Kenti bir çağdaş sanat platformu olarak konum-landıran, dünyanın farklı yerlerinden galerilerin, sanatçıların, koleksiyonerlerin, küratörlerin ve akademisyenlerin bir araya geldiği Contemporary Istanbul’un bugün son günü. Bu yıl 19. edisyonu gerçekleşen Contemporary Istanbul, Tosyalı partnerliğinde çeliğe hayat veren sıra dışı eserleriyle tanınan Heykeltıraş Osman Dinç’in eserlerini sanatseverlerle buluşturuyor. “Bir Dünya Hikâyesi - Zamana Demir Atmak” adını taşıyan sergi, zaman olgusunu farklı bir biçimde ele alıyor. “Demirin hikâyesi, insanlık hikâyesinin doğuşundan beri hayatımızda büyük bir rol oynuyor” diyen Heykeltıraş Osman Dinç ile zamana demir atmasını sağlayan sanatını konuştuk.
Biliyorsunuz yüzde kırkı demir, yüzde altmışı silikat olan bir gök cisminde yaşıyoruz. Ve aynı zamanda damarlarımızda da demir taşıyoruz. Dolayısıyla demirin hikâyesi, insanlık hikayesinin doğuşundan beri, daha doğrusu memeli hayvanların doğuşundan beri hayatımızda büyük bir rol oynuyor. Hala demir çağında yaşadığımızı söyleyebilirim. İnsanlık için demirin keşfi, bugünkü atom bombasının keşfinden daha önemli bir şeydir. Çünkü insanlara büyük yarar sağladı. Ve demir icad edildikten sonra küçük kavimler ortadan kalktı ve imparatorluklar kuruldu. Onunla çok tehlikeli silahlar yapıldı, onunla çok kuvvetli aletler yapıldı. Demirin imkanları öyle bir şey ki, ben artık buna dikkat ederek çalışıyorum. Bir demir sac levha elime aldığımda bunun arkasındaki binlerce insan emeğini dikkate almam gerektiğini düşünerek sanatımı icra ediyorum. Benim için demirin altın gibi kıymeti var. Onu bozmadan iş yapmaya çalışıyorum. İnsanlığa verdiği hizmet açısından baktığımızda demirin saygıyı hak ettiğini düşünüyorum. Yaptığım eserler soyut gibi gözükse de aslında onların kendi hikayelerini anlatan figüratif eserler üretiyorum.
Ben daha önce de söyledim gibi düşünüyorum. İnsanlık tarihi olarak düşündüğümüzde demirle bir akrabalığımız var. Vücudumuzda, kanımızda demir taşıyoruz. Nefes almamızı bile sağlıyor. Aslında akrabalığımızın özü buradan geliyor. Evrendeki olan maddelerin en uzun ömürlü olanı demir atomudur. Bakir okyanusları çelik demirlerle yarıyoruz. Demir tamamen barış için kullanıldığı zaman dünya daha anlamlı bir yer haline gelecek. Demirden silah yerine, alet ya da sanat eseri yapsaydık dünya daha yaşanabilir bir yer haline gelirdi. Demiri her şeyde kullanılabilir. Demir halatlarının kırılmayan özelliğinden dolayı gökdelenler büyük inşaatlar yapılmıştır. İşin özü demir her şey de kullanılmıştır ve kullanılmaya da devam edecektir.
Şöyle diyeyim, benim için dünya büyük bir gemidir. Okyanusları içinde taşıyan büyük bir gemi. Bu gemiyi çok temiz tutmamız gerekir. Çünkü yaptığımız kirliliği dışarı atamıyoruz. Onun için bu gemiyi çok titizce kullanmamız gerekir. Aslında bunu şöyle anlatayım: Bu öyle bir gemi ki saatlik binlerce kilometre hızla evrende bizi bir yerlere götürüyor. Ama bu gemi bizi bir bilinmeyene doğru taşıyor. Bugün sanat yapan bir sanatçının bu yolculuğun farkında olması gerekir. Eserlerini de ona göre düşünmesi gerekir. Stefan Hawking diyor ki; “21. yüzyılın sonuna doğru insan bütün galakside olacak.” Ama ben de diyorum ki; “O zamana kadar tek olabileceğimiz yer burası, yani yeryüzü.” İşte bu yeryüzü de bir gemi. Bu gemide giden insanlarımız da bu hayatın yolcusu. Birbirimize dikkat etmemiz gerekiyor. Çevremize dikkat etmemiz gerekiyor.
Burada eserlerimi böylesine büyük bir enternasyonel bir festivalde sergileme fırsatı için Tosyalı’ya teşekkür ederim. 19. Contemporary İstanbul’da eserlerimi binlerce insan gelip göreceği için çok heyecanlıyım. Özellikle genç sanatseverlere çelikten yapılan eserlerimi tanıtacağım için kendimi şanslı hissediyorum. Sergilediğim eserlerim, atölyedeki eserlerden seçmeler, hepsinin ortak yanı çelikten üretilmiş olması.