Yorgun Demokrat ve Şafak Türküsü şarkılarını çok duyduğum ama en çok Beni Tarihle Yargıla şarkısıyla sevdiğim Ahmet Kaya ile bir gün gelecek tanışacağımızı, farklı fikirlerde olsak da arkadaşlıktan öte dost olacağımızı elbette düşünemezdim. O şarkıların dillerde olduğu günlerde Yörünge Dergisi’nde çalışırken Ahmet Kaya ile röportaj yapmak istedim. Beklemediğim kadar sıcak ve cana yakın karşılayarak görüşme isteğimi kabul etti. 1991 yılı Temmuz ayında Etiler’deki evine gittiğimde güler yüzle karşıladı. Kucaklaştık, sarıldı.Evinde müzik sistemi vardı, dikkat çekiyordu. Ama benim ilgimi çeken kitaplardı. Sehpanın üstü altı, masa, raflar kitap doluydu. O zamanın günlük olaylarından, Refah Partisi’nden, başörtü yasaklarından söz açıldığında, “Refahçılar benim kardeşim” diyordu Ahmet Kaya. Başörtü yasağına karşıydı, herkes nasıl özgürce kıyafetini giyecekse, örtünmek isteyen kızlar da örtünme özgürlüğüne sahip olmalıydı ve kızların örtünmesine engel olmak faşizmden başka bir şey değildi.
1984 Haziran’ında hapisten çıktıktan sonra müziğe ağırlık vermişti ama bugünkü Ahmet Kaya popülizmi olacağını bu boyutuyla tahmin etmemişti. “Sanatçı anlayış olarak bir görüşe sahip olabilir, fakat bir tek hizbe hizmet etmez, militanı olmaz” diyordu. Muhabbet arasında “Ama hep sol şairlerin şiirlerini besteliyorsun, özellikle Attila İlhan, Hasan Hüseyin, Sabahattin Ali gibi şairlerin şiirlerini çok güzel yorumluyorsun” dediğimde “Ben devletin bir zamanlar dışladığı, gerici gördüğü Mehmet Akif’in şiirini de besteledim” diye itiraz etti. Mehmet Akif’in Cenk Marşı’nı Uğurlar Ola adıyla bestelemiş ve Ağlama Bebeğim albümünde yer vermiş. “İslami kesimde çok iyi şairler var, onların da şiirlerinden besteler yapsanız ne güzel olur. Zaten İslamcılar sizi çok seviyorlar” diyerek Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Turan Koç, Erdem Beyazıt, Arif Ay gibi isimlerden bahsettim. Birkaç şiir önerdim. Yanlış hatırlamıyorsam İsmet Özel’in Mataramda Tuzlu Su ile Cahit Zarifoğlu’ndan Yedi Güzel Adam şiirleriydi önerdiklerim. Yedi Güzel Adam uzun bir şiirdi ama bazı bölümleri olabilirdi. İsmet Özel’i zaten biliyordu. “Bak sana şunu samimi olarak söyleyeyim, insanı içeren ve insan haklarını esas alan, doğruyu esas alan, namuslu, dürüst, şahsiyetli ve kişilikli bütün şairlerin şiirlerini bestelerim. Ama ilk önce benim aradığım en büyük esas bir insanın ruhsal olarak sahtekâr olmaması. Yani hayatın karşısında dirençle duran, haksızlıklara, yolsuzluklara, yoksunluklara, bütün namussuzluklara, bunlara karşı çıkan ve ben adamım diyen herkesin şiirlerini şarkı yaparım. Bana getirsinler versinler, başım üstüne!” Bana bunları söyledikten sonra, bahsettiğim şairlerin kitaplarını beklediğini söyledi.
İslami camianın kendisini hayranlıkla dinlediğini söylediğimde çok memnun olmuştu. “Ben de onlardan biriyim. Ben de bir İslamcıyım. Onların dışında bir insan değilim ki. Ama annem gibi, rahmetli babam gibi namaz kılamıyorum. Ama bu topraklarda büyüdüm ve aldığım dini kültür İslâmiyet’tir. Herkes gibi ben de namaz kıldım, oruç tuttum. Bu arkadaşların beni dinlemeleri, beni sevmeleri çok mutlu ediyor, hoşuma gidiyor. Biz kardeşiz” dedi.Refah Partisi’ne büyük bir sempatisi vardı. “Ya bu Refah Partisi çok farklı. Bayrampaşa seçiminde Ahmet Kaya çalıyorlardı. Bana dediler ki, “Refah Partisi kasetini çalıyor, bir şey demiyor musun?” Ben ‘Hayır,’ dedim. ‘Diğerleri çalmaya cesaret edemiyorlar, onlar ediyor.’ Burada bakış açısı çok farklı. En azından ortak duyarlıklarımız var. Haksızlığa, yolsuzluğa karşı çıkan parti, böyle olan insanlarla beraberim ben.”
Ahmet Kaya ile yaptığım röportaj, “Ülkemizde binlerce yorgun demokrat var” başlığıyla yayınlanmış ve ses getirmişti. İslami kesim, Refah camiası ve bütün Ahmet Kaya hayranları bu röportaja ilgi gösterdi. Hatta, “Ahmet Kaya, Refahçı olmuş İslamcı olmuş” diyenler bile oldu. Dergi çıkınca telefonla haber verdim. Dergiyi alıp okuduktan sonra teşekkür etmek için aradı. Memnun kalmıştı. “Sohbet ediyoruz diye beni iyi konuşturmuşsun,” diye takıldı bana. “Gazeteci gibi sorsam, bazılarına cevap vermezdiniz belki” dedim. Bahsettiğim şairlerin kitaplarını ve okumak için önerebileceğim kitapları tekrar istedi. Beni mutlaka bekliyordu.
O günlerde Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan röportaj çıktığında Ahmet Kaya’nın telefon numarasını dergiden istemişti. O günden sonra görüşür oldular. “Recep Tayyip Erdoğan çok zeki bir adam, çok beğeniyorum” diyordu. Bir görüşmemizde Ahmet Kaya’nın okumasını çok istediğim İsmet Özel’in Waldo Sen Neden Burada Değilsin ile Taşları Yemek Yasak, Rasim Özdenören’in Gül Yetiştiren Adam, Ali Bulaç’ın Çağdaş Kavramlar ve Düzenler, Ali Şeriati’nin Marsizm ve Diğer Batı Düşünceleri, Nuri Pakdil’in Biat I, Yaşar Kaplan’ın Sıfır Üç Depremleri kitaplarını verdim. Onların dışında Edebiyat, Mavera, Aylık Dergi, Türk Edebiyatı gibi evimde bulunan dergilerden de getirmiştim. O zamandan itibaren dostluğumuz pekişti. Görüşmelerimizde gördüğüm kadarıyla kimi zaman çocuk gibiydi. Çocukluğundan çok bahsederdi. Bir ara Bodrum’a gitti. Orada Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Turan Koç şiirleri üzerine çalışacağını söyledi. Sezai Karakoç kabul eder miydi emin değildim, görüşmem gerekirdi. İsmet Özel’i haberdar etmeli, rahmetli Cahit Zarifoğlu için eşiyle veya Rasim Özdenören abiyle görüşmeliydim. Fakat ben bu konuyu düşünürken o günlerde Ahmet Kaya’nın Bodrum tatiliyle ilgili bazı olumsuz magazin haberleri çıktı. Daha sonra bana bunların aslı olmadığı söylendi ama morali bozulmuştu.
Ardından Tedirgin albümünü yaptı, bu şarkıya yaptığı klipte polislere yakalanma korkusuyla kuytu köşelerde saklanıyor, kabuslar görüyor, sürekli kaçıyordu. Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu şiirlerinden şarkılar yapmasını beklemiştim ama olmamıştı. Oysa heveslenmişti, kendisi istemişti. O artık bahsetmeyince, ben de sormadım. Onu anlayabiliyordum, kendi ideolojisine, hazır kitlesine uygun şarkı yapmak daha mantıklı geliyor olabilirdi. Zaten Kürtçülükle, PKK’lı olmakla, lüks hayat yaşadığı halde yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlanıp duruyordu. İslamcı tanınan şairlerin şiirlerini şarkı yaparsa, kitlesinden ve medyadan baş edilmez eleştiriler, linçler gelebilirdi. Ama bu linçlerden kurtulamayacaktı. 1994 yılında yayınladığı 2 milyon 8 yüz bin adet bandrolle rekor kıran Şarkılarım Dağlara albümüyle zirveyi gördü. O günlerde Ertuğrul Akbay’ın çıkardığı Gırgır Dergisi bile kaseti promosyon olarak verdi. Özellikle Ağladıkça ve Saza Neden Gelmedin şarkıları herkesin diline düştü ancak sıkıntılı bir süreç başladı Ahmet Kaya için. Özgür Çağrı şarkısında geçen “Abin bir gün dağdan döner, sarılırsın yavrucağım” gibi sözleri PKK propagandası sayılarak albümü toplatıldı, konser vermesi yasaklandı. Linçler, olumsuz haberler peş peşe geldi. Fakat bu dönemde Refah Partisi ile yakınlaştı.
Ahmet Kaya, belediye seçimlerinde Refah Partisi’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermişti. “Zülfü’ye, Bedrettin’e, İlhan’a oy verecek adam değilim ben” diyordu. Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilince daha yakın dost oldular. Refah Partisi’nin bazı programlarına katıldı, Ali Sami Yen’de on binlerce kişiye konser verdi. Ahmet Kaya 28 Şubat sürecine şiddetle karşı çıkanlardandı.
O dönemde Erdoğan’ın siyasi yasakla cezaevine girmesi kesinleştiğinde Ahmet Kaya yanında oldu. Yedikule’de bir programda toplanan yaklaşık bir milyon kişiye “Şiir okuyanların cezaevine girmediği bir Türkiye’nin özlemini yaşıyorum” diyerek “Şafak Türküsü”nü Erdoğan için söyledi.