“Vücuttaki bir enfeksiyon odağından (akciğerler, idrar yolları, bağırsaklar gibi) bakteri veya mantar gibi mikropların hastanın kan dolaşımına geçmesi sonucunda sepsisin ortaya çıktığını anlatan Dr. Müftüoğlu, “Yani sepsis; vücudun enfeksiyonlarla mücadelesi sırasında kontrolsüz bağışıklık sistemi cevabı ile kendi organ ve dokularını hasara uğratmasıdır. Sepsis şoka ve organ yetmezliğine sebep olan acil bir tablodur. Tüm dünyada her yıl tahminen 30 milyon kişi sepsise girmekte 6 milyon kişi, septik şok nedeniyle kaybedilmektedir. Yılda 3 milyon yeni doğan, 1,2 milyon çocuk sepsis olup 1 milyon yeni doğan bu nedenle ölmektedir. Hem toplum hem hastane bakım ilişkili enfeksiyonlarla herkes sepsis olabilirse de yaşlı, hamile, yenidoğan, hastanede yatanlar, HIV/AIDS, karaciğer sirozu, böbrek hastaları, immün yetmezliği olanlarda, kanser ve dalağı olmayan kişilerde risk artar. Sepsis ateş veya normalden düşük ateş, titreme, bilinç değişikliği, zor/hızlı nefes alma, çarpıntı, zayıf nabız, tansiyon düşüklüğü, idrar çıkışında azalma, deride morarma, el ve ayaklarda soğukluk, şiddetli vücut ağrısı gibi belirti ve bulgularla ortaya çıkar. Erken tanı konup tedavi edilmediğinde hayatı tehdit eder” ifadelerini kullandı.
Müftüoğlu sepsisten korunmak için toplumda kişisel olarak alınması gereken önlemleri de şöyle sıraladı: “Mikropların geçişini el hijyeni ile önlemeliyiz. Gıdaları el hijyenine dikkat ederek hazırlamalı, temiz su kullanmalıyız. Özellikle riskli kişiler aşılarını düzenli olarak yaptırmalı. İyi beslenmek, bebekleri anne sütüyle beslemek önemli. Enfeksiyonun sepsise ilerlemesini engellenmek için hastalandığımızda doktor önerisi ile uygun antibiyotikleri kullanmalıyız. Aşılar ile tüm dünyada yılda 2-3 milyon kişi enfeksiyona bağlı ölümlerden korunabilir. Toplumda iyi el hijyeni uygulamaları ile ishallerin yüzde 40, hastanelerde ise enfeksiyonların yüzde 50 oranında azaltıldığı belirlenmiştir. Bu oranlar da bize el hijyeninin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”