İsrail işgal güçleri, Gazze’nin batısında bulunan 7 binden fazla hasta ve yerinden edilmiş Filistinlinin sığındığı Şifa Hastanesi’ne 18 Mart sabahı baskın düzenlediğinde, tüm dünya bu vahşeti ne savaş ahlakına ne de insanlığa sığdıramadı. İsrail ordusu tam 14 gün hastaneyi kuşatma altında tuttu, oradakiler aç ve susuz ölümlerini bekledi. Bütün bunları kayıt altına alan “Şifa Hastanesi-14 Günlük Vahşet Belgeseli”, şahitlerin gözünden, yaşanan katliamı ve insanlık dışı suçları anlatıyor. Anadolu Ajansı’nın (AA) Global İletişim Ortağı olduğu “İnsanlık için Kayıt Altında İnisiyatifi” ve Al Jazeera 360 Dijital Platformu tarafından hazırlanan belgesel, tarihe düşülen önemli bir kayıt.
Düşünün ki 14 gün boyunca hasta veya hastaneye sığınan çaresiz insanlar hem aç bırakılıyor hem de çırılçıplak soyularak aşağılanıyor. İnsanlık dışı muameleye maruz kalmaları, ölmeyip de sağ kalanların kaderi. Şehit olanlara kurtuldu bile diyemiyorsunuz, çünkü cesetlerini köpekler parçalıyor, üzerinden dozerlerle geçip, tanınmayacak hale getiriliyor. Belgeselde konuşan şahitlerden Beşir Jaradan, fotoğraflarda gözüken iri yarı babasının yassı bedeniyle karşılaştığında, tanıyamadığını söylüyor.
Belgeseldeki şahitlerden yoğun bakım hemşiresi Sara Ebu Hatab, ameliyathane odalarını bombaladıktan sonra İsrail askerlerinden birinin elindeki telefonu alıp video çektiğini söyledi. Telefonu geri verdiğinde ise, “Bunu, İsrail devleti ile uğraşmanın ne demek olduğunu görün diye yaptık” dediğini söyledi. İsrail işgal ordusunun hastaneyi işgal etme sebebi, hiçbir zaman ispat edemedikleri Hamas’ın orayı karargâh olarak kullanma iddiasıydı. İsrail askerlerinin yalan şahitlik yapmalarını istediklerinden bahseden Ebu Hatab, “Şifa hastanesi civarındaki sığınmacılardan birisine hastanede Hamas’ın tuttuğu rehineleri gördüğünü ve ameliyathanede silahlı adamlar gördüğünü söylerse, alıkoydukları oğlunu iade edeceklerini söylediler. O da bunları videoya söyledi. Oğlunu aramaya gitmesine izin verdiler ve baba oğul sağ salim buradan ayrıldı. Ama o adam bu sözleri baskı altındayken söyledi” dedi.
Belgesel, işgalden iki ay sonra, olaylar çok tazeyken çekildi. Yeni Şafak’a konuşan filmin yapımcısı İbrahim Saber, şahitleri bulup yeniden canlandırmakta çok zorlandıklarını ifade etti. Saber, “Kuşatma olduktan sonra zaten orası boşaltıldı. Şahidi bulup tekrar hastaneye getirmeye çalıştık. Şahitler, profesyonel anlatıcılar değil sonuçta. Konuşurken sürekli tekrar yaptırdık. Bu tekrarlarda her ne kadar detaylar ortaya çıksa da psikolojik olarak baskı yaşattığımız için zorlandık. Yoğun bakım hemşiresinin ‘Biz asla ve asla buradan sağ çıkacağımıza inanmıyorduk’ sözleri beni çok etkiledi” açıklamasını yaptı.
Yönetmen Obada Al-Bagdadi ise, “Yaşananlardan hemen sonra bu belgeseli çekmemizin sebebi, İsrailliler burada yapılan katliamı saklamaya ve üstünü örtmeye çalışıyordu. Biz de acilen yaşananları belgesel haline getirip kanıt olarak dünyaya sunmak istedik. Beni etkileyen en önemli şeylerden birisi, şahitlere yönelttiğimiz, ‘Dünyadan ne bekliyorsunuz’ sorusuna, ‘Bu kadar şey yaşandıktan sonra artık hiç kimseden hiçbir beklentimiz yok’ cevabı oldu” diyerek duygularını ifade etti.
Birinci günden başlayarak gün gün yaşananları şahitlerin anlattığı belgesel, cumartesi günü gerçekleştirilen gösterime katılanlarda da derin izler bıraktı. “Canımı çok acıttı, çok etkilendim” sözleriyle salondan çıkan izleyicilerin gözlerinden akan yaşlar, insan olmanın bir işaretiydi ama en çok da çaresizliğin belirtisiydi. Belgesel şöyle bitiyor: Çekim esnasında hastane avlusundaki toplu mezarlarda 31 ceset bulundu. Çekimler tamamlandıktan sonra 49 cesedin bulunduğu başka bir mezar daha keşfedildi. Arama çalışmaları hala devam ediyor.