Gizli kalmış bir kültür kahramanı: Nuri Arlasez

Latife Beyza Turgut
Latife Beyza Turgut
04:007/09/2025, Pazar
G: 6/09/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Nuri Arlasez
Nuri Arlasez

Binlerce yazma kitap, vakfiye, ferman, levha ve işleme gibi geçmişin kıymetli eserlerini yok olmaktan kurtaran gizli kalmış bir kültür kahramanı Nuri Arlasez, vefatının 25. yılında Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı ve IRCICA iş birliğinde hazırlanarak Rami Kütüphanesi’nde ilgililere sunulan “Yazmaların Peşinde Bir Ömür: Nuri Arlasez” sergisiyle anılıyor.

Uzun ömrünü bütünüyle kültürümüze adamış, yemeyip içmeyip topladığı binlerce yazma kitap, vakfiye, ferman, levha ve işlemeyi yok olmaktan kurtarmış, sonunda hepsini milletine bağışlayan İstanbul efendilerinin son temsilcisi, gizli kalmış bir kahraman Nuri Arlasez. 1910 yılında İstanbul’da varlıklı bir ailede dünyaya gözlerini açar. Babası devrin ünlü ceza avukatlarından Hüsnü Selim Bey’dir. İstese paraya ve şöhrete zahmetsizce kavuşacak imkânlara sahip olan Arlasez, bunlar yerine yalnızca hürriyet, asgarî maddî imkân ve bol vakti arzular. Bu sebeple babasının isteği üzerine Galatasaray Lisesi’nden sonra hukuk fakültesine girse de tahsiline devam etmez. Yine aynı nedenlerle yuva kurmaya da yanaşmaz. Onu dileği ve tüm arzusu geçmişin bütün kıymetlerinin düşman ilan edildiği bir devirde mezatlarda, hatta çöplüklerde bir kenara atılmış mirasımızı bulmak ve muhafaza etmek. 2000 yılındaki vefatından beş sene önce 1995 yılında Beşir Ayvazoğlu’na verdiği mülakatta ömrünün küçük yaşlardan itibaren yeni devrin çöplüklerinde geçtiğinden bahseder Arlasez. “Devir pozitivizm devri evlâdım. Geçmişin bütün kıymetleri düşman ilan edilmiş. Sizler bilmezsiniz, benim ömrüm küçük yaşlardan itibaren yeni devrin çöplüklerinde geçti. Harf inkılâbı sırasında Galatasaray’da okuyordum. Girişte altı metre boyunda nefis bir kitabe vardı, ilk iş olarak onu söktüler. İçim isyanla doldu. Ortalıkta bir dehşet havası kol geziyordu. Babadan dededen kalma kitapları yakanlar mı ararsın, gömenler mi ararsın! Bugün paha biçilemeyecek kitaplar o zaman kaldırımlarda sürünüyordu. Bir gün Beyazıt Meydanı’nda, bir yer sergisinde güzel bir yazı gördüm, alıp baktım, Sultan II. Bayezid’in vakfiyesi... Yazıyı inceleyince dehşete düştüm, çünkü bu Şeyh Hamdullah hattıydı. Misyonumu o gün fark ettim, nâdanların elinden kurtarabildiğim kadarını kurtaracaktım” der. Bu kıymetli isim, şimdilerde vefatının 25. sene-i devriyesi münasebetiyle Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı (TÜYEK) ve İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) iş birliğinde hazırlanan “Yazmaların Peşinde Bir Ömür: Nuri Arlasez” sergisiyle Rami Kütüphanesi’nde yaşatılıyor. Sergiye eşlik eden sergi kitabı da Arlasez’in kültürel mirasımıza derin sadakatine duyulan vefa borcunun bir nişanesi olarak ilgilileriyle buluşuyor.

Osmanlı toplumunda "Hamâil-i Şerif" olarak bilinen rulo muskalardan biri.

Cömert bağışın izleri

Ömrü boyunca büyük bir özenle oluşturduğu kıymetli yazma eser koleksiyonunu 1991 yılında Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’ne bağışlaması Nuri Arlasez’in kültürümüze en önemli katkılarından biri. Süleymaniye’ye devredilen bu seçkin koleksiyonun içinde 329 yazma eser, 350 levha, 90 matbu eser, 370 yabancı dilde eser bulunuyor. Bu cömert bağış içerisinden seçilerek sergide yer alan eserler arasında; Emevi devrine (661-750) ait olduğu düşünülen ve ceylan derisi üzerine kûfi hatla yazından 1200 yıllık Kur’an-ı Kerim, Kadı Beyzâvî tarafından kaleme alınan ve İslam dünyasında asırlardır başvurulan en önemli tefsirlerden Envâru’t Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vîl’in Abdülbaki tarafından 1678’de ta’lik hattıyla istinsah edilmiş tezhipli nüshası ve Osmanlı şeyhülislamlarından Yenişehirli Abdullah Efendi’nin verdiği fetvaların talebesi Mehmet Fıkhî el-Aynî tarafından bablarına göre düzenlenerek bir araya getirildiği nadide eser Behcetü’l Fetâvâ bulunuyor. Bunlarla beraber; Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Mehmed Celaleddin Dede’nin Sultan Mehmet Reşad’ın şehzadesi Mehmed Ziyâeddin Efendi’ye verdiği Evrâd-ı Şerîf okuma icazeti ile tezhipli Evrâdü’l-Mevleviyye nüshası, Osmanlı coğrafyası üzerinde en yaygın olan Nakşibendiyye, Kâdiriyye ve Sühreverdiyye gibi tarikatlerin şeyhlerinden başlayarak Peygamber Efendimiz’e kadar uzanan silsilelerinin nesih hattıyla yazılı olduğu müzehhep nüsha ve Nakşibendîlik ve Kadirîlik usullerini birleştirerek Muhammed Sâdık Erzincânî tarafından 18. yüzyılda kurulan Zenbûriyye tarikatinin şeyhlerinden Yahya Âgâh Efendi’nin muhtelif tarikatlere ait kıyafetler ve sembollere dair kaleme aldığı eserin müellif nüshası gibi birçok belge de sergide yer alan eserler arasında. Arlasez’in günümüze ulaşmasına vesile olduğu bir diğer dikkat çekici eser ise Sultan II. Abdülhamid döneminde sarayda okunmak üzere özel olarak tercüme ettirilen ve yazma hâlinde muhafaza edilen otuz ciltlik nadir polisiye roman.

II. Abdülhamid'in emriyle Osmanlıca hazırlanan polisiye serisi.

Tarihe tanıklık eden bir arşiv

Arlasez tarafından IRCICA’ya bağışlanan arşivde toplamda; 8452 siyah-beyaz fotoğraf, 2613 renkli dia, 807 kitap, 3 başlıkta dergi, 18 gri yayın ve 5 adet ayrı basım ve en nihayetinde, içinde İngiliz Tarihçi Arnold Joseph Toynbee başta olmak üzere muhtelif kişilerden mektupların da bulunduğu 472 zarflık evrak bulunuyor. “Yazmaların Peşinde Bir Ömür: Nuri Arlasez” sergisi vesilesiyle bu kıymetli IRCICA arşivinin de kayda değer bir kısmı görülebiliyor. Sergide yer alan 1968, 1969 ve 1970 yıllarına ait 90 kare siyah-beyaz fotoğrafta çoğunlukla eski İstanbul’un ahşap evleri, tarihi çeşmeleri ve günlük yaşama dair izler bulunuyor. Yine bu siyah beyaz fotoğraflarda dikkat çeken simalara da rastlamak mümkün. Örneğin Nuri Arlasez’in evinde çekilmiş bir fotoğrafta diğer misafirlerle birlikte Hamid Aytaç görülüyor. Fotoğraflarla birlikte İngiliz Tarihçi Arnold Joseph Toynbee tarafından Nuri Arlasez’e yazılan mektupların bir kısmı da sergide yer alıyor. Bu mektuplarda Toynbee, Arlasez’in gönderdiği hüsn-i hat veya minyatür eserlerinden, seyahatlerinden, Türkiye ve dostuna duyduğu özlemden bahsediyor. 1 Kasım 1975 tarihli bir mektupta ise Toynbee’nin eşi Veronica kocasının zatürreden vefat ettiği haberini Arlasez’e veriyor.

Eserlerin yurt içinde kalmasını sağlamış

Arlasez’in hezarfen ve oldukça enteresan bir kişilik olduğunu ifade eden IRCICA Genel Direktörü Mahmud Erol Kılıç, onun milli duruşuna da dikkat çekiyor. “Topladığı malzemeleri değişik yerlere bağışlamış. Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışladıkları var. Topkapı Sarayı’na, IRCICA’ya ve başka yerlere... Fakat çok önemli bir nokta var: O da milli duruşu. ‘Ben bunları Japon’a mı, Fransız’a mı, Alman’a mı satayım?’ dememiş ve bunların yurt içinde kalmasını sağlamış. Bu yönüyle örnek bir şahsiyet olarak görüyorum” ifadelerini kullanıyor. IRCICA olarak yakın zamana kadar Arlasez’ın 9 bin adet fotoğrafı olduğunu düşündüklerini söyleyen Kılıç, son çalışmalar neticesinde bu rakamın yükselerek 11 bini aştığını aktarıyor. “Yazmaların Peşinde Bir Ömür: Nuri Arlasez” sergisinde ve sergi kitabında bu koleksiyona ait 90’ı aşkın fotoğraf yer alıyor. Arlasez’in 40-50 sene önce çektiği İstanbul’un ahşap evleri fotoğraflarından bile müstakil bir sergi açılabileceğini ifade eden Kılıç, “150 yıl evvel değil, 40-50 sene evvel çekilmiş bu fotoğraflardan hüzünle seyredeceksiniz İstanbul’u. Nuri Bey, özellikle ahşap binaların fotoğraflarını çok çekmiş. 40 yılda nasıl mahvettik o güzelim şehri?” şeklinde konuşuyor.




#tarih
#Nuri Arlasez
#hayat