Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, birçok hastalıktan korunmada aşının çok önemli bir yer tuttuğunu ve yaşamsal öneme sahip olduğunu söyledi.
Aşılamanın, 20'nci yüzyılda halk sağlığının korunmasında içme suyunun klorlanması, tütünün zararlarının ortaya konması gibi önemli başarı elde edilen alanlardan biri olduğunu belirten Prof. Dr. Şenol, aşının 20'nci yüzyılda insan ömrünü ortalama 15 yıl daha uzatan önemli bir buluş olduğunu vurguladı.
Şenol, "Çünkü insanları erken yaşta ve en sık öldüren difteri, boğmaca, kızamık, grip, zatürre, kuduz, tetanos gibi enfeksiyonların sıklığı ve ölüm oranları yaygın aşılama ile azaltılabilmiştir. Hatta çok sayıda ölüm veya sakatlığa yol açan çiçek hastalığı tümüyle ortadan kaldırılmıştır" bilgisini verdi.
Prof. Dr. Şenol, aşılamanın başladığı 18'inci yüzyıldan itibaren aşılama karşıtlığının da başladığını anlatarak, şu değerlendirmede bulundu:
"Aşılama karşıtlığının tarihi en az aşılar kadar eskidir. Fakat aşı karşıtları başarılı olduklarında insanlar hep ciddi salgınlarla karşılaşmıştır. Son yıllarda ülkemizde çocuklarına aşı yaptırmayan ailelerin sayısı tehlikeli bir şekilde artmaktadır. 2014'te 1370, 2015'te 5 bin 91, 2016'da 11 bin 470 iken 2017'de 23 bini geçmiştir. Bu artış trendi devam ettiği takdirde önümüzdeki yıllarda büyük salgınlar kaçınılmaz olacaktır. Aşı reddi ile salgınlar kapıda.
Bir aşının toplumsal bağışıklığı sağlayabilmesi yani salgınları önleyebilmesi, o hastalığın bulaşma yolu, bulaşma hızı katsayısı gibi parametreler ile yakın ilişkilidir. Ama genel olarak ülkedeki bağışıklık oranın yüzde 80'lerde olması gerekir. Bunun için yüzde 90-95 oranlarında bağışıklama rakamlarını yakalamak lazım."
"TÜİK verilerine göre 2017'de 4 yaş altı nüfus 6 milyon. Bu projeksiyonla bakıldığında, bu yaş grubunda aşı reddi oranları 50 binin üzerinde olursa salgınlar çıkabilir." uyarısında bulunan Şenol, erişkin bağışıklamanın hedefinde olan grip aşılarında bu etkiye ulaşabilmek için ise hedefin bu yaştaki nüfusun yüzde 60'ına aşının uygulanmasıyla mümkün olabileceğini ifade etti.
Aşıların, doğal enfeksiyon sonucu gelişen yanıtlara benzer bir bağışıklık yanıtı üretmek için bağışıklık sistemi ile etkileştiklerini ancak hastalığa neden olmadıklarını anlatan Esin Şenol, bu şekilde kişide hastalığın olası komplikasyonlarının önüne geçilebildiğini belirtti.
Aşı yerine hastalığın kendisini geçirerek bağışıklık kazanmanın ağır bedelleri olabileceğinin altını çizen Şenol, "Örneğin, kızamığa bağlı ensefalit, körlük ve ölüm, kızamıkçığa bağlı doğum kusurları, bakteriyel menenjit sonrasında zeka geriliği ve sinir hasarı, çocuk felci enfeksiyonundan sonra kalıcı felçler, hepatit B virüsüne bağlı karaciğer kanseri veya ölüm gibi ağır bedeller ödenebilir" şeklinde konuştu.