'Kıbrıs'ta Son Söz' panelinde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, "Kapalı Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır" ifadesini kullandı. Türkiye ve KKTC'nin çok sağlam temellerle birbirine bağlı olduğunu ifade eden Adalet Bakanı Gül ise, "Türkiye olarak dost ve kardeş ülke KKTC'nin istikrar ve refahını, kendi istikrarımızdan, refahımızdan ve güvenliğimizden farklı görmüyoruz. Bu samimi hisler sadece bizim değil 82 milyonun ortak hisleridir" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "Kapalı Maraş'ta KKTC hükümeti tarafından yürütülen, bizim de desteklediğimiz envanter çalışmasının sonuçları ışığında, arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğu tespit edilmiştir. Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır" dedi.
- Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından Avukat Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi'nde,
'Kıbrıs'ta Son Söz' paneli düzenlendi. Panele, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ile çok sayıda davetli katıldı.
'RUMLAR, KIBRIS TÜRKÜNÜ AZINLIK YAPMAK İSTİYOR'
Panelin açılış töreninde konuşan TBB Başkanı Feyzioğlu, KKTC'nin güvenliğinin Türkiye'den, Türkiye'nin güvenliğinin de KKTC'den başladığını söyledi. Rumların ve Yunanistan'ın, Kıbrıs Türkünü azınlık statüsüne sokmak istediğini belirten Feyzioğlu, "Öyleyse Türkiye ve KKTC birlikte yeni bir strateji belirlemelidir. Esasen teşhis doğru yapıldıktan sonra çözüm gün gibi ortadadır. Rumlar, Kıbrıs Türkünü azınlık yapmak istemektedir. Azınlık demek, sayıca az olmak demek değildir. Egemen bir devletin millet unsuruna kurucu unsur olarak değil, azınlık olarak eklenmek demektir. Türk Milleti'nin bunu kabul etmesi söz konusu bile olamaz. Şu hâlde geriye gerçekçi tek bir çözüm kalmıştır, Rum kesimi ile birleşme çabasını bırakmak. KKTC'nin bağımsız bir devlet olarak refah ve güvenlik içinde yaşamasını sağlamak gerekir" dedi.
'KIBRIS MESELESİ BİZİM İÇİN MİLLİ DAVADADIR'
Adalet Bakanı Gül ise, Türkiye ve KKTC'nin çok sağlam temellerle birbirine bağlı olduğunu söyledi. Gül, "Türkiye olarak dost ve kardeş ülke KKTC'nin istikrar ve refahını, kendi istikrarımızdan, refahımızdan ve güvenliğimizden farklı görmüyoruz. Bu samimi hisler sadece bizim değil 82 milyonun ortak hisleridir. Tükiye, Kıbrıs meselesinde her zaman diyalog ve diplomasiye dayalı müzakere temelli bir yaklaşım içine girmiştir. Ancak çözümden kaçan taraf her zaman Rum tarafı olmuştur. Diğer taraftan Kıbrıs meselesi bizim için milli bir davadır ve her zaman milli dava olarak kalacaktır. Bu siyasetin, partilerin üstünde bir meseledir" dedi.
'İŞGAL EDİLEN KIBRIS CUMHURİYETİ'
Kıbrıs meselesini artık daha çok önem kazandığını ifade eden KKTC Başbakanı Ersin Tatar ise,
"Utanmadan Türkiye'nin Kıbrıs'ta işgalci olduğunu söyleyenler var. Ben her zaman bunları kınadım. Çünkü Türkiye her zaman hukuk içinde hareket etmiştir. Hukuksuzluk diye bir şey yoktur. Hukuksuzluğu yapan güney komşularımızdır. Çünkü esas işgal edilen Kıbrıs Cumhuriyetidir. Kıbrıs Cumhuriyetinde Kıbrıs Türklerinin de hakları vardır ve uluslararası anlaşmalara göre, bütün dünyanın da kabul ettiği Kıbrıs'ta iki eşit halk vardır; Rumlar ve Türkler. Onların bizden bir üstünlüğü yoktur. Şimdi Doğu Akdeniz'de olanlar ve Rumların tek taraflı olarak Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz etmeleri, bunları bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Ve tüm bunlar uluslararası hukuka aykırıdır. Ama biliyoruz ki hukuk biraz da güce bağlıdır, bizim de yanımızda Türkiye Cumhuriyeti vardır. Onun için minnettarız" şeklinde konuştu.
'KİMSE, KIBRIS TÜRKLERİNE 'AZINLIK STATÜSÜ'NÜ REVA GÖREMEZ'
Kıbrıs'ta artık yeni fikirlere ve önerilere ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay da, şunları söyledi:
"Kıbrıslı Türkleri adada fiili bir azınlık olarak göstermeye çalışan Rum zihniyetinin geçmişten bu yana değişmediği aşikardır. Tüm uyarılarımıza rağmen, Kıbrıs Rum yönetimi yıllardır Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki eşit haklarını yok sayarak hidrokarbon kaynaklarını tek başına işletmeye çalışması bunun en somut tezahürüdür. Adanın ortak sahibi Kıbrıs Türklerine kimse 'azınlık statüsü'nü reva göremez. Buna ne biz izin veririz, ne de Kıbrıs Türk halkı bunu kabul eder. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde gerçekleşecek müzakerelerde, Adadaki mevcut gerçekleri ve Rum tarafının bencil tutumunu göz önünde bulundurarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin menfaatlerini koruyan yeni alternatif çözüm yolları aramakta fayda bulunmaktadır. Kıbrıs'ta yeni bir müzakerenin sonuç vermesi için siyasi eşitliğin tüm unsurlarıyla beraber 'müzakere daha başlamadan' kabul edilmesi ve sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerekir. Kıbrıs Rum tarafı dürüstçe ne istediğini ve çözümden ne anladığını baştan açıkça söylemelidir. Siyasi eşitliği tüm unsurlarıyla kabul etmesi durumunda, ilerleme sağlanıp hangi temelde nasıl müzakere edileceği kararlaştırılır. Eğer kabul edilmezse, bu durumda adadaki gerçeklerle uyumlu bir anlayışla, 'siyasi eşitlik yerine egemen eşitlik temelinde' bir çözüm bulunması konusunda çalışıp; iki ayrı devlet olarak ortaklık kurulmasına gayret edilebiliriz. Değerli dostum Başbakan Ersin Tatar bu yaklaşımı 'kadife ayrılık' olarak nitelendiriyor."
'ÇELİKTEN İRADEMİZLE DOĞU AKDENİZ'DEYİZ'
Panelin yarınki oturumlarında tartışılacak olan 'Doğu Akdeniz'de enerji politikaları ve güvenlik alanı' konusunun da Kıbrıs'ın geleceği açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şöyle konuştu:
- "Kıbrıs, sahip olduğu doğal kaynaklarla artık sorunların ve çözümsüzlüğün değil zenginliğin ve refahın adası olarak anılmalıdır. Rum tarafı çözümsüz geçen her yeni günü kendi lehine kullanarak adanın güneyinde bulunan hidrokarbon yataklarını uluslararası hukuka aykırı bir şekilde büyük şirketlere kiralamaktadır. Güney tarafını illegal yöntemlerle enerji üssü konumuna getirmeye çalışan Rumlar, ne yazık ki AB başta olmak üzere uluslararası aktörlerin de desteğini almaktadır. Bu vesileyle, adanın kıta sahanlığındaki doğal kaynakların tek sahibi olduğunu zanneden Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacağımızı burada bir kez daha vurgulamak istiyorum. Akdeniz Harekatı kapsamında çelikten irademizle Doğu Akdeniz'deyiz."
'MARAŞ'TAKİ ARAZİLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU VAKIF MALI'
Oktay, Kıbrıs meselesinin tarihi ve hukuki bir mesele olduğuna dikkat çekerek, KKTC'de kullanıma açılması planlanan Kapalı Maraş bölgesine ilişkin tartışmalara da bu anlayışla yaklaşmak gerektiğini ifade etti. Oktay, şöyle dedi:
"Kapalı Maraş'ta KKTC hükümeti tarafından yürütülen, bizim de desteklediğimiz envanter çalışmasının sonuçları ışığında, arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğu tespit edilmiştir. Bu vakıf arazileri, 1950'li yıllarda İngiliz sömürge yönetimi tarafından hukuka aykırı şekilde şahıslara devredilmiştir ve arşivlerde bu hukuksuzluğun belgeleri mevcuttur. Maraş'ta bulunan tarihimizin bir parçası ve atalarımızın mirası olan vakıfları ve vakıf mallarına ilişkin hukuki çerçeveyi görmezden gelemeyiz. Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır. Kapalı Maraş'ta bulunan vakıf mallarının hukuki statüsüne ilişkin yarınki panel oturumunun çıktılarını özellikle takip edeceğiz. Herkes müsterih olsun; çözümsüzlüğü dayatanlara karşı, Kıbrıs Türk halkının çözümsüzlüğe sonsuza dek mahkum edilmesine izin vermeyiz. Hem uluslararası hem de ulus üstü platformlarda, dünyanın vicdanına, Kuzey Kıbrıs'ın haklı mücadelesini haykırmaya devam edeceğiz."