Akciğer kanserinin ileri evrelere gelmeden erken teşhis edilmesi için düz akciğer filmleri, balgamda tümör hücrelerinin aranması ve yüksek riskli insanlarda bronkoskopi denilen ucu ışıklı bir boruyla solunum yollarının incelenmesi gibi yöntemlerin kullanıldığı birçok çalışmanın yapıldığını söyleyen Doç. Dr. Ekrem Şentürk, bu erken teşhis yöntemlerinin hiçbiriyle akciğer kanserine bağlı ölümlerin azaltılamadığının görüldüğünü söyledi.
Hastalığın oldukça ileri aşamalara gelene kadar önemli bir şikayete yol açmadığını söyleyen Doç. Dr. Ekrem Şentürk, akciğer kanserini tehlikeli yapan faktörün de hastaya sinsi şekilde gelmesi olduğunu belirtti. Doç. Dr. Ekrem Şentürk “Eğer sigara kullanan ve buna bağlı kronik bronşiti olan biriyseniz, mevsimsel öksürük ve balgam şikayetlerinin süreklilik kazanması, balgamda kan görülmesi, giderek artan nefes darlığı, özellikle sırtta kürek kemiklerinin arasına veya omuzlara yayılan batıcı nitelikte göğüs ağrısı kanser için şüphe uyandırması gereken şikayetlerdir. Ancak hastalığın ilk aşamalarında çoğunlukla bunların hiçbiri olmadan, iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı ve terleme gibi şikayetler görülmektedir" diye konuştu.
Düz akciğer röntgenleri ile akciğerinde kitle görülen hastalara öncelikle bilgisayarlı tomografi çekildiğini söyleyen Doç. Dr. Ekrem Şentürk, daha sonra elde edilen üç boyutlu görüntü ile kitleye nasıl ulaşılabileceğine karar verilebildiğini belirtti. Hastadan ya tomografi rehberliğinde ya da bronkoskopi denilen ince bükülebilir bir tüple akciğere ulaşılarak iğneyle parça alındığını söyleyen Doç. Dr. Ekrem Şentürk, bu işleme biyopsi adının verildiğini belirtti. Kanser tanısının bu biyopsi örneğinin patoloji kliniğinde incelenmesi sonucunda kesinleştiğini de söyleyen Şentürk, hastanın şikayetine göre ayrıca karın veya beyine yönelik bilgisayarlı tomografi veya magnetik rezonans görüntüleme ve kemik taraması gibi tetkiklerin istenebileceğini belirtti.
Kanser tanısı konduktan sonra hekimin öncelikle hastalığın yaygınlığını veya bir başka deyişle hangi aşamada olduğunu saptadığını söyleyen Doç. Dr. Ekrem Şentürk, hastalığın üç evreden oluştuğunu; birinci evrenin sadece akciğerde sınırlı kaldığını, ikinci evrenin akciğerde ve yakın lenf bezlerinde sınırlı olduğunu ve üçüncü evrenin ise iki akciğer arasındaki lenf bezlerinde uzak yayılımı olduğu şeklinde anlamlandırıldığını belirtti. Doç. Dr. Şentürk “Doğru evreyi saptamak için hekimin akciğer röntgeni, toraks ve batın bilgisayarlı tomografi veya magnetik rezonans görüntülemesi, kemik taraması veya beyin bilgisayarlı tomografisi istemesi gerekebilir. Hastalığın ameliyat için uygun evrede olup olamadığını anlamak için mediastinoskopi denilen, boyundan yapılan bir kesiyle mediasten boşluğuna ışıklı boruyla bakılması ve bu işlem sırasında lenf bezelerinden örnek alınmasını içeren bir tetkik ayrıca yapılabilir. Eğer akciğer zarının iki yaprağının arasında sıvı birikmişse, hekiminiz kaburgaların arasından bir iğneyle girerek bu sudan patolojik inceleme için örnek alacaktır. Bu işleme ise torasentez adı verilir” ifadelerini kullandı.