Muhalefet partilerinin daha proje aşamasındayken ‘Boş kalacak’, Hasta garantili hastane’ gibi iddialarla karşı çıktığı şehir hastaneleri, hizmete girdiği günden bu yana tıkır tıkır işledi. Tüm dünyanın kaos yaşadığı pandemi sürecinde şehir hastaneleri Türkiye’nin yüz akı oldu. Sadece Türkiye’den değil, dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insana hizmet verdi. O hastanelerden birisi de İstanbul’un gözdesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi. Hastanenin Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit 2,5 yılda yaptıkları çalışmaları Yeni Şafak’a anlattı.
Şehir hastanelerinin sağlık sistemine katkısını İstanbul’un gözdesi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit ile konuştuk. 2.5 yılda 7.5 milyon vatandaşa sağlık hizmeti sunan hastanenin şu an yüzde 100’e yakın doluluğa sahip olduğunu hatırlatan Yiyit, “Günlük 70 bin insan sirkülasyonu yaşanıyor. Bu oranın metro hattı faaliyete başladıktan sonra 120 binin üzerine çıkacağını öngörüyoruz. Vatandaşlarımızın teveccühüyle tam kapasitede çalışsak da, yoğun talebi sahada yönettiğimiz için kargaşa yaşanmıyor” dedi. Türkiye’nin dört bir yanından hastanın gerek muayene gerek ameliyat için Çam ve Sakura başta olmak üzere şehir hastanelerine gelmek istediğini anlatan Yiyit, hastaların kendi şehirlerinde kalmaları yönünde çaba harcar hale geldiklerini ifade etti. Hastanede şu ana kadar 400 bin ameliyat, 7.3 milyon poliklinik hizmeti verilirken, 35 bin çocuk doğdu.
Çam Sakura’nın uluslararası düzeyde çok ciddi ziyaretçi ağırladığını söyleyen Nurettin Yiyit, hastanenin sağlık turizminde de bir cazibe merkezi olacağının altını çizdi. Şu ana kadar Türkmenistan, Özbekistan, Mısır, Somali, ABD ve Balkan ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen 48 bin hasta, şehir hastanesinde sağlığına kavuştu. Aile ortamı oluşturmaya çalıştıklarını ifade eden Başhekim, şu ana kadar 100’e yakın hekimin hastaneye dönüş yaptığını aktardı. Yiyit, Çocuk, Genel, Kadın Doğum, Kalp Damar, Onkoloji, Nöroloji ve Ortopedi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Ruh Sağlığı olmak üzere 8 ana binadan oluşan Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde hasta memnuniyetinin garanti edildiğini de söyledi.
Çocuk Hastanesi, Genel Hastane, Kadın Doğum Hastanesi , Kalp Damar Hastanesi, Onkoloji Hastanesi,Nöroloji ve Ortopedi Hastanesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi olmak üzere 8 ana binadan oluşan Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, 1 milyon 21 bin metrekarelik alanıyla aynı zamanda dünyanın en büyük sismik izolatörlü binası. Binanın altında yer alan 2 bin 68 tane sismik izolatör, 9 şiddetindeki depremde dahi binadaki tüm işleyişin normal şekilde ilerlemesine olanak tanıyacak şekilde tasarlanmış. Yer üstünde 18, yer altında 3 kat şeklinde inşa edilen hastanede, binalar arası tüm malzeme ve cihazların taşınabildiği bir lojistik tünel yer alıyor. En alttaki koridor tüm binalar arasında geçiş yapılabiliyor. Vatandaşlar hastaneye geldiğinde her alanda MR, tomografi, ultrason ve kan alma yerleri var. Yani aslında bir hasta, 100 metrekarelik alanda tüm tahlil, teşhis işlemlerini halledip aracına binerek hastaneden ayılabiliyor.
Akıllı bina konseptiyle inşa edilen hastanenin bir otomasyonla yönetildiğini hatırlatan Yiyit, Merkezi Yardım Masası’nda 36 kişilik ekiple sağlık hizmeti dışındaki tüm hizmetlerin organize edildiğini anlattı.
Binanın etrafında devasa yağmur suyu depolama alanları yer alıyor. Peyzaj için gerekli olan su da yine doğal yollardan elde ediliyor. Trijenerasyon sisteminin aktif biçimde kullanıldığı binada, doğalgazdan elektrik üretiliyor. Elektrik sıkıntısı yaşanma durumunda binada yer alan bataryalar devreye girerek, sağlık hizmetinin kesintiye uğramamasını sağlıyor. 40 saniyede tüm binanın elektriğini kendi üzerine alabilecek ve az 7 gün idare edebilecek jeneratör altyapısı da mevcut. Öte yandan binada yer alan güneş panelleri ısıtma ve aydınlatma için de enerji üretme olanağı sağlıyor. Türk mimarisiyle ortaya çıkan bu hastanenin her hafta uluslararası düzeyde çok ciddi ziyaretçi ağırladığını hatırlatan Yiyit, hastanenin sağlık turizminde de bir cazibe merkezi olacağının altını çizdi. Şu ana kadar Türkmenistan, Özbekistan, Mısır, Somali, ABD ve Balkan ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen 48 bin hasta, şehir hastanesinde sağlığına kavuştu.
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, sadece hastalar değil sağlık çalışanları tarafından da tercih edilen bir merkez haline geldi. Üniversite ve özel hastanelerden hekimlerin arka arkaya transfer edildiği kurumda, aile ortamı oluşturmaya çalıştıklarını ifade eden Yiyit, şu ana kadar 100’e yakın hekimin hastaneye dönüş yaptığını aktardı.
Projenin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rüyası olduğunu hatırlatan Prof. Yiyit, “Şehir hastaneleri hasta memnuniyetinin garanti edildiği bir konsept. Bu hastanelerle birlikte ‘sizi şu gerekçeyle sevk ediyoruz’ söylemleri artık tarih oldu. Şehir hastaneleri çözümün merkezi haline geldi. Yurdun dört bir yanından hastalar şifa için hastanemize geliyor. Bu ciddi manada yoğunluğa da yol açıyor” diye açıkladı.
Şehir hastaneleriyle hayatımıza giren Kamu Özel İşbirliği modelinin detaylarını da aktaran Yiyit, “Hasta garantili hastane ifadesi tam bir şehir efsanesi. Doğrusu hasta memnuniyet garantili hastane olmalı. Görenlerin hastaneler şehri diyerek tepki verdiği bu komplekste KÖİ modelinin önemli kazanımları var. Bu modelde kamunun tecrübesi ile özel sektörün dinamizmi biraraya gelerek, hızlı ve etkin bir çözüm ortaya kondu. Bu hastanelere kamunun kaynaklarını kullanmadan 36 ay gibi bir sürede inşa edildi. KÖİ modelinde inşaat ve tüm tıbbi cihazlar hazır bir şekilde teslim ediliyor. Belli bir süre boyunca binanın, cihazların güncel tutulması da şirketin sorumluluğunda. Biz şirketten hizmet satın alıyoruz, kullanım bedeli ödüyoruz. Bu modelde sağlık, yemek, güvenlik gibi tüm alanlar profesyonel şirketlerce yapılıyor, biz kamu olarak denetleyici pozisyonundayız. Eğer bize sağlanan hizmette eksik, aksaklık varsa düşük ücret ödüyoruz. Örneğin bu model kapsamında MR ve tomografi 3 gün içinde çekilmek zorunda. 3 gün süresi uzarsa, şirket cihaz satın almak zorunda. Şu an yoğunluk nedeniyle randevular 3 günü aşmaya başladığı için şirket 7 MR cihazına ilaveten 8’inci cihazın alımına çıktı. Yani bu modelde hasta memnuniyetini garanti ediyoruz. Bu hastaneler geçmişle kıyaslanmayacak şekilde güzel fiziki imkanlara sahip, bu da vatandaşlardan teveccüh görmesini sağlıyor. Oluşan talep patlaması, yönetme zorunluluğu doğuruyor” değerlendirmesinde bulundu.
Şehir hastaneleriyle hayatımıza giren Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelinin detaylarını da aktaran Yiyit, “KÖİ modelinde inşaat ve tüm tıbbi cihazlar hazır bir şekilde teslim ediliyor. Örneğin model kapsamında MR ve tomografi 3 gün içinde çekilmek zorunda. 3 gün süresi uzarsa, şirket cihaz satın almak zorunda. Şu an yoğunluk nedeniyle randevular 3 günü aşmaya başladığı için şirket 7 MR cihazına ilaveten 8’inci cihazın alımına çıktı” değerlendirmesinde bulundu.