Maddi ve fiziki imkanı olan Müslümanların kutsal yerleri şart ve usulüne uygun olarak ziyaret ve ibadet etmesi anlamına gelen hac, İslam’ın evrenselliğini vurgular. Müslümanların birlik ve beraberliğini, ırk, cinsiyet, dil, ülke ve kültür ayrımı yapmadan kardeşlik ve eşitliğini temsil eden bu kutsal vazife, benliği yıkıp ‘biz’ olmanın önemini ortaya çıkarır.
Erkek-kadın fark etmeden imkanları el veren her Müslümanın ömründe bir kere yapmasının farz olduğu hac, aynı zamanda geçmişe yapılan hikmetli bir yolculuktur. Hac, ruhun Allah ile buluşmasıdır.
Şeytan taşlama, tavaf, sa’y gibi temsili görevlerin yerine getirildiği, normalde helal olan bazı eylemlerin ihramla birlikte yasaklandığı hac vazifesinde, büyük bir nefis terbiyesi gizlidir. İrade, sabır, ihlas, samimiyet, eşitlik gibi birçok insani vazifenin imanla birleştiği bu kuvvetli ve ihlaslı ibadet dünya Müslümanlarının birbirleriyle tanışmasını ve kaynaşmasını da sağlar.
Peygamber Efendimiz’in, “Kim Allah için hacceder de (Allah’ın rızasına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı hariç) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner”hadisinde müjdelediği hac vazifesi, Hz. İbrahim’den bugüne Müslümanların hayatına yeni bir şuur katarak her sene yüz binlerce Müslümanın ‘hacı’ olmasına vesile oluyor.
Hacı adaylarının kutsal topraklara gidip Kabe’yi tavaf etmeden önce ihrama girmeleri gerekiyor. Bunun için de mikat sınırını geçmemeleri gerekiyor.
İhrama girme yeri ve zamanı demek olan mikat, hacı adaylarının ihrama girecekleri özel yerleri işaret eder. Bir kişi, mikat bölgesinden önce ihrama girebilir. Fakat mikat bölgesini ihramsız olarak geçemez. İhramsız olarak mikat bölgesinden geçtiği takdirde kurban kesmesi ya da mikat yerine geri dönmesi gerekir. Mikat sınırları içerisinde harem ve hill bölgeleri yer alır.
Harem bölgesinde ikamet edenler, hac için bulundukları yerde; umre için ise hill bölgesine çıkarak yani harem bölgesi dışında bir yerde ihrama girer. Bu bölgeye zararlılar dışındaki hayvanlarının öldürülmesinin ve bitkilerinin koparılmasının haram olması sebebiyle “harem” adı verilmiştir. Haremin sınırı rivayete göre melekler tarafında belirlenmiştir. Adem Aleyhisselam, şeytanın şerrinden korkmaya başlayıp Allah'a sığınınca, Allah’ın gönderdiği koruyucu melekler Mekke’yi her taraftan kuşatmışlardı. Melekler, Kabe’nin çevresinde nerelerde durmuşlarsa oralar Mekke’nin harem sınırı olmuştur.
Hill, harem bölgesini çevreleyen daireyi kapsar. Bu bölgeye hill denmesinin sebebi ise harem bölgesinde haram olan davranışların burada helal olması. Hill bölgesinde bulunanlar, umre ve hac için bulundukları yerde ihrama girerler. Hill dışından gelenler ise Zülhuleyfe, Cuhfe, Zatüırk, Kam ve Yelemlem adındaki yerleşim yerlerine gelmeden önce ihrama girmeleri gerekir. Uçakla gidecek olanlar, uçağa binmeden önce, ya da uçakta iken mikat sınırına gelmeden önce ihrama girmeleri gerekir.
Mekke'nin yaklaşık 25 km. güney doğusunda (yaya 6 saat mesafede) Harem sınırları dışında bir bölgenin adıdır. Haccın iki rüknünden biri olan "Vakfe" Zilhicce'nin 9'uncu günü burada yapılır. "Cebel-i rahme" denilen tepe de buradadır. Burada bulunan Nemire Mescidi'nin güney kısmı, Arafat bölgesinin dışında kalır.
Hac'da cezayı gerektiren fiil ve davranışlara "cinayet" denir.
İbadette yapılan kusur ve noksanların tamamlanması için ödenen cezalara "fidye" denir.
Belirli zamanda Kabe'yi ve etrafındaki bir kısım kutsal yerleri usûlüne uygun olarak ziyaret etmek ve buralarda yapılması gereken diğer menasiki yerine getirmektir.
18-19 cm. kutrunda, kırmızımsı, esmer, parlak bir taştır. Kabe inşa edilirken Hz. İsmail tarafından Ebû Kubeys dağından getirilen bu mübarek taş, tavafa başlanacak yere işaret olmak üzere, halen bulunduğu köşeye konulmuştur. Tavafa başlarken, her şavtın sonunda ve sa'ye başlarken bu taşı istilam etmek sünnettir. Hz. Ömer:"Çok iyi biliyorumki sen, faydası da zararı da olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlüllah (s.a)'ın öptüğünü görmeseydim, seni öpmezdim" demiştir.
"Halk", saçların dipten tıraş edilmesi; "taksîr" ise saçların kısaltılması, demektir.
Mekke ve etrafında bitkileri koparılmamak ve hayvanları avlanmamak üzere sınırları belirlenmiş bölgeye "Harem" denir. Bu sınırların dışında kalan yerlere ise "Hıll" denir. Harem bölgesinin sınırları, Cibril (a.s)'ın göstermesiyle Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş, bu sınırları gösteren işaretler Rasûllah (s.a) tarafından yenilenmiştir. Harem bölgesinin Mekke'ye en uzak sınırı Cidde istikametindeki "Hudeybiye"; en yakın sınırı ise Medine istikametindeki "Ten'im" dir. Harem bölgesinde ikamet edenler, umre için ihrama girmek üzere, genellikle Ten'im'e gittiklerinden buraya "Umre"; buradaki camiye de "Umre Mescidi" denilmektedir.
Hac ve Umre niyetiyle, diğer zamanlarda helal olan bir kısım fiil ve davranışları, kişinin kendisine belirli bir süre için haram kılması demektir. Bu esnada erkeklerin büründükleri "rida ve izar" denilen iki parça örtüye de halk arasında "ihram" denilmektedir. İhram niyyet ve telbiye ile olur.
Hz. İbrahim'in Kabe'yi inşa ederken iskele olarak kullandığı veya halkı hacca davet ederken üzerine çıktığı taşın bulunduğu yerdir. Mümkün olursa tavaf namazının burada (Makam-ı İbrahim'in arkasında) kılınması efdaldir.
Mekke'de ve mîkat sınırları içinde ikamet edenlerdir.
Hac ve umre ile ilgili fiil ve ibadetlerden her birine "nüsük" veya "mensek" denir. Bunun çoğulu "menasik" tir. Hac ve umre ile ilgili işler ve ibadetler demektir.
Mekke'de ortasında Kabe'nin bulunduğu cami-i şeriftir. Buna "Harem-i Şerif" de denir."Haram" denilmesinin sebebi, ihtiram ve saygı vacip olduğu içindir. Kendisine karşı saygısızlık caiz olmadığı için, Mekke'ye de "Belde-i Haram" denilir. Bir Hadîs-i Şerif'te: "Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan efdaldir. Mescid-i Haram'da kılınan bir namaz da sair mescitlerde kılınan yüzbin namazdan efdaldir." buyurulmuştur.
Medine-i Münevvere'de içinde Rasûlüllah (s.a)'in kabr-i seadetinin bulunduğu cami-i şerftir. Buna "Mescid-i Seadet" de denir. Bizzat Rasûlüllah (s.a) tarafından yaptırılmış, daha sonra muhtelif tarihlerde genişletilmiş ve yenilenmiştir.
Bir hadis-i şerifte: "Benim şu (Medîne'deki) mescidimde kılınan bir namaz, (Mekke'deki) Mescid-i Haram dışında diğer mescitlerde kılınan bin namazdan (sevap cihetinden) daha hayırlıdır." buyurulmuştur.
Doğrudan harem bölgesine veya Mekke'ye gelen afakîlerin ihramsız geçemeyecekleri sınırları belirleyen noktalardır.
Müzdelife ile Mekke arasında, Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Büyük, Orta ve Küçük Cemreler buradadır. Bayram günleri "şeytan taşlama" denilen "remy-i cimar" burada yapılır. Hac ile ilgili kurbanlarda genellikle burada kesilir
Arafat ile Mina arasında Harem sınırları içinde bir bölgenin adıdır. Müzdelife'de vakfe yapmak vaciptir. "Muhassir vadisi" dışında, Müzdelife'nin her yerinde vakfe yapılabilir. "Meş'ar-i Haram" yakınında yapılması sünnettir.
Safa ile Merve arasında gidip gelmektir. Safa'dan Merve'ye "4" gidiş, Merve'den Safa'ya "3" dönüş olmak üzere "7" şavt'tan ibarettir. Bütün tavaflardan sonra sa'y yapmak gerekmez. Hac ve umre için sadece birer defa sa'y yapılır.
Mescid-i Haram'ın doğusunda yaklaşık 350 m. aralıklı iki tepedir. Güneyindeki Safa, kuzeyindeki ise Merve'dir. Sa'y bu iki tepe arasında yapılır.
Tavafta: Hacer-i Esved'den başlayıp, tekrar aynı yere gelinceye kadar, Kabe'nin etrafını bir defa dolaşmaktır. "7" şavt, bir tavaf olur
Sa'y'de: Safa'dan Merve'ye gidiş ve Merve'den Safa'ya dönüşlerden herbirine "şavt" denir.
Hacer-i esved köşesinden başlayarak Kabe'nin etrafını usulüne göre yedi defa dolaşmaktır. Devirlerden her birine "şavt" denir.
(La ilahe illa'llahü vahdehû la şerike leh, lehü'l mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadîr)
"Allah'tan başka kulluk edilecek hiçbir ilah yoktur. Tektir, eşi ve ortağı yoktur. Mülk O'nun, hamd de O'nundur. O herşeye kadirdir." demektir.
(Allahü ekber, Allahü ekber, La ilahe illallahü vallahü ekber, Allahü ekber ve li'llahi'l-hamd.)
"Allah büyüktür, Allah büyüktür. Allah'tan başka kulluk edilecek hiç bir ilah yoktur. Allah büyüktür, Allah büyüktür. Hamd O'na mahsustur."
Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, lebbeyke la şerîke leke lebbeyk, İnne'l-hamde ve'nni'mete leke ve'l-mülk, la şerîke lek.
"Rabbim, davetine sözüm ve özümle tekrar tekrar icabet ettim, emrine boyun eğdim. Rabbim senin davetine icabet, boyunumun borcudur. Senin eşin ve ortağın yoktur. Rabbim, bütün varlığımla sana yöneldim. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Bütün bunlarda eşin ve ortağın yoktur senin" demektir.
Telbiye yüksek sesle söylenir; hanımlar, gerek telbiye gerek diğer dua ve zikirlede seslerini yükseltemezler.
Telbiye, ihramlı bulunulduğu sürece, ayakta, oturuken, yürürken, binek üzerinde, her halde yapılabilir. Özellikle, zaman, mekan ve durumda yenilik ve değişiklik olduğunda; yokuşta, inişte, kafileye rastlanışta, namazlardan sonra, seher vakitlerinde, gece, gündüz, her fırsatta yapılmalıdır.
Telbiye söylerken, her defasında üç defa tekrarlamak, sonra tekbir, tehlil ve selavat-ı şerife okumak ve Cenab-ı Hakk'a niyazda bulunmak müstehaptır.
Telbiye, hac'da Zilhicce'nin 10'uncu (bayramın birinci günü) Akabe Cemresi'ne taş atmağa başlamakla; umrede ise umre tavafına başlamakla son bulur, daha sonra yapılmaz.
Telbiye esnasında verilen selamı almak caiz; selam vermek ise mekruhtur.
Belirli bir yerde belirli süre kalmak demektir. Hacda, Arafat ve Müzdelife denilen iki yerde vakfe vardır. Bunlardan "Arafat vakfesi"