilgileri, ezoterik bilgileri, bir sistem dahilinde Yahudilerin İsrail, Filistin topraklarına geri dönebilmesi için. Anton Chaitkin konferansında birinci maddesi Armageddon. Diyor ki, "Bunlar deli." Öyle bir şeye inanılıyor. Bu söylediği 1994. Biz şimdi tekrar tartışıyoruz. Aradan 30 sene geçti. “Bunlar, Yahudi toplumunu bir araya toplayacaklar” diyor. Daha sonra “bunlar kabilelerle, Kuzey'den gelen kabilelerle savaş yapacaklar” diyor. Onların her şeyi dönüp dolaşıp, bizim tarafımıza geliyor. Ve “bu savaşın sonucunda yeryüzünde öyle bir durum oluşacak ki Tanrı'nın istediği Mesih'in geri geleceği pozisyon oluşacak” diyor. Bunu iki gruba yedirdiler: bir, Hristiyan Siyonistlere (evanjelistlere); iki, Yahudilere.
Tanrıyı kıyamete zorlama teorisi.
Bu, bir İngiliz'in, o zamanki Lord Palmerston'ın, kraliçeyle ve büyük mason locasıyla beraber yaptığı bir plandı.
Hocam, Hristiyanlığı evanjelizmle pasifize ettiler. Yahudiliği Siyonizm ile pasifize ettiler. Orada bir güç birleştirilmesi oldu. Ama burada Hristiyanlığı bitirdiler.
Aynen öyle.
Zaten İngilizlerin Sanayi Devrimi kiliseyi bitirdi. Ve şimdi kiliseyi tamamen pasifize etme noktasındalar. Vatikan'ın aklı başına geldi mi, gelmedi mi? Trump'ın aklı başına geliyor gibi.
Gelse de pek fazla etkileri olmayacak. Vatikan'ın içerisi 14. yüzyıldan beri Tapınak Şövalyeleri tarafından ele geçirilmiştir. Bu kadar olaya rağmen Vatikan'dan papalık makamına dair bir ses çıkmıyor. İnsanlıktı, sevgiydi gibi söylemler yok. Ayak öpmekle uğraşıyorlar; her şey bir hikaye. Batı'da böyle bir şey yoktur. Eski Mısır dilinde var olan İsis, Osiris ve çocukları Horus'un hikayesi buna bir örnektir. Ana tanrıça İsis'in kucağında Horus'u tutması, Hz. Meryem'in İsa'yı kucağında tutmasının motif olarak birebir aynısıdır. Bu durum, Hristiyanlığın esasında bizim anladığımız anlamda bir din olmaktan çoktan çıktığını gösterir. Bu yüzden Matta, Yuhanna, Lukas ve Markos İncilleri birbirini tanımaz. Aralarında verdikleri tarihler uyuşmaz ve 200-300 yıllık, hatta 2-3 asırlık farklar vardır. Bahsedilen şahıslarla veya olaylar arasında bağlantı kurulamaz. Hepsine karşı bir de Scofield İncili'ne inanan bir grup var ki onların adı Hristiyan. Bunlar Siyonist Hristiyanlardır. Siyonist Hristiyanlık'ın dini olarak hiçbir motifi yoktur. Esas amaç, İngilizlerin jeopolitik uygulamalarıdır. Dünyayı ele geçirmek, dinsel öğretiyle başka bir gruba yerleştirilip kendileri adına savunulmasını sağlamaktır. Bu çılgınlığı bütün dünyada, biz dahil, yaptılar.
Hollywood Satanist öğretinin merkezi
İşgalden önce İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ni kurdular, değil mi?
İngiliz Muhipler Cemiyeti zaten daha önce kurulmuştu ama bu seferki durum daha farklıydı. Resmen Mason locasının gizli, okült ve Satanist bölümleri kuruldu. Teosofi ve astroloji üzerine kurulan bu anlayış, artık farklı bir noktaya evriliyor. Lord Palmerston, Süleyman Tapınağı'nı tekrar inşa etme fikrini ortaya attı. Bu, Yahudilere hâlâ bir amaç vermeyi hedefleyen bir stratejiydi. Yahudi Tapınağı, Süleyman Tapınağı üç kez yıkılmıştı ama onlar ezoterik bir çalışma olduğu için yalnızca ikinci yıkılışı dikkate alıyorlardı. Kurulan örgüt, dini motifler içerse de tamamen stratejik bir amaca hizmet ediyordu: İngiltere'nin imparatorluğunu devam ettirmesi. O dönemde, 1860'lı yıllarda Amerikan İç Savaşı sürerken, İngiltere'nin amacı Amerika'yı kaybetmemekti. Hindistan'a giden yolu Osmanlı'dan temizleyerek Amerika'ya daha kolay müdahale etmeyi planlıyorlardı. Bu amaçla Charles Warren, "Dört Haç Masonluğu" adında yeni bir örgüt kurdu. Teosofi ve astroloji öğretilerini bu örgüt aracılığıyla yaydı. Bu da yetmeyince, ikinci bir örgüt daha kuruldu: Satanist bir cemiyet. Alister Crowley adında bir adam, "Şeytan esasında Tanrıdır" diyerek yeni bir öğreti başlattı. "Yargılama gününde yargılama görevi şeytana bırakılacak, bu yüzden şeytana hizmet etmek Tanrı'ya hizmet etmek demektir" şeklinde bir felsefe yaydı. Bu grupların mottosu ise "Yaşasın kötülük" idi. Bu düşünce yapısı, akla gelebilecek her türlü ahlaksızlığı meşrulaştırıyordu. Bu durum, bugün ahlaksızlığın iyi bir şeymiş gibi pazarlanmasının temelini oluşturuyordu. 1910-1911'de kurulan Hollywood, yeni bir medeniyet inşası için bu Satanist öğretinin merkezi hâline geldi. Sinema, sanat ve müzik dünyası tamamen bu anlayışın kontrolüne girdi. 1944'te Amerika'da otomobil üretimi zirveye çıkarken, Avrupa'da savaş tüm hızıyla devam ediyordu. Bu durum, tam bir şeytani öğreti örneğiydi.
Atom bombasını da bunlar geliştirdi.
Evet, inanılmaz bir öğretiyle insanların beyni yıkanıyor.
Hiroşima'yla Nagazaki'ye atom bombası attıran akılla şu anda Gazze'de insanları açlıkla öldüren akıl aynı akıl.
İbrahim Ufuk Kaynak:
Hepsi "Yaşasın kötülük" diyen Satanist kafa. Bunu bir kültür gibi toplumlara yayıyorlar.
Bu sosyolojik fıtrat o zaman.
Milletlerin karakteri değişmiyor. Bugün olmazsa yarın bir yerden ortaya çıkıyor.
Ersin Çelik:
Bizim de kaderimiz değişmiyor, Allah'ın izniyle.
"Altın Şafak Düzeni" ve üç gizemli tarikat
Dört Haç Masonluğu'nun altında, "Altın Şafak Düzeni" adıyla yeni bir örgüt daha kuruyorlar. Bu düzenin içinde üç ayrı tarikat bulunuyor. Bunlardan ilki Hermetik Kabala. Bu tarikat, Eski Mısır dini öğretileri ile Yahudi Kabala'sını birleştiriyor. Kabala, en eski Zebur kaynaklı olup Eski Mısır diniyle harmanlanmış, eski Ahit'in bir hali olarak tanımlanıyor. Bu tarikat, ayrıca astroloji, tarot ve geomansi (dünya kehaneti) gibi kehanet bilimlerini de içeriyor. Bu öğreti, Yunan filozoflarının uğraştığı bir alandır fakat bilimle hiçbir ilgisi olmayan, tamamen büyüye dayalı bir yapıya sahip. İkinci olarak kurulan İçsel Tarikat ise kehanet, astral seyahat ve simya öğretiyor. Bu da ayrı bir bilim dalı gibi sunuluyor. Üçüncü tarikat ise, ilk iki tarikatın üyeleri arasında telepatik yoldan iletişim kurarak üçü bir arada dünyayı yönetmeyi hedefliyor. Bu örgütün üç alt grubu vasıtasıyla bütün dünyayı astrolojiye, tarota, tanrısal gücün olmadığı alanlara kaydıracaklar.
Din yok ama katı bir inanç var. Radikal, acımasız.
O yüzden tam bir yobazlık. Yobazlık kelimesi aslında budur. İnanılmaz bir dini yobazlık. Şeytanın egemenliği için.
Hocam, bunlar İngiliz-Royal mahkemelerini bu yobazlıkla kurmadılar mı? İnsanları katlettiler.
Gerçekten öyle.
"Şeytan" dediler, öldürdüler.
Bu, Eski Mısır'da firavunların kendilerini ana tanrıça İsis'in kucağında göstermesiyle başlayan bir gelenektir. Onlar hâlâ soylarını bu tarihe kadar dayandırıyorlar. Kraliçe'nin bu duruma ne kadar hakim olduğu bilinmese de, mason örgütü bu işin son derece bilincinde.
Lord Palmerston da bu konuya hakim ve kendisi bir vikont, yani İngiliz asillik sıralamasında üst düzeyde bir unvan sahibi. Ailesel olarak Yahudi düşmanı İrlanda kökenli bir aileden geliyor. Onun asıl amacı, Yahudileri kendi topraklarından sürmek ve ezoterik bir inanç çerçevesinde bir bölgede toplayıp diğer ulusların üzerine bir bela olarak salmaktı.
Vallahi başarılı olmuş hocam. Adamın hakkını teslim edelim. Yapmış.
Yani İngiltere bu işi başlattı, Amerika bütün hızıyla devam ediyor.
Ama Amerika elden gitti bu arada İngilizler için.
Amerika’da Yahudiye tapan Hristiyanların etkisi
Amerika gidecek, İngilizlerin elinden çıkacak. Hristiyanların bir kısmı, Yahudilere tapan bir inanç sistemi geliştirdi. Bu Evanjelistler adı verilen grubun nüfusları 50 ile 80 milyon arasında değişiyor. Gerçek nüfusları bilinmemekle birlikte, Amerikan siyasetinde çok büyük bir etkiye sahip oldukları kesin.
Hollywood'un hemen hemen hepsi evanjelist.
Aslında bu adamları ayırmanın pek bir anlamı yok.
Demokrat ya da cumhuriyetçi falan da değiller.
Hepsi Yahudi sermayesiyle oraya gelmiş insanlar.
Trump ne kadar evanjelist ise Biden da o kadar evanjelist ya da onlarla birlikte.
Kesinlikle. Hepsini oraya getiren, destekleyen, haklarında Epstein dosyaları hazırlayan bir yapı var. Bu yapının içinde her türlü sapkınlık mevcut. Karşımızda çok güzel giyinmiş, akıllı uslu konuşan, dünyada finansal olarak çok büyük gücü elinde bulunduran, devletleri basit şeylerle düşman eden, insanları birbirine kırdıran bir yapı duruyor. Bu kişilerin bir kısmı ezoterik bir inanç sistemine boğulmuşken, daha üstteki bir akıl dünyayı jeostratejik ve jeopolitik olarak dizayn ediyor. Çizgi filmlere bile yerleştirilen bu dünya hâkimiyeti amacı, çocukların kafasına şimdiden işleniyor. Oradaki kötülüğü temsil eden adam, kötülüğe karşı savaşan figürden daha çirkin.
Naziler Yahudileri katlederken Avrupa'daki diğer Yahudileri de kovdular. Kimse onlara sahip çıkmadı. Polonya'da yaşayan Yahudileri Amerika bile almadı; gemilerle geri yolladılar. Ama neticede yeni dünya düzeni kuruldu ve Birleşmiş Milletler, aslında bir İsrail Devleti inşa etmek üzere oluşturuldu. Şimdi o devlet, yıllarca boynunda tasma gibi dolaştırıldı. Fakat şimdi baktığımızda Avrupa halkları ve devletleri, İsrail'e ve Siyonizm'e karşı bir silkelenme yaşıyor diyebilir miyiz?
Halklar düzeyinde hem de çok fazlasıyla. Yapılan bütün araştırmalar hem Avrupa'da hem Amerika'da Yahudi nefretinin hızla büyüdüğünü gösteriyor.
Bu bir patlamaya neden olur mu?
Bu durum zaten içten bir patlamaya yol açar. Bu patlama da ulus devletlerin çökmesine neden olur. Ulus devletler medeniyet inşa edemez çünkü sadece kendi için bir şeyler yaratır. Bu durum, diğer uluslar tarafından kabul edilmez ve ayrılıkları artırır. Zaten şeytanın amacı da tam olarak buydu. Osmanlı'nın durumunu düşünün. Türk, Kürt, Arap diye ayırdılar. Bahsettiğimiz gibi, Osmanlı'dan ayrılan 60'a yakın devlet var. Bunlardan 34 tanesinin ayrılma sebebi, "ulus devlet olarak kalırsam, İngilizlerin istediği seviyede bir ilişkim olur" düşüncesiydi. Bu yüzden biz artık anlayışımızı değiştirmek zorundayız.
Avrupa Birliği'ni bu yüzden kurdular.
Amerikan halkı dünyadan habersizdir
Amerika Birleşik Devletleri, İspanyol, Alman ve Fransız kökenli birçok insanın bir araya geldiği, ancak sadece çıkar ortaklığına dayanan bir yapı. Eğer çıkarlar zarar görmeye başlarsa, "Birleşik" kelimesinin bir anlamı kalmaz. Amerikan halkının çoğu dünyadan habersizdir ve medyadan izledikleri basit olaylarla kolayca galeyana gelir. Bu durum, Müslümanlara karşı başlatılan ve bir anda sona eren olaylarda da görülmüştür. Kolayca dolduruşa gelen bir halkın bilinci yoktur; sadece kendi gününü yaşar ve çıkarını düşünür. Warren gibi isimler tarafından Hollywood aracılığıyla yayılan öğretilerle manipüle edilirler. Lawrence Oliphant adındaki bir başka kişi de, Amerikan İç Savaşı sırasında İngiltere adına casusluk yapmak üzere Lord Palmerston tarafından gönderilmiştir. Palmerston'ın adamları boş durmamıştır. Charles Warren, okült ve mistik cemiyetler kurarak astroloji ve büyüyü yaymıştır. Alister Crowley Satanizmi kurarken, Lawrence Oliphant ise Amerika'da karışıklıklar yaratmıştır. Oliphant, aynı zamanda amcasının Doğu Hindistan Firması aracılığıyla zenci ticaretinden büyük paralar kazanmıştır. Bu olaylar, Amerikan İç Savaşı'nı da derinden etkilemiştir. İngiltere'nin amacı, Hindistan yolunu güvence altına almak ve Amerika'yı bir koloni olarak kaybetmemekti. Bu amaçla, Palmerston'ın adamları Türkiye'ye gelerek Üsküdar'da "Üsküdar Tarikatı" adında bir örgüt kurdu. Bu tarikat, Amerika'daki B'nai B'rith adlı Masonik örgüte ve oradan da İngiltere'deki Mason Riti’ne bağlıydı. Tüm bu örgütlerin merkezi İngiltere'ydi.

"Siyonistlerin tanrısı" deniliyor Lord Palmerston için.
Evet, ona hakikaten "Siyonistlerin tanrısı" denilir. Bu yüzden bize hep Theodor Herzl'i yutturdular. Olayın temelini şimdi anlıyoruz. Theodor Herzl, bu fikirleri en sonunda alıp etrafa anlatmaya başladı. Olayın asıl resmi ise daha farklıydı. Dünyada hiçbir zengin ve soylu aile, zenginliğini ve soyluluğunu ön plana çıkararak dolaşmaz. Dışarıdan görünenler sadece taklitlerdir. Hiçbir kraliyet ailesi kadını, kolları ve boyunları açık gezmez. Onlar kendilerini ayrı bir boyutta görürler ve klasik bir geleneğe bağlıdırlar. Bu inanç sistemi onların da içindedir; onlar da başka bir inanç sisteminin parçasıdırlar. Dünyadaki insanlara yaptıkları Satanist uygulamaların hiçbirini onların bedenlerinde göremezsiniz.
Siyonizm, İngilizlerin masonluk üzerinden oluşturduğu bir inanç mı?
O yüzden bitmiyor ve Yahudi, Netanyahu bunun ufak bir parçası sadece.
Burada Yahudileri de kullanıyorlar o zaman.

Bu insanlar, kendilerine verilen görevi gönüllü olarak kabul ediyorlar. Bu duruma dair yaşanan gerçek bir olay var: Bir Rus Ortodoks papazı, Hitler'in kendilerine kuyular kazdırdığını ve içine Yahudileri attığını anlatıyor. Papazlara "Bunları gömün" emrini verdiğinde papazlar reddediyor. Bunun üzerine Hitler, papazları kuyunun içine attırıp Yahudilere "Şimdi bunları gömün" dediğinde, Yahudilerin hepsi tereddüt etmeden küreklerle toprak atmaya başlıyor. Hitler, onları durdurup "İşte, tanıdınız mı?" diye soruyor. Bu öğretinin kaynağı, Lord Palmerston'ın yetiştirdiği bir adam, yani Hitler'in öğretmeniydi. Bu, tüm sürecin ne kadar bilinçli olduğunu gösteriyor. Örneğin, Lawrence Oliphant adında bir kişi, İngiliz Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı mektupta, Rusya ve Romanya'daki Yahudileri Filistin'e taşımak için "Filistin Kalkınma Şirketi"ni kurmayı öneriyor. Bu adam, bizzat kendisi de Filistin'e yerleşiyor. Filistinlilerin nüfus artışını engellemek için onlara cinsel ilişkinin haram olduğunu söyleyen yeni bir tarikat kuruyor. Ancak kendisi frengiden ölüyor. Bu durum, söylenenlerin arkasında gerçek bir inanç sistemine bağlılık olmadığını gösteriyor. Netanyahu, Lord Palmerston'ın ortaya attığı Armageddon gibi boş hayallere inandı. Tarihte bu konulardan bahsedilmiş olsa da, bu fikirleri alıp 21. yüzyılın gündemine getirenler onlar oldu.
Mevcut İngiltere, Amerika'dan sonra sıranın kendilerine geldiğini görmüş olabilir mi?
Onlar bu durumun farkındalar ama bu kısır döngüden kurtulamıyorlar. Çünkü bu, çok büyük bir devrim gerektiriyor. Bu kişilerin ordu gücü yok, askerî gücü yok, ancak paralarıyla istedikleri devletin askerini kendi çıkarları için savaştırıp öldürtebiliyorlar. Bu durum, Amerika, İsrail, İngiltere veya Almanya için fark etmiyor; istediklerini çağırabiliyorlar.
Ekonomik olarak sıkıştırılan Hristiyanlar, materyalist felsefeden dolayı dünyaya tapar hale gelmişlerdir. Onlar faydacı ve zevk odaklı oldukları için, bu yapının kontrolü altında kalmaya devam ediyorlar. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi, bu durum bir patlama noktasına doğru ilerliyor. Bu patlama noktası, tarih boyunca her zaman gelmiştir ve gelecektir.
İslam inancıyla ayakta kalan toplumlar yıkılmayacaklar. Çünkü burada bir inanç felsefesi var.
İnancını koruyabildiğin sürece ayakta kalabilirsin. Ancak "Müslümanım" deyip astroloji, tarot gibi şeylere yönelirsen, Palmerston'ın basit hermetik oyunları içinde kaybolmuş olursun. "Ruhsal ve kişisel gelişim" gibi kavramlar da o dönemde ortaya çıktı. Bu konuların uzmanı gibi konuşanlar aslında bir şey bilmiyor. Bu öğretiler, baştan sona Kabalist, büyü ve simya üzerine kurulu bir anlayıştır. Dinle hiçbir ilgisi yoktur. Gerçekten inancını koruyan Müslümanlar ise kurtulacaktır. Unutmayın, belirli bir inanç sistemine bağlı olmak, var olmanın temelidir. Bunalıma düşen bir insanın intihardan vazgeçmesini sağlayan en güçlü dayanak, Allah'a olan inancıdır.
Sınırı din koyar.
Çünkü o sınırlamıştır, kendi canına kıymanı bile yasaklamıştır. Bunun ne kadar büyük bir güzellik olduğunu şeytana tapanlar bir düşünsünler. Bilmeden şeytana tapanlar düşünsünler.
Gazzelilerin, canlarını ortaya koyarak topraklarını savunmalarının arkasındaki motivasyonu anlamak isteyen Batılılar, ki bunu gören birçok Batılı Müslüman oldu, İslam dininin verdiği güce bakmalı. Onlar bu gücü nereden alıyor? Hiçbir şeyleri yok, silahları yok.
Bakın, Gazze'deki bu olaylar 2002'den beri devam ediyor. "Hamas'ın üzerine gidiyoruz" diyerek çocukları ve insanları katlediyorlar. Bütün dünya ise sadece izliyor ve birilerinin kahramanlık yapmasını bekliyor. Bu olaylar tarih boyunca çok yaşandı. Çok akıllı ve itidalli olmak zorundayız, bu vahşeti durdurmalıyız. İngiltere gibi ülkeler, "şu şartlar yerine gelirse tanıyacağım" diyorlar. Ama bu tanıma, vahşeti durduracakları anlamına gelmiyor. Tanımak ne işe yarayacak ki? Onları öldürmek isteyenlere silah vermeye devam edecekler. Bu sadece bir kelime oyunu. Televizyonu izlerken "Bunlar da bizim görüşümüze geldi" diyoruz ama hiç kimse kendi amacından vazgeçmez.
Fransızlar da Yahudi Egemenliği altındadır
Fransa ve Almanya'da bir şeyler olacağını düşünüyorum.

Fransa ve Almanya'da bir şeyler olacak ve bu inşallah İngiltere'yi zorlayacak. Ancak bu durum, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilir. Fransızlar da Yahudi egemenliği altındadır.
Ama kurtulmak istiyorlar. Fransa, aynı zamanda en çok baskılanan ve sayısız darbe alan imparatorluklardan biri.
14. yüzyılın ilk yarısında Tapınak Şövalyeleri yakıldığından beri Fransa sürekli isyanlarla büyümüş ve kaybetmiştir. Bu süreçte masonlar çok etkili olmuştur. İngiliz Riti kadar olmasa da bizde de bir Fransız Riti vardır.
Yani Tapınakçılar ülkeyi içeriden işgal etmiştir.
Evet, Tapınakçılar içeriden işgal etmiştir. Bu yüzden Almanya, İngiltere ve Fransa gibi tüm devletler, kendi ülkelerine hizmet edenlere hâlâ şövalye madalyası verirler. Yabancılara da bu madalyalardan veriyorlar. Bu durumun daha birçok şeye yol açacağını düşünüyorum.