
Son dönemde yaptığı dizilerle dikkat çeken ve son olarak sinema filmi Elisa’yı hayata geçiren yapımcı Hakan Sancaktutan ile Bosna’dan Çankırı’ya, yapımcılıktan tekelleşmeye kadar geniş bir çerçevede sohbet ettik. Derdini, hayalini ve sektöre dair uyarılarını not ettik…
TRT’deki Aliya dizisi ve Tabii’deki Dayton dizisi ile Bosna Hersek merkezli çalışmalarıyla dikkat çeken Hakan Sancaktutan, TRT’ye program ve belgeseller yaparak başladığı yapımcılık serüvenine dizilerden sonra sinema filmi ile devam ediyor. Distopik bir film olan Elis’nın çekimlerini de tamamladı. Sorularımıza samimiyetle cevap verdi…
DERDİ OLAN PROJELER YAPMAK İSTEDİM
Çocukluğumun bir kısmı Kabataş’ta geçti. İstiklal Caddesi’ndeki tüm sinemalara gitmeye, vizyona giren filmleri izlemeye çalıştım. Tiyatroya ilgi duydum. Yapımcılığa girişim ise tesadüfen oldu. Bir arkadaşım, yeni bir oluşum kurduklarını ve bu yapının içinde yer almak isteyip istemediğimi sordu. Sonrası malum.
Yapımcılığını gerçekleştirdiğim işler hep derdi olan projeler üretme isteğimle şekillendi. Çalışmalarım genellikle Türkiye’nin hinterlandında yer alan ülkelerle ilgiliydi. Osmanlı’dan günümüze tarihi süreci anlatan projeler yapma şansı buldum. “Şehri Osmanlı”, “Orası”, “Medineti”, “Drina Köprüsü” gibi projelerle Türkiye’nin kültürel tanıtımına katkı sağladım. Belgesel, TV programları ve canlı yayınlar yaptıktan sonra hedefim dizi ve sinema filmi çekmekti. Nitekim “Vatan Yarası: Müziklerle Çanakkale” bu hayalin ilk adımıydı bir televizyon filmi projesini hayata geçirerek başladık.

SIRP CUMHURBAŞKANI BANA “TERÖRİST” DEDİ
Balkanlar’a ilgim, eşimin Bosna’da okuyor ve çalışıyor olması sebebiyle pekişti. Osmanlı kültür mirasının Balkanlar’da ne kadar güçlü olduğunu görünce, bu tarihi mirası belgelemek gerektiğine inandım. Bosna Hersek’in değerli fikir ve sanat insanlarını Alija’nın dostlarını tanıma fırsatım oldu.
Alija İzetbegoviç’in biyografi dramasını oluşturma süreci yaklaşık iki yıl sürdü. Bu süreçte, yakın çevresinden 30 civarı kişiyle görüşme imkânımız oldu. Projenin ruhuna uygun olması için Bosna”da çekmeye karar verdik. Ancak bu karar yapımcılık açısından büyük bir zorluktu. Ekipmanımız iki hafta Sırbistan gümrüğünde takıldı ve Sırplar içeri alınmasına izin vermedi. 6 haftada tamamlanması planlanan mini diziyi 10 haftada çekebildik. Bosna Hersek Sırp Cumhuriyetinin cumhurbaşkanı Milorad Dodik’in hakkımda “terörist” demesi ve “Biz de kendi
Karadzic filmimizi yapacağız” şeklindeki açıklamaları, projenin yalnızca Boşnaklar değil Sırp ve Hırvatlar
tarafından da ilgiyle izlendiğini ortaya koydu.

ELİSA İLKLER BARINDIRIYOR
Bunun bir tevafuk olup olmadığını bilmiyorum ama temeli Bosna’da atıldı. O dönem, Aliya’nın yönetmeni Ahmet İmamoviç, eşim ve ben bir sohbet sırasında ortak bir fikir üzerinde mutabık kaldık. Sonrasında “Elisa” ortaya çıktı. Proje, ilk günden itibaren 4 yıl boyunca farklı yönlere evrildi. Nihayetinde, bir mağarada geçen ve nükleer bir felaketten sonra yaşam mücadelesi veren 7 kişinin hikayesini konu alan bir film haline geldi. Distopik ve psikolojik gerilim unsurlarını barındıran bu iş, Türkiye’de ilklerden olacak. Çankırı’da çektiğimiz filmi Sinan Sertel yönetti. Oyuncular ise Ekin Türkmen, Ulvi Kahyaoğlu, Cemil Büyükdöğerli, Berfu Öngören, Sabahattin Yakut, Mehmet Çepiç ve Serkan Altıntaş…
YAPIMCILAR DA TEKELLEŞME YOLUNDA
Yapımcılar uzun süredir tekelleşme yolunda. Büyük yapım şirketleri ve cast ajansları piyasayı domine etmeye başladı. Netflix’in Türkiye’ye gelişiyle birlikte, bazı oyuncular özel anlaşmalar yaparak sadece belirli projelerde yer alıyor. Büyük yapımcılar, oyuncuları maaşlı çalıştırarak piyasayı kontrol altına alıyor. Ortalama 6 şirket ve onların domine ettiği sahada bizler butik işler üretiyoruz.
MENAJERLER, OYUNCUNUN AKLI GİBİ DAVRANIYOR
Cast ajanslarının gerekliliği tartışılmaz fakat yine de proje ve oyuncu arasında her zaman doğru bir köprü kurdukları söylenemez. Pek çok menajer oyuncunun aklı gibi hareket ediyor. Oyuncuyu karar mekanizmasının dışında bırakıyor. Oyuncuların doğrudan yapımcı ve yönetmenle iletişime geçmesi gerektiğine inanıyorum. Son dönemde yaşanan gelişmeler, bu tekelleşmeye karşı bir kırılma noktası olabilir.
İSLAM ÂLIMLERININ BIYOGRAFI DRAMALARINI ÇEKMEYI ARZULUYORUM
Haydar Aliyev’in hayatını dizi yapmak istiyorum. Biyografi dramalarına yönelmeyi düşünüyordum fakat Haydar Aliyev’in hayatını incelediğimde, Boraltan Köprüsü ön plana çıktı ve bu hikayeyi ekrana taşımak istedim. Ayrıca farklı ülkelerde yaşamış düşünürlerin ve İslam âlimlerinin biyografi dramalarını çekmeyi arzuluyorum.
En büyük hayalim ise bir Filistin hikayesi anlatmak. Muhammed Biltaci’yi, Zeynep Gazali’yi, kendi çocukluk kahramanlarımı beni etkileyen yönleriyle ele almayı muhakkak hayal ediyorum.