Yalova’da özel bir şirkette çalışan işçi, kız kardeşinin sezaryenle doğum haberini alınca müdüre gidip mazeret izni talebinde bulundu. İşyeri yetkilisinin izne yanaşmaması üzerine işçi izinde ısrarcı oldu. Bunun üzerine öfkelenen müdür, ‘Git o zaman, bir daha da gelme’ dedi. Hastaneye giden işçi, kovulduğunu öğrenince İş Mahkemesi’nin yolunu tuttu. İş sözleşmesinin işveren tarafından haksız, nedensiz ve bildirimsiz olarak sonlandırıldığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti isteyen işçi, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsilini istedi. Davalı işveren, davacı hakkında devamsızlık tutanağı tutulduğunu, davacının herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etti. Mahkeme, davacı işçinin ihbar ve kıdem tazminatı talebini geri çevirdi.
“Davacının işyerinde çalıştığı sırada kardeşinin sezaryenle doğuma alındığı bilgisi üzerine işverenden işten erken çıkmak için izin talep ettiği, işyerinde bulunan yetkili kişinin iki saat sonra çıkabileceğini belirttiği ortadadır. Davacının hemen çıkma talebini tekrarlaması üzerine ‘Sen bilirsin o zaman bir daha gelme’ denilerek işyerinden çıkarıldığı anlaşılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/4. maddesine göre işveren vekilinin işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işverenin sorumlu olduğu kurala bağlanmıştır. Davalı işverenin olay sonrasında işyeri yetkilisinin eyleminin kabul görmediğini gösterir şekilde işçinin işe derhal başlaması için çağrıda bulunmadığı anlaşılmaktadır. İşyerini sevk ve idare eden yetkili kişi konumundaki çalışanın eylemini benimsemiş olduğu kabul edilmelidir. Nitekim davacı işçi ihtarname keşide ederek ihbar ve kıdem tazminatı talep etmiş, davalı işveren daha sonra düzenlediği ihtarnameyle iş sözleşmesinin feshedilmediğini belirtmiştir.