“Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?” sorusu özellikle 2000 sonrası dönemde çokça yanıt buldu. Oğuz Atay’ın sevgili okuyucuları, bu kıymetli yazarı duyduklarını ve bu sesi kulaktan kulağa, kitaptan kitaba çoğaltarak onu yâd ettiklerini aşikâr kıldı. Bu süreçte pek tabii, nitelikli çalışmalar ortaya çıktı ve Oğuz Atay’ı anlama, anlamlandırma yolculuğunda literatüre çokça katkı sunuldu. Literatüre katkısıyla raflarda yerini alan güncel çalışmalardan biri de Mesut Koçak’ın editörlüğünde Ketebe Yayınları’ndan çıkan Hayat Oyun Kayboluş: Tutunamayanlar Kitabı. Mart 2021’de okurla buluşan bu çalışmada on üç farklı yazı, küçük bir sözlük ve bir de bibliyografya bulunuyor. Koçak, bu çalışmayla Tutunamayanlar’ın anlatı ormanlarına girmek isteyen okura yolunu kaybetmeden ilerleyebilmesi ve adeta bir hazine olan eserin sırlarını keşfetmesi için rehberlik etmeyi amaçlıyor. Kitap bu anlamda Tutunamayanlar’ın estetik ve kurmaca dünyasına ışık tutarak çok sesli eleştirel bir okumaya olanak sağlıyor.
“Estetik Bir Metamorfoz Olarak Tutunamayanlar” yazısı ile eserin çağdaş sanat estetiğiyle ilişkisini belirleyerek, bu ilişkinin onun yapısal özelliklerine etkisi üzerinde duran Mesut Koçak, “estetik metamorfoz” kavramsallaştırmasından hareketle karakterlerin yaratılışında etkili olan “küçük ayrıntılar”a değiniyor.
“Solgun Ateş’in Gölgesi ve Tutunamayanlar’ın Işığı” yazısı ile Turgay Anar, Nabokov’un Solgun Ateş romanı ile Tutunamayanlar arasında ilişki kuruyor ve romanın yapısı, işlevi, sunduğu imkanlar, kullandığı teknikler, karmaşık kurgu dünyası, okurla ilişkisi çerçevesinde bu iki roman arasındaki benzer yapısal özellikleri inceliyor.
“İki Tutunamayan (Don Quijote-Turgut Özben) ile Onların İhtiyaç Duyduğu Onaylayıcı (Olric-Sancho Panza) yazısı ile Handan Acar Yıldız, bu iki karakter arasında özdeşlik kuruyor. Akıllılık ve delilik hâlleri, yalnızlıkları, ıstırapları, yola koyulma hâlleri, aşk anlayışları, handikapları, bir onaylayıcıya olan ihtiyaçları üzerinden bu iki karakter arasındaki benzer ve farklı yönleri belirliyor.
“Tutunamayanlar’da Delilik ve Deliliğin Dili” yazısı ile Mehmet Narlı, roman ve öyküdeki delilik dilinin entelektüel bilinç için toplumsal bilince karşı bir imkân alanı sağladığının altını çizerek Tutunamayanlar’ı ironiden anlamsızlığa uzanan, gramatikal olarak da aykırılaşan bir delilik dili örneği olarak inceliyor.
“Oyunlara Tutunmak: Oğuz Atay’ın Oyunsu Dünyası” yazısı ile Serhat Demirel, Atay’ın “oyun” metaforuyla ilişkisinden yola çıkarak onun eserlerinde oyunlaştırmanın “kurmaca oyunu”, “dil oyunları”, “eğlence için oyun” ve “okurla oynanan oyun” olmak üzere kabaca dört temel düzeyde karşımıza çıktığını örnekler üzerinden açıklıyor.
“Tutunamayanlar Neden?” yazısı ile Güray Süngü, Tutunamayanlar’ı yazarın doğasıyla konuşmak istediğini belirtiyor. Atay’ın dilinin başkalığıyla, başka olmak zorundalığına değinen yazar, Atay’ın diline Atayesk denmesini sorguluyor.
“Oğuz Atay: Türkiye’nin Ruhu” yazısı ile Necip Tosun, yazıldığı dönemde Tutunamayanlar’ın edebiyat kanonunca dışlanması ve görmezlikten gelinmesi üzerinde duruyor. Yaşadığı toplum üzerine kafa yormuş, onu anlamaya çalışmış bir yazar olmasına rağmen Atay’ın “Türkiye’nin Ruhu”nda kendisine yer bulamayışı yazının temelini oluşturuyor.
“Kurguda Gerçeklik: Tutunamayanlar’da Cumhuriyet Türkiyesi” yazısı ile Demet Koçyiğit, Tutunamayanlar’da yer alan ve Cumhuriyet Türkiyesi’nin sosyal hayatını görünür kılan sembollere odaklanıyor. Bu sembolleri 1930’lar ve Tutunamayanlar, Cumhuriyet Türkiyesi’nin Hafızası, Soğuk Savaş Yılları, Bürokrasi ve Tutunamayanlar’da Sosyo-kültürel Öğeler başlıkları altında inceliyor.
“Tutunamayanlar’da Varoluşun Sıradanlığını Aşma Teşebbüsleri ve Küçük Burjuvazinin Gündelik Hayatı” yazısı ile Beyhan Kanter, Tutunamayanlar’da kurguya taşınan “küçük burjuva” olarak adlandırılan bireylerin gündelik hayat pratikleri, zevkleri, ilgileri, eşyalarla ve insanlarla kurduğu ilişkiler ve zihin dünyaları üzerinde duruyor.
“Tutunamayanlar ve Tutunamamak Üzerine” yazısı ile Bahtiyar Aslan, “tutunamayan” kavramını irdeliyor ve okuru, bunun aslında maruz kalınan bir durum olmadığı, “tutunmamak” şeklinde tezahür eden bilinçli bir tercih olduğu sonucuna götürüyor.
“Tutunamayanlar’ın Yeri-Yurdu yahut Oğuz Atay’da Mekân Meselesine Bir Bakış” yazısı ile Yılmaz Daşcıoğlu, romanın yapısı içerisinde mekân ögelerinin yerini ve işlevini inceliyor. Roman boyunca görülen şehir, ülke veya kıta adları üzerinden yapılan Doğu-Batı karşılaştırmaları, İstanbul-Ankara/Anadolu karşıtlığı, simgesel göndergeler ve motifler yazının temas noktalarını oluşturuyor.
“Tutunamayanlar ve Sevin Seydi” yazısı ile Haluk Oral, Atay’ın Sevin Seydi ile ilişkisinden, kendi arşivinde bulunan daktilo nüsha Tutunamayanlar’ın üzerindeki el yazısı düzeltmelerden ve romanın yazılış serüveninden bahsederek belgelere dayalı ilgi çekici bir çalışma sunuyor.
“Kurmacanın Mirası: Tutunamayanlar’da Sesi Duyulanlar” yazısı ile Yelda Sözdemir, hazırladığı sözlük çalışmasına dair bilgi veriyor. Yazının akabinde yer alan “Tutunamayanlar Sözlüğü”nde yazarlar, eserler, filmler, yönetmenler, müzisyenler, şarkılar, ressamlar, tanınmış kişiler/tarihi şahsiyetler ve mitolojik/efsanevi/kurgu karakterler olmak üzere 9 başlık altında 158 tanım bulunuyor.
Kitabın en sonunda yer alan “Tutunamayanlar için Seçme Bibliyografya” ile Rümeysa Cansever, Tutunamayanlar’a dair hazırladığı literatür çalışmasıyla okura bir küçük rehber sunuyor.