Ayaş domatesi: 1960’lı yıllardan beri Ankara’da yetiştiriliyor. AB’nin tescillediği 15. ürün Ankara’nın ise ilk coğrafi işaretli ürünü olma özelliğini taşıyor. İri yapılı ve oldukça etli, genellikle 250-300 gram ağırlığında. Donuk pembe-kırmızı renk tonuna sahip. İkiye ayrıldığında, meyve etinde kırağı şeklindeki beyazlık yer alıyor. Asit oranının yüksek olması nedeniyle hafif tuzlu ve limonsu aroması var.
Maraş tarhanası: Şehrin adıyla özdeşleşen sembolik ürün yazın çerez, kışın çorba olarak tüketiliyor. Tok tutan özelliği, organik olması sebebi ve kendine has tadı ve aromasıyla damaklarda ayrı bir lezzet bırakan tarhananın firik, çerezlik cips, çorbalık çeşitleri mevcut. Çayın yanında ya da günlük hayatta çokça tüketilen bu eşsiz lezzetin içerisinde yoğurt, buğday, kekik ve tuz bulunan aşın 2 saat kaynayan sıcak suya dövmenin ilave edilmesiyle çok ince halde üretiliyor. Çağlayancerit cevizinden sonra şehrin AB’den coğrafi işaret tescili alan ikinci ürünü oldu.
Edremit Körfezi yeşil çizik zeytini: 2018’de Edremit Ticaret Odası tarafından yapılan tescil başvurusunun sonuca ulaştı. Bu Edremit’in aldığı ikinci Avrupa Birliği tescili. Daha önce Edremit zeytinyağı tescil almıştı. Çekirdeği iri olmasına rağmen eti daha lezzetli ve lezzetini de uzun süre koruyabiliyor. Bu tür dünyada da sadece Edremit Körfezi’nde yetişiyor. Lezzetini Kazdağları ve Madra Dağı’nın eteklerindeki mikroklima özelliğine sahip havasından alıyor.
Ezine peyniri: Türkiye’nin 18’inci, Çanakkale’nin ise Bayramiç Beyazı’ndan sonra ikinci coğrafi işaretli ürünü olan Ezine peyniri, yüksek besin değerine sahip bir gıda olarak biliniyor. Türkiye’de 10 Nisan 2007’de coğrafi işaret olarak tescil edilen bu ürün mevsime göre keçi sütünün en az yüzde 40, koyun sütünün yüzde 35-45, inek sütünün ise en fazla yüzde 25 oranlarında karıştırılmasıyla tam yağlı, muhtelif büyüklükte ve teneke tipi olarak üretiliyor. Beyaza dönük açık sarı renkte ve orta sertlikte kırılgan olmayan bir yapıya sahip peynirde az sayıda ve küçük çaplı gözenekler bulunuyor.
Ali Rıfat Çağatay’ın Mehmet Akif Ersoy’dan bestelediği operet ilk defa müzikseverlerle buluşacak. Akif’in şiirinden bestelenen ve bugüne dek kayıp olan Köse İmam Opereti Brüksel’de tesadüf eseri ortaya çıkarıldı. Müzisyen Hüseyin Kıyak tarafından bulunarak gün yüzüne çıkarılan el yazması, müzik tarihimiz için önemli bir gelişme olarak kabul ediliyor. Brüksel’den getirilen eser “Ali Rifat ve Mehmet Akif’in 100 Yıllık Kayıp Operetinin Hikayesi” adıyla 23 Aralık’ta Zeytinburnu Kültür Sanat’ta sahnelenecek.
Kayıp operetin hikayesine kısaca değinmekte fayda var. Bestelenişinin yüzüncü yılında, Mehmet Âkif’in doğum ve vefat yıl dönümlerine denk gelen aralık ayı sonunda sahnelenmesi oldukça anlamlı olacak. İstiklal Marşı’nın ilk bestecilerinden olan Ali Rıfat Çağatay, Akif’in şiirlerine bir söz yazarı olarak yaklaşan ilk bestekar olarak tanınıyor. Eserin varlığı bilinmesine rağmen notalarının tamamına ulaşılamıyordu. Eski Türkçeyle yazılan ve Türk müziği sazlarıyla icra edilmek üzere tek sesli olarak bestelenen bu eserin Çağatay’ın kaleme aldığı notada 25 Aralık 1923’te bestelendiği kaydediliyor.
Batman’ın Kozluk domatesi coğrafi işaretli ürün olarak tescillendi. İnce kabuklu ve güçlü aromasıyla lezzetli olan ürün raf ömrünün nispeten kısa olmasıyla biliniyor. Sofrada salça ve turşu olarak da tüketilebilen Kozluk domatesi Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasıyla nihai ürüne dönüştürülerek uluslararası marketlere pazarlanması hedefleniyor.
Gaziantep mutfağının dünya çapında tanınırlığını arttırmak için Hasan Kalyoncu Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öncülüğünde Slowfood” projesi geliştirildi. Gaziantep Lokantacılar, Kebapçılar, Baklavacılar, Tatlıcılar, Pastacılar Odası tarafından desteklenen proje akademisyenler, şefler, ustalar, işletmeciler ve yazarları bir araya getirdi.
Hanlar arasında özel bir hikayeye sahip Beta Yeni Han Dünya Türk Kahvesi Günü nedeniyle özel bir etkinliğe evsahipliği yaptı. Eminönü’ndeki 352 yıllık tarihi handa Türk Kahve Kültürü ve Araştırmaları Derneği katkılarıyla hazırlanan etkinlikte özel tarifler ve kahve tadımı yanısıra kahve ile ilgili söyleşiler, workshoplar ve sunumlar yer aldı.
Fukara keşkülü
Adındaki fukara ibaresine bakmayın. Tadı enfes, muhtevası zengin en eski sütlü tatlılarımızdan biridir. Geçmişi Osmanlı sarayına uzanan tarihçesiyle bilinir. Haftanın belli günlerinde fakirlere dağıtılması sebebiyle bu adı almış. Keşkül ise Hindistan cevizi kabuğundan yapılan derviş çantalarına deniyormuş.
Osmanlı tatlısı keşkül “keşkül-ü fukara” olarak da bilinir. Rivayete göre Osmanlı döneminde dervişler ve bazen de tedbil-i kıyafet gezen kadılar halkın içine karışıp dilencilik yaparak topladıkları paraları dergahlara ve imaretlere bağışlarlarmış. Bu paralar ile de keşkül tatlısı yapılıp fakir halka dağıtılırmış.
Eskiden sulu yiyecekleri koyulaştırmak için ekmek kullanılırken daha sonraları ekmeğin yerini ezilmiş cevizgiller almış. Bu tatlı çeşidinde de ezilmiş cevizgiller sütün koyulaştırılması için kullanılmış. Renginin beyaz olması için ezilmiş badem, şeker ve süt kullanılırken badem yerine sübye kullanılmış. Günümüzde koyulaştırma işlemi nişasta ile yapılıyor.
Malzemeler: 1 çay bardağı badem (kabukları soyulmuş), 1 çay bardağı Hindistan cevizi rendesi, 1 su bardağı pirinç unu, 1,5 su bardağı toz şeker, 4 su bardağı süt, 1 paket vanilya, Süslemek için Antep fıstığı, ceviz, badem, Hindistan cevizi vb.
Hazırlanması: Şeker ve pirinç unu tencereye koyup karıştırın. Üzerine koyu kıvam alana kadar yavaş yavaş süt ekleyerek karıştırın. Vanilya ekledikten sonra orta ateşte karıştırarak pişirin. Az miktarda süt ekleyerek hazırlamış olduğunuz Hindistan cevizi ve badem karışımını ekleyin. Soğumadan kâselere boşaltın. Soğuyunca servis yapın.