
Yazar Cansu İrey, down sendromlu kardeşi ve küçük yeğeninin ilhamıyla yazdığı bir çocuğun down sendromlu dayısıyla kurduğu eşsiz bağı, "İyi Ki Varsın Dayı" kitabında anlatıyor.
Dayım kocaman bir dağ gibidir. Üzerinde türlü türlü çiçekler yetişir. Yürüyüş yapar gibi onun üzerinde gezinirim. Onunlayken hep güvende olduğumu bilirim. Ona sarılmak yumuşacık hissettirir, tüm korkular sanki bir anda silinir.
Cansu İrey’in kaleme aldığı, Ketebe Çocuk etiketiyle yayımlanan “İyi Ki Varsın Dayı”, bir çocuğun down sendromlu dayısıyla kurduğu samimi ve koşulsuz sevgiyi anlatıyor. Kitap, minik okurlara farklılıkların değerini ve empatiyi öğretirken, dayı-yeğen arasındaki eşsiz bağı da gözler önüne seriyor.

Kardeşim ve yeğenim ilham oldu
Benim down sendromlu kardeşim var, o benim için “dayı” karakterine ilham oldu. Küçük yeğenim de kitabın diğer kahramanı. Bir gün oyun oynarlarken yeğenim kardeşime “iyi ki varsın dayı” dedi. Bunu duyduğumuz an çok duygulandık, çünkü ona hayatında ilk defa bir çocuk iyi ki varsın diyordu. Genellikle kardeşimden down sendromlu olduğu için korkarlar çekinirler, uzak durmaya çalışırlar. İnsanlar tanımadıkları kendilerine yabancı olan şeylerden uzak durmak eğiliminde oluyorlar. Onlara güvenilir gelmediği için tanımak için yeltenmiyorlar. İç Anadolu’da doğdum ve büyüdüm ve bunun böyle olduğunu gördüm. O ilk iyi ki varsın cümlesi benim bu hikâyeyi yazmama vesile oldu. Onların arasındaki saf, koşulsuz sevgiyi gözlemledim ve bunun hikâyeyi oluşturmasına alan açtım diyebilirim.
Açıkçası benim ailemde bu kadar sıcak ve samimi bağlar maalesef yoktu. Biz çocukken, çocuk olmamıza izin verilmeyen çocuklardık. Fakat sonradan çevremdeki insanların daha sevecen, destekleyici dayı-yeğen ilişkilerine tanık oldum. Kardeşim dayı olduğunda kendisini çok özel ve önemli hissetti bunun için de bir dayı ne yaparsa onu yapmaya çalıştı, çalışıyor. Hediyeler alma, onun sevdiği oyunları kurma, yemeğini -ki onun için çok kıymetlidir- paylaşma gibi.
Sevgi farklılık tanımıyor
Sevgi, farklılık tanımıyor. Özel gereksinimli bireyler, hayatımıza sadece varlıklarıyla bile ışık saçıyorlar. Onlara sevgiyle yaklaştığımızda, aslında kendimizi de iyileştiriyoruz. Bu kitapla hem çocuklara hem yetişkinlere farklılıklarımıza rağmen, farklılıklarımızla birlikte bir arada ve çok güzeliz mesajını vermek istiyorum.
“Kocaman bir dağ” metaforu kardeşimi anlatıyor. Onun sevgisi, ilgisi, özeni, dış koşullara göre değişmeyen bir şey. O, hayatındaki herkesi çok seviyor ve onun sevgisi çok güvenilir. Bu yüzden kocaman bir dağ gibi güçlü ve kapsayıcı. Yeğenim için o güven veren, sarsılmaz bir sevgi kaynağı. “Çiçekler” ise aslında onun kalbindeki insanlar. Onun kalbinde bir sürü sevgi çiçeği açıyor her gün. Down sendromlu bireyler sevgisini, neşesini, koşulsuz herkese yansıtıyor ve ben de bir dağ gibi hissediyorum onun hayatımdaki varlığından.
İnsanlar kendi olmaktan vazgeçiyor
Empati çocuklarda doğal olarak var olan bir şey, bunu korumalı ve geliştirmeliyiz. Fakat biz çocukluktan yetişkinliğe doğru evirildikçe bakışımızın tonu değişiyor. Farklı olanı kabul etmekte zorlanıyoruz. Ben hikâyelerimde çoğunlukla öteki olan, farklı olanı anlatıyorum. Sadece kardeşim üzerinden değil aslında, kendim de çevremdeki diğer insanlar da onay almak için, kabul görmek için kendisi olmaktan vazgeçiyor. Ben de ötekinin dilinin sesi olmayı önemli buluyorum.