TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Çanakkale Şehitler Abidesi'nde, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un da katıldığı 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 106. Yıl Dönümü Töreni'nde yaptığı konuşmada bugünün, tarihe altın harflerle, unutulmaz bir kahramanlıkla nakşedildiği 18 Mart 1915'te kazanılan zaferin yıl dönümü olduğunu hatırlattı.
Bu şanlı mücadeleyi anlatmak için kelimelerin kifayetsiz kaldığını belirten Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gözünü kırpmadan şehadete yürüyenlerin arasında ve manevi huzurunda olmanın şuuruyla, Cenabıhak'tan, böyle yüce bir makamda misafir ettiği şehitlerimize karşı bizleri mahcup etmemesini diliyorum. Bizlere, onların mukaddes emanetlerine layıkıyla sahip çıkanlardan ve şühedamızın aziz davasını, gayesini anlayan ve anlatanlardan olmayı nasip eylesin. Çanakkale Zaferi, kolay kazanılmış bir zafer değildir, aksine savaş boyunca neredeyse bütün bir nesli kaybettiğimiz, bazı tarihçilere göre 300 bine yakın şehit vererek kazandığımız bir zaferdir."
Şentop, o tarihte orduların Osmanlı sınırlarını korumak için birden çok cephede savaştığını, İngiltere ve Fransa'nın, Anadolu'nun batısından, Çanakkale üzerinden İstanbul'a saldırdıkları sırada Rusya'nın da doğusundan Sarıkamış üzerinden Erzurum'a saldırdığını dile getirdi.
Yurdun adeta kalbi olan bölgelerin büyük ve yoğun bir saldırı altına girdiğini, tartışmasız bir beka sorununun baş gösterdiğini anlatan Şentop, şunları kaydetti:
"Hep söylendiği gibi Çanakkale bizim için tam da bu yüzden bir ölüm kalım mücadelesiydi. Şunun altını çizerek belirtmeliyim ki tarih boyunca esir edilmemiş ve ölümüne de olsa istiklalini savunup özgür yaşamış aziz milletimiz, bu büyük ruhunu en destansı biçimde belki de Çanakkale'de göstermiştir. Gerek deniz savaşlarında gerek sonraki kara savaşlarında o kadar çok efsanevi kahramanlık sahneleri vardır ki sanki 1000 yılın bütün zaferlerinin altın sahneleri Çanakkale'de toplanmış gibidir. Nusret Mayın Gemisi'nin kaptanı Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey'den Seyyit Ali Onbaşı'ya, iki oğluyla 44 yaşındayken savaşa katılan Erzincanlı Oğuz Amca'dan hayatının 16 yılını askerlik yaparak geçiren Bigalı Mehmet Çavuş'a, Mücahide Hatice Hanım'a kadar nice vatan kahramanı bunlardan sadece birkaçıdır."
TBMM Başkanı Şentop, Çanakkale Savaşları'nı hem bedenen hem de ruhen bütün derinliği ile yaşamış ve tam manasıyla kavramış, bir şuur halinde idrak etmiş olan büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, bu ölüm kalım savaşını kazandıran ruhu çarpıcı şekilde dile getirdiğini vurguladı.
Şentop, Çanakkale Savaşları'nın aynı zamanda "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu savaşı" denilebilecek İstiklal Savaşı'nın komuta kademesinin de ağır bir sınavdan başarıyla çıktığı, okul görevini gördüğünü belirtti.
Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Yakup Şevki Subaşı, Cevat Çobanlı, İzzettin Çalışlar, Fahrettin Altay ve daha onlarca büyük komutanın, Çanakkale cephelerinde gösterdikleri üstün başarılarıyla ordunun ve milletin gönlünde taht kurduğuna dikkati çeken Şentop, şöyle devam etti:
"Çanakkale Zaferi'nin milli vicdandaki karşılığıdır ki aynı isimleri Milli Mücadele'nin öncüleri ve İstiklal Savaşı'nın kahraman gazileri olma makamına taşımış, adlarını tarihimizin altın sayfalarına kaydetmiştir. Bu mukaddes mekanda Çanakkale başta olmak üzere bütün cephelerde namusunu çiğnetmemek için, yurdunu düşmana teslim etmemek için, esareti reddetmek için canını feda eden mübarek şehitlerimize, gazilerimize, bütün komuta kademesine, kahraman neferlerimize Cenabıhak'tan rahmet diliyorum, aziz milletimiz adına hürmet ve şükranlarımı sunuyorum. Emanetleri bugün, çok daha güçlü ve güvenilir evlatlarının ellerindedir. Yükselttikleri ay yıldızlı al bayrak, yurdumuzun üzerinde ebediyen dalgalanacak ve onun kutlu gölgesi altında toplanan milletimizin, ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğüne göz diken her düşmanın akıbeti, Çanakkale'deki gibi hezimet olacaktır.
Atalarımız, 'Su uyur düşman uyumaz' demişlerdir. Aradan 100 yıldan fazla zaman geçti fakat bazı devletlerin milletimize ve devletimize karşı dinmek bilmez bir kindarlıkla, hiç hak etmediğimiz bir düşmanlıkla saldırdıklarını, ülkemizi bölüp parçalamak ve mümkünse işgal etmeye yönelik kötü niyet beslediklerini tespit etmek zorundayız. Düşmanlar, 100 yıl önce Mehmetçiğin kanını dökmesi için, şehirlerimizi yakıp yıkması ve halkımızı katletmesi için vaktiyle sömürgeleştirdikleri Asya ve Afrika ülkelerinden asker üniforması giydirilmiş köleler toplayıp getirmişlerdi. Günümüzde de benzer bir yöntemi uyguluyor ve vekalet savaşları yürütüyorlar. Geçmişte de işgal etmeye teşebbüs ettikleri bölgelerin halklarından ve maalesef kendi halkımızdan kandırabildiklerine vekalet veriyor, onları eğitip donatıyor ve bu mankurtlaşmış grupları savaştırarak, kendi işgalleri için güya zemin oluşturuyorlardı. Milletimiz, aydınlarımız, devlet adamlarımız o zaman düşmanın bu basit oyununu görmüş ve karşı tedbirlerini almıştır, almaktadır. Doğu Akdeniz'deki ve Kıbrıs'taki haklarımızı yok saymalar, Suriye, Irak, Azerbaycan gibi komşularımıza saldırıp parçalama ve işgal etmeler, saldırdıkları her yerde 'yerel ortaklar' adını verdikleri aşağılık iş birlikçileri ve terörist grupları desteklemeler, hep bu cümledendir."
Şentop, aziz milletin dostluğunun değerli, düşmanlığının tehlikeli olduğunu vurguladı.
Milletin, istiklal söz konusu olduğunda "ölümden öte köy tanımadığını", bunun Çanakkale'den 100 yıl sonra bir büyük ve şanlı tablosunu 15 Temmuz 2016'da yaşadıklarını dile getiren Şentop, "Milletimiz o gece ve devamındaki günlerde 'darbe' süsü verilmiş çok uluslu alçak bir işgal teşebbüsünü kahramanca püskürtmüş ve kelimenin tam anlamıyla vatan savunması için göğsünü siper etmiştir. 15 Temmuz şehit ve gazilerini de Çanakkale şühedasının huzurunda hürmet ve rahmetle anıyorum." ifadesini kullandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türkiye ile barışçı ve dostane ilişki kuran her devlet ve toplum bundan sadece yarar sağlamış ve dünya barışına da katkıda bulunmuş olacaktır. Türkiye bugün 84 milyonluk dinamik nüfusu, modern devlet teşkilatı, gelişmiş ekonomisi ve kahramanlığı dillere destan muzaffer ordusuyla dünyanın en güçlü devletleri arasındadır. İşte şu anda Çanakkale Boğazı üstünde yapılan ve iki kıtayı bir kere daha birbirine bağlayacak olan Çanakkale 1915 Köprüsü'ndeki inşa faaliyeti bile bu söylediklerimizin somut bir göstergesidir. Dünyanın en uzun orta açıklıklı köprüsü olan Çanakkale 1915 Köprüsü'nün, Çanakkale'yi önce Malkara'ya oradan baba memleketim Tekirdağ ve Kınalı'ya bağlayacak olması benim için ayrıca gurur ve heyecan kaynağıdır. Mübarek şehit kanlarıyla sulanmış bu kutlu topraklara Çanakkale 1915 Köprüsü gibi böyle bir anıt eseri kazandıran Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, kıymetli ulaştırma bakanlarımıza, iş adamı ve mühendislerimize, işçilerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyorum."
Çanakkale destanını yazan kahramanların, sadece Ankara'dan, Çankırı'dan, Balıkesir'den, Bursa'dan, Tekirdağ'dan, Edirne'den gelmediğini aktaran Şentop, şunları dile getirdi:
"Misakımilli hudutlarındaki Musul'dan, Kerkük'ten, Halep'ten, gönül coğrafyamızda olan Üsküp'ten, Prizren'den, Saraybosna'dan, Bakü'den, Buhara'dan geldiler. Çünkü Çanakkale, sadece Türklerin değil, bütün Müslümanların ortak cephesiydi. 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti yeryüzündeki tek ve son bağımsız Müslüman devletti. Üstelik yüzlerce yıl Müslümanların koruyucusu, savunucusu olmuştu. Çanakkale'nin düşmesi, bütün Müslümanların izzeti nefsinin rencide olması, zillete düşmesi demekti. Kahraman ecdadımız 106 yıl önce tabyalardaki mevzilerinde sadece aziz milletimizin izzetini savunmadı, aynı zamanda bütün Müslümanların şerefini, haysiyetini korudu. Üsküp'ün evladı Yahya Kemal bunu ne güzel ifade ediyor: 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın. Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam'ın.' İşte bu sebeple Mehmet Akif, Necid çöllerinde Çanakkale Destanı'nı yazarken, Muhammed İkbal de Lahor’da Çanakkale adına on binlerce insanı toplayarak dualar etmekteydi. Sonu zaferle de bitse tüm savaşlar, içinde büyük acılar, hüzünler ihtiva eder ve mutlaka dersler alınması gerekir. Birinci Dünya Savaşı'nda Yemen'den Galiçya'ya, Kafkaslar'dan Sina'ya kadar geniş bir cephede mücadele ettik. Savaşın en önemli cepheleri vatanımızın iki ucundaydı. Batı ucunda Çanakkale, doğu ucunda da Sarıkamış vardı."
Şentop, Çanakkale Zaferi'nin en çetin savaşlardan olduğunu anımsatarak, hemen her evden bir iki şehit verildiğini belirtti.
1915 yılında Osmanlı Devleti'nin nüfusunun 22 milyon olduğuna değinen Şentop, şunları aktardı:
"Biz savaşa nüfusumuzun yüzde 13’üne karşılık gelen 2 milyon 900 bin kişilik bir ordu ile katıldık. Sadece Çanakkale'de nüfusumuzun yüzde 1'ine karşılık gelen 250 bin, Sarıkamış'ta da 90 bin vatan evladını şehit verdik. Çanakkale'de şehit düşenlerin büyük çoğunluğu dönemin okumuş, yazmış gençleriydi. Trablusgarp ile başlayan, Balkanlar'la devam eden savaşlar Birinci Dünya Savaşı ile 8 cepheye yayılmıştı. 4 yıl süren savaşta aziz milletimizin gençleri cepheden cepheye savruldu. Bu yüzden orduya katılan gençlerin yaş ortalaması giderek düştü. Nitekim Çanakkale Savaşı'nda memleketimizin değişik şehirlerinden lise öğrencileri de gönüllü olarak savaşa katıldılar.
İstanbul'daki Galatasaray, Vefa, Kabataş ve İstanbul Lisesi öğrencileri cepheye ilk ulaşanlardandı. Onları Balıkesir, Bursa, Edirne, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Konya, Denizli, Erzurum, Tokat ve Sivas'tan gelen 15-16 yaşlarındaki gençler takip etti. Adlarına Türküler bile yakıldı. Bu sebeple ülkemizde birçok lise 1915-1916'da mezun veremedi. Birinci Dünya Savaşı bittiğinde nüfusumuzun yüzde 5'ini teşkil eden 1 milyon 50 bin askerimiz şehit oldu, esir düştü, hastalıktan hayatını kaybetti. Ordumuzun geriye kalan 1 milyon 850 bin kişilik bölümü ruhen ve bedenen yaralandıkları için savaşma kabiliyetlerini kaybettiler."
Şentop, memleketin yetişmiş insan gücünün önemli bir bölümünü, Birinci Dünya Savaşı cephelerinde kaybettiğini, millet olarak İstiklal Savaşı sırasında Birinci Dünya Savaşı'nda yitirilen askerlerin çok aranıldığını vurguladı.
Kurtuluş devresi sona erip kuruluş aşamasına geçildiğinde okumuş, nitelikli insan gücünün eksikliğinin çok hissedildiğini anlatan Şentop, "Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp Cumhuriyet ilan edildikten sonra yüzümüzü istikbale döndük. Vatanımızın yeni baştan imar ve inşa edilmesi gerekiyordu. İşte o aşamada çok sıkıntı çektik. O sebeple geçmişi sadece tarihten sayfalar gibi görmemeliyiz. Okumalı, bilmeli ve dersler çıkarmalıyız. Aziz şehitlerimizin hatıralarına sahip çıkmalı ve memleketimizi işgal ve istila etme cesaretini kimseye vermemeliyiz. Her emanet önemlidir, her emanet azizdir ama şehitlerimizin, gazilerimizin emaneti, bedeli kanla ödenmiş olan vatan en değerli emanettir." görüşünü paylaştı.
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" şiirinden dizeler okuyan Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:
"Çanakkale, Mülkiyelilerin, Seyyit Çavuşların, yediden yetmişe bütün bir milletin, zulme ve zalime başkaldırıp dur dediği geçit vermeyen cephe. Burası, şehadet yaşının 15'e indiği, gidenlerin geri dönmediği yer. O Çanakkale ki birliğimizin, imanımızın, kardeşliğimizin zaferi. Umudun, aşkın, azmin, inancın, vatanperverliğin, onurun zaferi. Bugün bu kutlu vatan toprakları üzerinde, aziz şühedamızın şanlı hatıralarını derin bir tazimle yeniden yad ediyorum. Bizleri bu büyük destanın mirasçısı yapan Rabb'imize hamdediyorum. İslam'ın son kalesini, ümmetin haremgahını namahremin çizmeleri altında çiğnetmeyen Asım'ın neslini şükranla anıyorum. Ey bu topraklar için toprağa düşen aziz şehitlerimiz, bu ebedi istirahatgahınızda huzur içinde, izzetle yaşayın. Davanız davamız, yolunuz yolumuz, emanetiniz emanetimizdir. Müsterih olunuz. Bugün bu kutlu emanetinizi aynı ruh, aynı inanç, aynı şuurla korumaya ve yaşatmaya devam ediyoruz, tereddütsüz devam edeceğiz. Çanakkale Zaferi'mizin 106. yıl dönümü münasebetiyle bir kez daha şanlı hatıranızı yüreğimizde tazeliyoruz. Cenabı Hak şehadetinizi makbul, makamınızı ali, davanızı baki eylesin. Muhteşem zaferimizin 106'ncı yılı kutlu olsun."