Ayasofya’nın ibadete açılması haberi Müslümanlar arasında dalga dalga yayıldı. Şehir dışından hatta yurt dışından insanlar ilk cuma için İstanbul’a akın etti.Bu tarihi güne tanıklık etmek için Harem-Sirkeci vapuruna binmek için sahile iniyorum. Ancak izdihamı önlemek için seferler bir gece önceden iptal edilmiş Marmaray ise Sirkeci durağını iptal etmiş. Üsküdar Eminönü arasında çalışan teknelere biniyorum. Ayasofya için gelen cemaat kıyıdan başlayarak içeriye doğru kıvrılıyor. Yeni Cami önü rengarank seccadelerle kapatılmış. Sosyal mesafe kuralını da gözeterek sessizce hutbeyi dinliyorlar. Yeni Cami’nin kıyı yakasından yürüyerek Sirkeci’ye varıyorum. Tramvaylar da iptal edilmiş. Sirkeci’den Gülhane’ye doğru yürümek istiyorum ama mümkün değil. Tramvay yolu da seccadelerden kapatılmış. Kadınlar kenarlarda orta kısımda ise erkekler huşu içinde namazlarını kılıyorlar. Aralarında farklı milletlerden insanları görüyorum. Kabe’nin sokakları gibi adeta. Su satıcısı bir çocuktan su alıyorum, omzuna seccadelerini atmış bir başka satıcıyla karşılaşıyorum. “Kaç tana sattın?” diyorum. Sevinçle “200 adet” diyor. Namaz bitiyor ama kimse yerinden kalkmaya niyetli değil gibi. Ayasofya’yı görmeden sanırım kimse geri dönmek istemiyor. Kalabalığa karışmadan vapura geri dönüyorum.
Ertesi günün akşamı Eyüp’ten Ayasofya’ya tekrar gidiyorum. Kalabalığın artık dağıldığını düşünüyorum. Akşamın karanlığı şehri kaplamış. Tramvaylar hala çalışmıyor Sİrkeci’den Soğukçeşme Sokağı’na çıkıyorum. Topkapı Sarayı önünden Ayasofya’nın kapısına geldiğimde çok büyük bir kalabalıkla karşılaşıyorum. Ayasofya’nın önündeki alan vakit namazları için ayrılmış. Kadınlar ve erkekler iki ayrı grup olarak sıraya girmiş ve kuyruk Beyazıt’a doğru uzanıyor. Polislerin yardımıyla basın kimliğimle içeri giriyorum. Ayasofya’nın içi aksam olduğu için daha loş ve karanlık. Küçük gruplar halinde içeri alınıyoruz ve kadınlar kısmına geçip akşam namazımı kılıyorum. Sonra bir köşede bir müddet kalabalığı izliyorum. Erkekler daha ziyade tekbir getirerek içeri giriyor. Girenlerin büyük çoğunluğu iki rekat namaz kılıyor. Ardından ellerinde cep telefonlarıyla hatıra fotoğrafı çekiliyorlar. 15 dakikada bir içerdeki grup dışarı çıkarılıp yeni bir grup alınıyor. Ancak bütün bu hızlı ve pratikliğe rağmen kalabalık bir türlü bitmiyor. Diyanet’in görevlileri büyük bir nezaketle insanları dışarı çıkmaları için uyarıyor. Görevlilerle konuşuyorum. Bayrama kadar bu yoğunluğun devam edeceğini ve kendilerinin nöbetleşe çalıştıklarını anlatıyorlar. Dış kapıda elbise ve başörtülerin olduğu bölmede bir başka görevliyle sohbet ediyorum. Kıyafeti uygun olmayanları uyarıyor musunuz? Diyorum. “Uyarmıyoruz, tavsiye de bulunuyoruz” diye cümlemi düzeltiyor ve ekliyor: “Başörtü ve etek ister misiniz diye sadece soruyoruz, isteyen olursa veriyoruz.”
Camide erkekler kısmına geçmek genellikle sorun olur. Ancak Ayasofya’da öyle bir sıkıntı şimdilik yok. Ana bölümde kadın erkek herkes birlikte fotoğraflar çekiyor ancak kadınlar namaz kılacakları vakit diğer bölüme geçiyor. İçeriye girip ziyaret edip sonra tekrar dışardaki kuyruğa girip ikinci defa içeri girenlerle sohbet ediyorum. Kadınlar bölümünde Türkmenistan’dan İstanbul’a gelmiş bir kadınla selamlaşıyoruz. “Dışarda yarım saat bekledik ama çok şükür kadınlar çok kabalalık değil daha kolay içeri girdim” diyor. Diyarbakır’dan kardeşiyle gelen bir başka genç kızla tanışıyorum. İnsanlar genellikle ailece gelmişler. Mesela önümde yürümekle zorlanan yaşlı bir amca bir elini bastonuna dayamış diğer eliyle ise genç bir adamın koluna girmiş. Yanında kucağında bebeği olan bir genç kadın ve orta yaşlı bir başka kadın daha var. Hep birlikte huşu içinde camideler. Namaz vakti yaklaştıkça içerdeki kalabalık biraz daha artıyor ve hem kadınlar hem erkekler kısmı doluyor. Görevliler ezan okunmadan önce namaz kılmak isteyenleri saflarıyla ilgili bilgilendiriyorlar. Kıble işareti olmadığı için kadınlar tarafında sık sık seccadesini yanlış tarafa serenler oluyor. Onlara da uygun bir dille kıble hakıknda bilgi veriliyor. Ezan önce dışarda okunuyor. Sonra içerideki cemaat için ikinci kez ezan okunuyor. Ayasofya’nın neden çok önemli bir mabet olduğunu sadece o ses yankısından bile anlamak mümkün. Ses dalga dalga gökkubbeden üzerimize dökülüyor sanki. Kıldığım en güzel yatsı namazlarından biri diye içimden geçiriyorum. Hiç bitmesin istiyorum. İçeriye gezmek için gelenler sessizce kenarlarda oturarak namazın bitmesini bekliyor. Namaz bitince yanımdaki iki genç kızla tanışıyorum. Cami gönüllüsü olarak Süleymaniye’de turistlere rehberlik ettiklerini anlatıyorlar. Anneleriyle bu defa namaz için Ayasofya’ya ziyarete gelmişler. Genç yaşlı herkesin yüzünde kocaman bir gülümseme. Bu bayram önce Ayasofya’da başlamış gibi.