Diriliş neslinin Sabah Yıldızı’dır

Ayşe Olgun
Ayşe Olgun
04:0021/03/2021, Pazar
G: 21/03/2021, Pazar
Yeni Şafak
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç

Mustafa Kirenci, 30 yıllık bir çalışmanın emeği olarak kaleme aldığı Sabah Yıldızı: Sezai Karakoç ve Diriliş adlı kitabı anlatırken şöyle diyor: Sezai Karakoç fikirleriyle kuşakları etkiledi. O Diriliş neslinin Sabah Yıldızı’dır. Mustafa Kirenci, yakından tanımak fırsatı bulduğu Sezai Karakoç’u ilkeleri sağlam bir fikir adamı olarak tanımlıyor ve şöyle diyor: “Sezai Karakoç yazılarıyla tam güvenilecek bir yazardır. Onun yazılarındaki bilgiler sağlam bilgilerdir o bilgiden hareketle başka bilgilere de ulaşabilir okur.” “Sezai Karakoç’un düşüncelerinin anahtar kelimesi: Diriliş’tir” diyen Kirenci farklı dönemde çıkardığı Diriliş dergisi için de şunları söylüyor: “Onun için temel olan bu Diriliş’i gerçekleştirmektir. Çağının ötesinde yeni bir dil kurmuştur ve kendine özgü kavramlarla bunu anlatmıştır.”

Sabah Yıldızı: Sezai Karakoç ve Diriliş’e Dair adlı kitabın yazarı Mustafa Kirenci 30 yıllık bir emeğin ürünü olan eserin perde arkasını anlattı.
Kitabın yazılış hikayesini sorayım öncelikle?

1997 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaparken tez konusu olarak Sezai Karakoç’un medeniyet anlayışını aldım. Hatta tezimin başlığı “Diriliş akımının ekseni olarak medeniyet perspektifi” idi. Tabi bu tez için kütüphaneye araştırmaya gittiğimde orda tezde kullanmayacağım bir takım malzemeler de elime geçti. Zamanla bibyografyasını toplamaya başladım. Bunların fotokopilerini almaya, güncel olanları takip etmeye başladım. Yani önce bu bir kitap çalışmasından çok bir fobi, bir tutku olarak başladı. Sezai Karakoç için kim ne demiş? Yayınlanan her şeyi arşivliyordum. Parça parça onlara ilaveler yaparak bugünkü haline geldi. Ama tabi ben bunu bir kitap çalışması olarak düşünmemiştim, kendim için yapıyordum, kendim öğreneyim diye yaptım. Elimde bir kayıt olsun istiyordum. Sonra bu sayfalar dolusu bir arşivine dönüştü.


Bunları toparlayıp yazmaya nasıl başladınız?

Hece Dergisi Sezai Karakoç için özel bir sayı hazırlamak istedi. Bibyografya burada yayımlandı. Sonra da ben kaleme aldığı Hatıralar’ını okurken kitaptaki gibi yeni bir biyografi yazmaya başladım. Bunun örnekleri aslında dünyada da var. Onun hayatında ne olmuş onu yazarken bir kronoloji çıkardım. 1933 yılından bu yana yıl yıl hayatını yazarken dış dünyada ne tür olaylar olmuş onları da ekledim yani toplumsal olayları da. Bir yandan da çağı ve çağdaşlarına da baktım. Onun doğduğu dünyanın entelektüel kimliğini ortaya çıkarmak istedim.

30 YILIN EMEĞİ BİR KİTAP

Bu kitap kaç yıllık bir çalışma?

Aslında 30 yıllık bir çalışma demek daha doğru olur. Sezai Karakoç ile ilk tanıştığım dönemden bugüne uzanan bir dönemin çalışması diyebilirim. Kitap yapma fikri ise iki yıl önce oluştu.


Peki 30 yıl öncesine dönersek Sezai Karakoç’u ilk nasıl tanıdınız?

Sinop Boyabat’ta liseyi bitirdim ve o yıl İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü kazanmıştım. O yaz bizim memleketten tatile Boyabat’a gelen Hüseyin Maviş’le tanıştım. Sezai Karakoç’tan bahsetti ve ben Karakoç’un adını ve eserlerini ilk ondan duydum. İstanbul’a gelince de kitapları alıp okumaya başladım.

Uzun yıllar Diriliş’te çalışıyorsunuz. Diriliş’in bürosuna ilk gittiğiniz günü hatırlıyor musunuz?

Bir gün okuldan çıktım ve otobüs beklerken durağın hemen yanındaki gazete bayinin camına yapıştırılmış bir gazete dikkatimi çekti. Diriliş yazısını gördüm ve hemen satın aldım. Diriliş o dönemde günlük gazete olarak yeniden çıkmaya başlamıştı ve elimdeki ilk sayısıydı. Gazetedeki adrese gitmek istedim o an. İstanbul’a yeni geldiğim dönem henüz çok fazla semtleri bilmiyorum. Cağaloğlu’nu oradan birine sordum, tarif ettiler. İlk kez Cağaloğlu’nagittim. Üretmen Han 403’ nolu böronun kapısını çaldım. İçerden gelen sesle kapıyı açıp içeri girdim ve o gün tanıştık. İçerde iki genç vardı. Biri İsmail Kurt diğeri de Yener Yörük’tü. Diriliş hazırlanırken yardım ediyorlardı.

Daha sonra orada çalışmaya nasıl başladınız?

O gün bana dersten vakit buldukça buraya gelirsin dedi. Ben kendime bir periyod edindim pazartesileri gidiyordum. Bazen haftada iki gün de giderdim. Arada küçük görevler de verirdi. Mesela Anadolu Ajansı’nın girişinde kutu içinde haberler olurdu. Onları alıp getirirdim. Bu haberlerin bir kısmı teleksle gönderildiği için harfler okunmazdı falan. Bir kalemle bu haberleri düzeltir gazetede kullanırdı. Bazen düzeltme işini bana verirdi. 1986’da mezun olunca memlekete dönecektim. Yine son kez yanına uğradığımda “Gitme burada birlikte çalışalım” dedi. Böylece Diriliş’te çalışmaya başladım.

Diriliş günlük olarak ne kadar süre çıktı?

Beş buçuk ay kadar çıktı sonra maddi imkansızlıktan dolayı kapandı. 1983 yılından 1986 yılına kadar öğrenci olarak gidip geldim. Diriliş kapanmıştı ama yine de yayınevi açık olduğu için gidip geliyordum.

Peki ne kadar süre çalıştınız?

1986’dan 2010 yılı sonuna kadar çalışmaya devam ettim. Tabi bu arada öğretmenliğe de başladım ama ben hep Eminönü tarafında okullarda çalışmayı tercih ettim. Böylece okul dıışndaki vaktimi büroda geçiriyordum.

İLKELERİ SAĞLAM BİRİ

Sezai Karakoç’un eserleri üzerinden Sezai Karakoç’u anlatıyorsunuz kitapta. Karakoç, şiirle başlıyor yazmaya ardından düşünce ve fikir yazılarıyla devam ediyor. Bu eserlerin yayınlanma kronolijisi üzerinden nasıl bir Sezai Karakoç portesi çıkıyor?

Aslında Sezai Karakoç baştan beri ne yapmak istediğini ne yapılması gerektiğin çok iyi bilen bir aydın. İlkeleri çok sağlam. Hani Albert Camus’nun bir sözü vardır: Büyük konularda ilkeli olmalı insan, küçük şeylerde acıma duygusu yeter. Karakoç büyük konularda ilkeleri çok sağlam biri. Ele aldığı her meseleyi çok uzun uzun tefekkür ettiği yazılarında anlaşılıyor. Onun pek öne çıkmayan bir kitabı vardır. Babıali’de Sabah adlı günlük gazetede 8-9 ay kadar bir süre köşe yazmıştır. Sonra da bu yazıları Sütun adlı kitabında toplamış. Bu yazıları çok önemlidir. Çünkü insana günlük hadiselere nasıl bakması gerektiğini ve bu hadiseler karşısında nasıl düşünmemiz gerektiğini gösterir.

Karakoç’u çağdaşı yazarlardan ayıran en önemli farkı sizce nedir?

Bence güvenilir bir yazar olmasıdır. Yazılarıyla güven veren yazarlar olduğu gibi güven vermeyen yazarlar da vardır. Sezai Karakoç yazılarıyla tam güvenilecek bir yazardır. Onun yazılarındaki bilgiler sağlam bilgilerdir o bilgiden hareketle başka bilgilere de ulaşabilir okur. Batı’dan örnek verirsek mesela Yung, Janspers de. Onların yazıları da Karakoç’un yazıları gibi sağlam bilgi ve düşünce temellidir. Mesela Yitik Cennet kitabı. Peygamberler Tarihine mukaddime bir eserdir. Peygamberlere nasıl bakılması gerektiği hususunda okura yol gösterir.

Kitabı hazırlarken Karakoç’la görüştünüz mü ? Haberdar mıydı?

Görüşmedim, haberdar da değildi. “Sabah Yıldızı” asıl olması ve yapılması gerekenin yanında mütevazı bir çalışma çünkü. Daha ötesi bir bakış kendime önem atfetmek olur. Bu yüzden kitaplaşma sürecini çok yakın dostlar biliyordu. Ben Büyüyenay’daki çalışmalarda dahil iddia sahibi olmayı sevmeyen ve galiba beceremeyecek de biriyim.Neticede kitabı hazırlarken kendim için bilgileri düzenlemek, derleyip toplayarak tekmil hale getirmek düşüncesiyle yola çıktım. Kendim için yaptığım bu çalışma genç kuşaklar için de faydalı olsun, Diriliş düşüncesine ve sanatına dair bilgiler toplu bulunsun; akademik dünyada ilgilenecek kişiler için de doğru kaynak bilgisine ulaşma yollarını açsın diye düşündüm.


Farklı kuşakların gözüyle Sezai Karakoç

Kitabınızda Sezai Karakoç için ne dediler bölümünde çok farklı görüşlerde isim var. Bu seçkide neyi öncelediniz?

Uzun yıllar boyunca kronolojik bir düzende bilgisayarıma yazmıştım ve şimdiki halinden 2-3 katı fazla idi. 63 yıllık bir yazı birikimine sahipti. 1914 doğumlu Osman Turan’dan, yaklaşık 2000 doğumlu Pertevniyal Lisesi öğrencisine kadar yaklaşık 85 yıllık bir zaman dilimindeki kuşakları bir araya getiriyordu. Sezai Karakoç bu kuşaklara seslenme başarısı göstermiş ve sesi de onlarda yankılanmıştı. Öncelikle benzer ifadeleri ayıkladım. Mümkün olduğunca her kesime yer vermeye çalıştım.

28 Şubat’ta partisi kapatılırken yaptığı savunma önemlidir

  • 28 Şubat döneminde partisi kapatıldı. Kapatma bahaneleri neydi, Karakoç bu karara nasıl tepki gösterdi?
  • Kapatma gerekçesi bir bahaneydi. O dönemde geçerli olan, iki genel seçime girmeyen partilerin kapatılacağına dair kanun gerekçe gösterilerek kapatıldı. 2 dönem 10 yıl olmasına rağmen 6. yılında kapatılmış oldu. Erken seçim yapıldığı için 10 yıllık süre dolmadı. Başta partinin kendisi tarafından feshedilmesi istendi. Sezai Karakoç kabul etmedi ve 1 yıl yazışmalar devam etti. Sonunda Anayasa Mahkemesi’nde güzel bir savunmayla partinin neden kapatılamayacağını anlattı.
  • Anayasa Mahkemesi’nin tavrı yine de değişmedi öyle mi?
  • Anayasa Mahkemesi Başkanı o dönem Yekta Güngör Özden idi. 5 oya karşı altı oyla kapatma kararı aldı.
  • Partinin kapatılmaması için oy kullanan beş kişi kimdi?
  • Samiha Akbulut, Haşim Kılıç, Sacid Adalı, Ali Hüner ve Lütfi F. Tuncer.
  • Daha sonra parti Yüce Diriliş partisi adıyla yeniden açılıyor. O süreç nasıl işledi?
  • 1990’da kurulan Diriliş Partisi yaklaşık 20 yerde teşkilatlanabilmişti. Bu yüzden seçimlere katılamamıştı. Siyasi Partiler Kanunu’ndaki “seçime girmek için teşkilatlanma şartı getiren ve iki genel seçime girmediği taktirde partinin kapatılacağı”nı belirten 105. madde 2003 tarihinde iptal edildi. Bu iptal Diriliş için bir engeli ortadan kaldırdı ve 2007’de Yüce Diriliş adıyla yeniden kuruldu.


Karakoç kalabalıkları toplamak derdinde değildi

Parti çalışmalarından da bahsedelim. Parti çalışmalarını nasıl yürütüyordu? Gözlemleriniz neydi?

Bugün bir siyasi parti denilince akla gelen bir ritüel vardır. Ama Diriliş Partisi o ritüellerin dışındaydı. Mesela her cumartesi akşamı Şehzadebaşı’ndaki il binasında akşamları toplanılırdı. Uzun sohbetler yapılırdı. Günlük olaylardan tutun divan şiirine kadar her konu konuşulur ve tahliller yapılırdı. Öğrencileri bir tarih filozofu gibi dersler verirdi. Ayda bir Adapazarı’nda, Ankara’da, Bursa’da olurdu. Her Cumartesi de İstanbul’daki merkez binada olurdu. Bu toplantılar herkese açıktı. Sezai Karakoç bir girizgah yapardı sonra herkes soru sormaya başlardı. Her türlü konu ve herkes konuşurdu. Müdavimlerin yanında her sefer değişen isimler de vardı. Gençler, öğrenciler gelirdi.


Parti neden kurdu diye eleştiriler yapıldı. Bu eleştirileri nasıl yorumladı kendisi?

Sezai Karakoç’un düşüncelerini ifade etmede üçüncü yolu partiydi. Parti kurma gerekçesi de buydu. O dönem çok yanlış eleştiriler yapıldı. Üstad ne diyor kısmına odaklanmadılar. O dönemde Türkiye çok büyük bir fırsat da kaçırmış oldu. Belki sosyologlar siyaset bilimciler daha sonra bu partinin bildirilerini, ne dediğini daha ayrıntılı inceleyecekler. Karakoç’un partisi sansasyonel olaylardan değil devletten, milletten, toplumun karşısına çıkacak tehlikelerden bahsediyor. Mesela meclisin kilitlenmesi, anayasanın değiştirilmesiyle ilgili o dönemde bir bildiri yayınladı ve o dönem meclis başkanına da diğer partilere de gönderdik. Yine Bosna konusunda çok somut bir çözüm önerisi vardı: İslam Barış Gücü oluşturulmasını istedi. Bildiriler a4 boyu bir kağıda yazılırdı bizler bu bildirileri gerekli kurumlara, adreslere faksla gönderirdik. Daha sonra da bu metin Diriliş dergisinde yayınlanırdı.

BÜYÜK FOTOĞRAFI GÖSTERMEK İSTER

Meydanlara da çıktı. Bu dönemle ilgili neler söylersiniz? Az kişinin meydanlara geldiği söylendi. Bununla ilgili kendisinin görüşleri neydi?

Sezai Karakoç ütopik, hayalperest biri değildir. Reel bir insandır. Onun derdi meydanlarda kalabalık toplamak değildi, fikirlerini dile getirmekti. Fikirleri yazarak ifade etmenin dışında parti yoluyla da, meydanlarda da dile getirmek istiyordu.

Sezai Karakoç’un ezber bozan bir söylemi vardı. Bunu da konuşalım mı?
  • İnsanların partiden beklediği şey, zamlardan bahsetmesi, işsizlik sorunundan bahsetmesi, yoksulluktan bahsetmesi vs. Sezai Karakoç topluma oysa büyük fotoğrafı göstermek istiyordu. Siz yarı sömürgelikten kurtulmadıkça zammış şuymuş buymuş bunların çözümüyle gerçek refaha çıkamazsınız. Egemen güçlerden kurtulup İslam ülkeleri arasında birlik ve beraberlik sağlanırsa diğer sorunlarınızdan da kurtulursunuz.

Dergi fikirlerini yeni nesillere duyurmak için bir araç olmuştur

Sezai Karakoç öğrencilik yıllarından itibaren bir dergi ve gazeteci kimliği var. Öğrencilik yıllarında iki dergi çıkarıyor. Biri iki sayı çıkan Şiir Sanatı. Diğeri ise düşünce dergisi ve okurla buluşmadan kapanıyor. Ancak daha sonra uzun yıllar Diriliş Dergisini çıkarıyor. Düşünce eksenini de bu çıkardığı dergiler ve köşe yazıları etrafında okurla paylaşıyor. Dergici kimliği üzerinden konuşursak nasıl bir Sezai Karakoç anlatırsınız bize?
Sezai Karakoç amacını bilen biri. Onun amacı İslam aleminin bir birlik ve bütünlük içinde olması ve toplumun daha şuurlu ve bilinçli olması.
Sezai Karakoç bu amaçlarını gerçekleştirmek, uyarıcı görevini ve toplumda bilinç uyandırma işini nasıl yapacağını çok iyi bilen biri. Kendisinin bir ifadesi vardır “İdealimi ifade etmek ihtiyacı içindeydim” der. İşte o idealini ifade etmek için bunun için önce dergi çıkarmış. İlk olarak Ankara’da iki sayı çıkıyor. Toplam yedi dönemde çıkıyor.
Dergi onun için düşüncelerini fikirlerini yeni nesillere duyurmak ama en başta da aydınlara bu düşüncelerini ifade etmek için araç olarak kullanıyor. Bence şiir de Karakoç için bir araç. Yine şiiri bütün estetik özelliklerine rağmen İslam aleminin dirilişi için, bu toplumların dirilişi için kaleme alınıyor.
Dergilerde gençler yazıyor, çeviriler var hem doğudan hem batıdan bir de düşünce yazıları var. Bu dergicilik anlayışı için ne diyebiliriz?

Sezai Karakoç’un düşüncelerinin anahtar kelimesi Diriliş. Temel olan o dirilişi gerçekleştirmek. Karakoç’un dergisinin diğerlerinden farklı olarak yeni bir dili ve kavramları kendine özgü yorumlayışı söz konusu. Savunduğu düşünce yeni. Söylediği her şey o dönem için çok yeni. Bir gelecek vizyonu var. Karakoç fikirleriyle bir nesli etkiledi. O Diriliş Nesli’nin Sabah Yıldızı’dır.

Başyazısını matbaada yazardı

Diriliş denilince akla hep Üretmen Han geliyor. Oysa ilk sayı Ankara’da çıkıyor değil mi? En son da Haseki’ye taşındı büro. Diriliş’in başka hangi adresleri oldu?

Rüzgarlı Matbaa’da çıkarılıyor ilk olarak Ankara’da. Sonraki adres İstanbul. Ama burada da adresler değişiyor. Sultanahmet’te Divanyolu Caddesi, Atasarayhanı Nuruosmaniye’de. Çatalçeşme Sokak Üretmenhan’da. Üretmen Han’daki oda çok küçüktü. Cağaloğlu’nda Derin Han’a taşındık. Bir vakfındı orası. Sonra Haseki tarafına taşındı büro.

Kitapları farklı yayınevlerinden çıkıyor. Yayınevi 70’li yıllarda kuruluyor değil mi?

İlk olarak Ötüken, Fatih Yayınevi’nden çıkıyor.Fatih Yayınevi Numan Kurtulmuş beyin amcasınındı. Oradan çıktı bazı kitapları. Daha sonra Diriliş Yayınevini kuruyor ve burada kitapları çıkıyor.

Fatih Yayınları, Fatih Matbaası’nın değil mi. Diriliş’te bu matbaata çıkıyor diye biliyorum. Siz o döneme şahit oldunuz mu?
  • Alibaba Türbe Sokak’taki matbaaya zaman zaman dizilmesi için haber ve Diriliş’i götürürdük. Üretmen Han erken kapandığı için Sezai Karakoç başmakalesini burada matbaada yazardı. Her şey hazırlanırdı sadece baş yazı kalırdı orada yazardı. Benim de çok gitmişliğim vardı. Yayınevi gibiydi aynı zamanda.
#Diriliş nesli
#Sabah Yıldızı
#​Mustafa Kirenci
#Sezai Karakoç