Avrupa’da sayısız performans sergileyen Prague Cello Quartet (PCQ) bu hafta Türkiye’de. Grup, müzik yapmanın yanı sıra genç müzisyenlere de eğitim veriyor ve düzenli olarak yardım faaliyetleri etkinliklerinde de yer alıyor. Amaçları tanınmış bestelere yaptıkları uyarlamalar ve zeki mizah anlayışlarıyla dinleyicileri eğlendirmek ve eğlence ile klasik müzik arasındaki sınırları aşmak. Müzik akademisi mezunu dört profesyonel müzisyenden oluşan Prague Cello Quartet (PCQ) 4 Haziran’da ilk kez CSO Ada Ankara’da müzikseverlerle buluşuyor. Konser öncesi Prague Cello Quartet’in kurucusu Jan Zverina ile konuştuk.
Her biriniz ayrı ayrı çok başarılı birer müzisyensiniz. Bir grup olarak bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Aslında bir araya gelmemiz okul zamanlarına kadar gidiyor, konservatuarda okurken uzaktan uzağa birbirimizi tanıyorduk. Grubun kuruluşu 2006 yılına dayanıyor. Çello dünyası aslında nispeten küçük, bu nedenle hepimiz birbirimizi gençliğimizden beri yarışmalardan veya yurtdışı turnelerinden tanıyoruz. 2021’de de aramıza kontrbas katıldığında kuartetimiz son halini almış oldu.
Sizler hepimizin bildiği klasik eserleri tekrar yorumluyor ve dinleyiciler tarafından büyük beğeni kazanıyorsunuz hatta videolarınız sosyal medyada çok fazla seyrediliyor. Sizin kattığınız yorumun bu denli sevilmesini neye bağlıyorsunuz?
Bence en önemli şeylerden biri, enstrü-manın tüm olanak-larını kullanmaya çalıştığımız orijinal düzenlemelerimiz. Aynı zamanda, genellikle çok az profesyonel çellistin üstesinden gelebileceği teknik anlamda zor performanslar sergiliyoruz. Konser için gittiğimiz ülkenin müziğinden bir şeyler seçmeye, onu özgün tarzımızda düzenlemeye ve konserde icra etmeye de özen gösteriyoruz sanırım bu da dinleyicilerin çok hoşuna gidiyor.
Ankara konserinde de bizim melodilerimizden sürpriz bir eser var mı peki?
Evet, çok iyi bildiğiniz bir şarkı hazırlıyoruz. Ama ne hazırladığımız sürpriz olsun. Eserleri kendimiz düzenliyoruz. Bu yüzden sevdiğimiz ve orijinal kompozisyonumuzda kulağa hoş geleceğini bildiğimiz eserleri seçiyoruz. Umarım Ankara’daki dinleyiciler de hazırladığımız eseri çok sevecek.
Çello insan sesine en yakın enstruman olarak bilinir bu doğru mu?
Kesinlikle doğru. Çello insan sesine en yakın enstrüman olarak kabul edilir. Bence sırrı ve hayranlık uyandırmasının en büyük nedeni de bu ses rengi. Aynı zamanda yaylı çalgılar arasında en geniş ton aralığına sahip, bu nedenle de çok yönlü enstrümanlardan biri.
Ankara konseriniz hakkında bize biraz daha bilgi verebilir misiniz? Repertuvarınız nasıl olacak?
Klasik repertuvardan da bir şeyler seçeceğiz ve sizlerin de sevdiği ve bildiği şarkılarınızdan birini seslendireceğiz. Phantom of the Opera, Les Misérables gibi en ünlü müzikal bestelerimizin yanı sıra Coldplay, Metallica, Queen gibi isimlerin şarkılarını seslendireceğiz.
Dinleyicilerden aldığınız tepkiler nasıl?
En önemli kaynağımız dinleyicilerimiz; dinleyici bize neyi bizim yorumumuzla duymak istediklerini söylüyor. Hem konser sonrası hem de diğer zamanlarda çok güzel fikirler ve geri dönüşler alıyoruz. Müzikal yolculuğumuz dinleyici beğenileri ile şekilleniyor.
Birlikte müzik yapmak nasıl bir his? Sahne üzerindeki uyumu yakalamak zor mu?
Uzun yıllardır birbirimizi tanıdığımız ve herkes enstrümanına çok hakim ve profesyonel olduğu için zor değil. Her seferinde farklı bir şarkı sırasında göz göze geldiğimiz bir an mutlaka oluyor. Artık içgüdüsel olarak birbirimizin ne yapacağını kestirebiliyoruz dolayısıyla bu aramızdaki uyumu da daha güçlü hale getiriyor.
Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
Ülkeniz müzikal açıdan çok zengin ve çeşitli. Dörtlü olarak hiç gitmediğimiz ülkelerde konser vermeyi çok seviyoruz. Bu nedenle Ankara bizleri çok heyecanlandırıyor. İlk konser haberini aldığımızda hepimiz çok heyecanlandık. Türkiye’de bir konser fırsatını kaçıramayız diye düşündük ve sizlerle buluşacağımız için çok mutluyuz. Umarım gelen tüm dinleyicilerimiz çok keyifli bir akşam geçirir.