Sanata adanan 55 yıllık ömrü boyunca farklı teknikleri kullanan, sanatında malzeme çeşitliliğine önem veren ressam Metin Aşoğlu sulu boya, guaj boya, yağlı boya ve farklı teknikler kullanmış. Bir dönem ağırlıklı olarak cam baskı, gravür, kara kalem üretimler yapıp, farklı teknikteki işleriyle farklı sergiler açan Aşoğlu, 2017'den bugüne sanat hayatında geri dönüşüm öncelikli çalışmalara yoğunlaşmış. Çalışmalarında endüstriyel atıkları geri dönüşüm ve ileri dönüşüm ilkesiyle malzeme olarak kullanan sanatçı, fabrika atıklarından gerçekleştirdiği çalışmalarla hem malzemeye ikinci bir mahiyet kazandırıyor hem de günümüz dünyasında büyük bir sorun olan tüketim kavramına ve sorunlarına vurgu yapıyor. Birçok karma ve kişisel sergide eserlerini sunan, Aşoğlu, çalışmalarını Adapazarı’ndaki kendi atölyesinde sürdürüyor.
Geçtiğimiz günlerde Metin Aşoğlu’nun “Artı-k Sanat Sergisi” Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu. Aşoğlu, Artı-k Sanat Sergisi ile her biri özgün
kompozisyonlardan oluşan sanat eserleriyle çıkıyor karşımıza. Artı-k Sanat projesinde sanatçı insanlığın yaşadığı makus talihe, geometrik ve asimetrik formlar, tekrar eden, büyüyüp küçülen soyut özgün desenlerle dikkat çekiyor. Bazı çalışmalarda hepimizin aşinası olduğu temaların, hiç tanığı olmadığımız yepyeni tasarımlara dönüştüğünü görüyoruz. Her bir eser uzun süre bakıldığında sanki içimizde beliren simgelerle hissedilen yanıyla, umut veren bir deneyim yaşatıyor. Bu özel proje, yerel yönetimde kültür ve sanata getirdiği ufukla ve dünyada farkındalık yaratan “O Atık” projesinin örnek ilçesi olarak Zeytinburnu Belediyesi’nde gerçekleşiyor. 52 eserin yer aldığı sergi 21 Kasım’a kadar görülebilir.
“Ben kendimi bir araştırmacı olarak görüyorum” ifadelerini kullanan Aşoğlu, “Öğretmenlik yıllarımda öğrencilerle geri dönüşümle ilgili çok işler yaptım. Emekli olalı 25 sene oluyor. Bu işle yıllardır uğraşıyorum” diyor. Aşoğlu, sanayi atıklarıyla yaptığı eserlerin malzemesini 2017 yılında temin ettiğini söylüyor. O yıllardan beri geri dönüşüm malzemeleriyle, hurdaya giden malzemelerle ilgili bu tür tasarımları topluma kazandırdığını dile getiren Aşoğlu, o dönemler fabrikalara endüstriyel etiketler, imalatlar yaptığını anlatıyor. “Fabrikalarda bir sürü atık vardı. Önce bu atıklardan gelenleri ortaya koydum daha sonra bugüne kadar geldi” şeklinde konuşuyor.
Aşoğlu, “Gözünüze çok vakit almış gibi görünen bu eserler boş zamanlarımın boş zamanlarında yaptığım bir şey. Hiç gezmemden, tozmamdan da geri kalmadım. İnsanların ne kadar boş zamanlarının olduğunun bir belgesidir bu eserler” ifadelerini kullanıyor. Pandemi dönemi bir buçuk sene boyunca evden dışarı çıkmadığını söyleyen Aşoğlu, “Bir buçuk sene içerisinde bu eserlerin yarısını evde ürettim. Atölyeye de gitmedim. Sabah erken vakitlerde başladım, geç vakitlere kadar kendi eserlerimi, tasarımımı yaptım” diyerek anlatıyor.
Bir eser yapmasının ortalama iki, iki buçuk ayını aldığını söyleyen Aşoğlu, “Her tasarımım, her yaptığım eser ayrı bir kompozisyondadır” diyor. Aşoğlu, “Hiçbiri birbirine benzemez” ifadelerini kullanıyor ve eserlerini elindeki malzemelere göre yaptığını söylüyor. “Hangi parça varsa, kompozisyona hangi parça daha yeterliyse onları bir araya getiriyorum” ifadelerini kullanıyor ve sözlerini şu şekil sürdürüyor:“Elimdeki parçalarla o anda tasarımı yapıp eseri ortaya çıkarıyorum. Çoğu zaman spontane çalışıyorum ama çoğu zamanda temayı kafamda tasarlıyorum. Çalışmalarımda eserin gidişine göre tasarımın gidişine göre onu şekillendiriyorum.”
Eserleriyle özellikle gençler başta olmak üzere herkese bir mesaj vermek istediğini dile getiren Aşoğlu, “Hepsi çöp, hepsi atık. Bunlar bana geldiği zaman böyle gelmiyor. Yağlı, paslı, birbirine karışık bir yığın halinde geliyor. Bu atık malzemeleri bir esere dönüştürüyorum. Bu fabrikalardan atılan çok malzemeler var. Gençler bu atılan malzemeleri oralardan alıp değerlendirmeli” diyor.