Sultanahmet Meydanı’nda Alman Çeşmesi’nin karşısına kurulmuş çadırların altında ellerinde dövizler ve bayraklarla bekleyen kadınlar, çocuklar, gençler bir ağızdan bağırıyor “Katil İsrail Filistin’den Defol!” Kalabalığa eklemlenen yabancı turistler ise ayakta Filistin bayraklarıyla “Free free Palestine” sloganları atıyor. Bambaşka ırklardan renklerden dinlerden gelen insanlar bir karpuzun dilimlerini aynı sofranın etrafında inançla paylaşıyor sanki. Çocukların yüzlerine çizilen Filistin bayrakları onlar güldükçe dalgalanıyor. “Soykırımı durdurun”, “Bebekler uyurken susulur ölürken değil”, “Filistin için 5 dakika oturup bize katılın” yazıyor ellerde taşınan pankartlarda. Hayatlarının en güzel yıllarında şehit olan Filistinliler’in isimleri ve fotoğrafları taşınıyor ellerde.
Filistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifi’nin başlattığı 15 günlük oturma eylemi geçtiğimiz hafta sona erdi. Ancak bu 15 günlük sürede kadınların ve çocukların birlikte verdiği mücadele bir ömür hatırlanacak. Çünkü Gazze’de yaşanan soykırım karşısında ne yapacağını bilemeyen kadınlar, çocuklarını da yanlarına alarak günlerce meydanda buluştu. Ellerde tespihler, dillerde dualar, kalplerde sancılarla bekledi vicdanlı kadınlar. İstanbul’da yapılan Filistin Mitingi, El Ele Gazze Şeridi eylemi büyük katılımlarla gerçekleşse de Filistinli Kadınlarla Dayanışma İnisiyatifi’nin Sultanahmet’te yaptığı eylem ayrı bir yerde duracak. 80’in üzerinde sivil toplum kuruluşunun katıldığı ve her gün sırayla nöbet tuttuğu bu eylem hem devamlılığı sağladı hem de yeni tanışıklıkların ve dostlukların kurulmasına vesile oldu.
15 Temmuz Derneği ve TÜGVA’nın birlikte nöbeti devraldığı gün ben de meydana gittim. Çadırlar, sandalyeler taşındı alana. İki Arap genç, Türklerle birlikte koştururken “Bunlar kim” diye sordum ve Yasir’le böyle tanıştım. Filistinli bir sporcu Yasir. Dubai’de yaşıyor. İstanbul’a maraton için gelmiş. “Ailen nerede” diye sorduğumda Gazze’de olduklarını öğrendim ve bir süre karşılıklı sustuk. Annesinden iki gündür haber alamadığını daha sonra dile getirdi.
Sultanahmet Meydanı’ndaki eyleme İstanbul’a gelen turistler de destek verdi. Mesela biz nöbetteyken Endonezyalı kalabalık bir grup sloganlar atarak bizim eylemimize destek verince oldukça renkli bir görüntü oluştu. Sonra biz eylemimize onlar ise turlarına devam etti. Yine Avrupa’dan gelmiş bazı turist çiftler stanttan kefiye alıp omuzlarına taktılar. Hatta aralarında oturma eylemine katılanlar bile oldu. Çünkü ister dünyanın bir yerinde turist olarak dolaşsan da Gazze hepimizin ortak gündemi artık. Çünkü nerede olursak olalım sosyal medyayı cep telefonlarımızdan takip ediyoruz. Ve Gazze’den gelen görüntüler içimizi parçalıyor. Bakmak, görmek, kaçmak fiilleri histerik bir şekilde zihnimizde birbirini kovalıyor. Mesela ben meydandayken cep telefonuma bombardımandan ufak sıyrıklarla kurtulmuş küçük kızın videosu düşüyor. O kadar masum ve güzel ki. Anne-babasının öldüğünü bilmeden “İsrail beni bombaladı” diyor en masum tavrıyla. Gözümden akan yaşı silip başka bir videoya geçiyorum. Uzaklardan Latin Amerika’dan bir eylem. İnsanlar hiç bilmedikleri bir coğrafyanın soykırıma uğrayan evlatları için sokakları doldurmuş besteledikleri şarkıyı hep bir ağızdan söylüyor. Gülümsüyorum. Bir de bakıyorum İspanya’da liman işçileri İsrail’e silah götüren geminin hareket etmesini engellemek için eylem yapıyor. Yine gözyaşı ama bu sefer mutluluktan. Ağlamak, gülmek, umut etmek, kahrolmak bütün duygular peş peşe iç içe. Yüreği Filistin için atan hemen herkes böyle.
Kafamı kaldırıp meydana bakıyorum. Gençler ellerinde dövizler sloganlarla selam gönderiyor Filistin’e. Konuşmalar, dualar, temenniler peş peşe geliyor. Yasir, yine dönüyor meydana. Kalabalığı görünce mutlu oluyor. Eline bayrak alıp sallıyor. Gazze’deki annesini düşünüyor. Ben de bu yazıyı yazarken onu düşünüyorum. Haber aldı mı acaba ailesinden?