1915 olaylarıyla ilgili soykırım iddiası Ermeni diasporası için saplantılı bir konu. Bu saplantıyı başka insanlara da dayatmak için her yöntemi deniyorlar. Milyonlarca dolar harcayıp düzmece içeriğe sahip sayısız kitap ve dergi basıyor, konferanslar düzenleyerek belgesel veya filmler çektiriyorlar. 1915’in 100. yılına özel, sözde Ermeni soykırım iddialarına uluslararası destek sağlamak amacıyla milyon dolarları Hollywood yapım şirketlerine aktararak film yaptılar. Bu filmlerin çoğu ülkemizde gösterilmese de yankıları hep duyuldu.
Çekilen filmlerde yönetmenler, genellikle masum aşk temasını kullanarak, Türklerin ne kadar kötü ve barbar olduğunu gösterme derdine düştü. Bunlardan biri 2017 yılında, Ermeni milyarder iş adamı Kirk Kerkorian'ın vasiyeti üzerine 90 milyon dolarlık bir bütçeyle çekildi. 1915 olaylarını soykırım iddiaları üzerinden işleyen Terry George’nin yönetmenliğini yaptığı “The Promise/Söz”, sıradan bir aşk hikâyesinin ardına yerleştirilmiş bir propaganda filmi.
Almanya’da yaşayan Türk yönetmen Fatih Akın da Ermeni fonunu kullanarak çektiği “The Cut /Kesik (2014)” isimli filminde, Mardinli bir demircinin 1915 olaylarından yıllar sonra iki kızına ulaşma çabasını anlatıyor. Ermeni asıllı Marsilyalı yönetmen Robert Guédiguian’ın “Une Histoire de Fou/Bir Deli Hikâyesi (2015)” filmi de 1979’da Asala’nın Türk Büyükelçisi'ne yaptığı suikastın ardından yaşananları kurmaca bir öyküyle anlatıyor. Yönetmen, iki yıl önce çektiği filmi, sözde soykırımın 100. yılına denk getirip, 100. yıl armağanı olarak sunmayı yeğlemişti.
Yunanistan’da çekilen, Türkiye’yi Yunan işgaline karşı savaşında İzmir’de Rum ve Ermenilere karşı soykırım yapmakla suçlayan “Smyrna My Beloved/Sevgili İzmirim, (2021)” filmi en son çekilenlerden. Diana Angelson’ın “Armenia my love/Ermenistan Aşkım (2016)” da yakın zamanda çekilen bu minvaldeki filmlerden.
Ermeni diasporasının Türkiye aleyhtarı yaptırdığı filmler son yılların meselesi değil. Ama bu filmlerin sadece birisinin, Gece Yarısı Exspresi’nin bulaştırdığı çamuru temizlemek bile yıllar aldı. Alan Parker’in yönetmenliğini yaptığı “Midnight Express/Gece Yarısı Ekspresi (1978)”, şimdilerde unutulmuş olsa da yıllar boyunca Türkiye’nin başına bela oldu, dış dünyadaki itibarını iki paralık etti. İtalyan Yönetmen Kardeşler Paolo ve Vittorio Taviani’nin sözde Ermeni soykırımını konu alan filmi “La Masseria delle Allodole, Tarlakuşu Çiftliği” (2007), Ermeni asıllı İtalyan yazar Antonia Arslan’ın romanından uyarlandı. Türkleri kafa kesen vahşiler olarak gösteren film, Ermeni lobisinin aşkı kirli emellerine alet ettiklerinin bir başka örneği.
Bunun gibi daha pek çok yapım için Diaspora Ermenileri yıllardır faaliyet yapıyor. Romanlar ve senaryolar için çoktandır belli çevrelerde teşvik edici fonlar ve yarışmalar düzenleniyor. Kısacası, Diaspora Ermenilerinin yaptıkları, yapacaklarının habercisidir.
Atom Egoyan’ın 60 milyon dolar bütçeyle çektiği “Ararat/Ağrı Dağı (2002)” filmi, kusursuz bir propaganda filmi olarak geçmişte yerini alanlardan. Kayseri’den Fransa’ya göç etmiş Ermeni Malakyan ailesinden Henri Verneuil’nin “Mayrig/Anne, (1991)”, Sarky Mouradian’ın “Sons of Sassoun/Sason’un Oğulları (1995)” ve Carla Garapedian’ın “Screamers/ Çığlık (2006)” filmleri de aynı amaca hizmet eden filmler.
Avusturyalı Yahudi asıllı yazar Franz Werfel’in “The Forty Days of Musa Dagh/ Musa Dağı’nda 40 Gün (1982)” romanı, 1933 yılında film olarak çekilmek istenmiş, ancak ülkemizin girişimleriyle engellenmişti. 1982 yılında film olarak çekildi. Firunze Dovlatyan’ın “Karot, (1990)”, Hyary Toukhanian’ın “Assignment Berlin (1982)”, Maksi Littler’in Kochvatz en aprelu (1961) filmleri ve 1919 yılında sessiz film olarak çekilen Oscar Apfel’in “Ravished Armenia/Irzına geçilmiş Ermenistan (1919)”, geçmiş yıllarda yapılan Ermeni lobisinin propaganda filmlerinden.