Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı bu haftaki Cuma Hutbesinin konusu "Allah'a iman" olacak.
Hutbeme başlarken okuduğum İhlâs suresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: O Allah’tır, bir tektir. Allah Samed’dir; her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir. Kimseyi doğurmamış ve kimseden doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kim kalbinden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.”
Allah Teâlâ, âlemlerin Rabbidir. Her türlü hamd ve sena, kudret ve azamet, yücelik ve üstünlük O’na mahsustur. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Rabbimiz, mutlak güç ve sonsuz hikmet sahibidir. Ölümü ve hayatı var eden, mülkü ve makamı lütfeden, dilediğini yücelten, dilediğini alçaltan O’dur. Yaratan ve yaratmaya devam eden O’dur. Yaşatan ve rızık veren, doyuran ve koruyan O’dur. Hayatın her alanına ve her anına hükmeden, idare eden, yöneten yalnızca O’dur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’na muhtaçtır. O her an yaratma halindedir.”
Allah’a iman, İslam’la şereflenmenin ilk şartıdır. Allah’ın varlığına, birliğine, eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmak, yani tevhidi kabul etmek, iman esaslarının temelidir. Bizi yoktan yaratan ve sayısız nimetiyle yaşatan Rabbimizin üzerimizdeki en büyük hakkı, O’na iman etmemizdir.
Allah’a iman, O’nun görevlendirdiği Peygambere ve gönderdiği Kitab’a uymayı, çizdiği sınırlara ve verdiği hükümlere teslim olmayı gerektirir. Mümin, Allah’a iman etmeyi sadece bir sözden ibaret görmez. Aksine Allah’a iman etmek, hem Kur’an-ı Kerim’in ayetleri hem de Peygamberimizin hadisleri vasıtasıyla Rabbimizi tanımayı ve hayatını bu iman üzere yaşamayı zorunlu kılar. Allah’a iman, müminin hayatına anlam katar, fikir ve kararlarına yön verir, canlı-cansız bütün varlıklarla ilişkilerini etkiler. Bu sebeple müminin dilinden dökülen ve yüreğinde kök salan iman, aslında yeryüzünde iyiliğin teminatıdır.
Allah’a iman eden insan, her işinde Rabbinin rızasını gözetir. Ailesinin, akrabalarının, komşularının ve yanında çalışanların haklarını korur. Sorumluluk üstlendiği her işi, emanet bilinciyle yerine getirir.
Allah’a iman eden insan, zerre kadar da olsa hayrın ve şerrin mutlaka bir karşılığı olduğunu bilir. Ahiretini dünyaya değişmez, hesabı verilebilir bir hayat sürer.
Allah’a iman eden insan, kaba ve zorba olamaz. Aksine bütün işlerinde istişareye önem verir. Merhameti ve şefkati ilke edinir.
Allah’a iman eden mümin, vatanına ve milletine, dinine ve değerlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Malından hatta canından vazgeçer, ancak mukaddesatından asla vazgeçmez.
Allah’a iman, bizleri dünyada istikamete erdirecek, ahirette ise cennete ulaştıracak sağlam bir kılavuzdur. Rabbimize olan imanımız, kul olarak en değerli hazinemizdir. Allah’a iman ile bir ömür geçirmek, amelini imanına yoldaş eylemek, son nefeste iman ile çene kapamak ve ardında imanlı nesiller bırakmak hepimizin niyazıdır.
Hutbemi Hz. İbrahim’in Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu sözleriyle bitiriyorum: “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir. Hastalandığım zaman bana şifa verendir. Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır. Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.”