Ellerinde telefonlar, hızlı hızlı yürüyordu insanlar. Ağaçların altından geçiyor, kedilerin kuyruklarının üstünden atlıyorlardı. Zaz, yavaşlamak istiyordu. Durup gökyüzüne bakmak, bulutlarla oyunlar oynamak...
Çocukluk şimdiki zamanın içinde kaybolmaktır bir bakıma. Bir nesneye ya da duruma uzun uzun bakmak, hayallerle gerçekleri harmanlamaktır. Şehirde doğup büyüyen bir çocuk içinse tüm bu hal nispeten uzak bir ihtimaldir. Zaz’da hız çağına ayak uyduran anne babasının peşinde sürüklenen şehirli bir çocuk ve tek isteği biraz yavaşlayıp anı yaşamak. Zeynep Betül Özaltın’ın kaleme aldığı, Betül Geçeci’nin rengârenk çizimleriyle “Hadi”, Ketebe Çocuk etiketiyle minik okurlarıyla buluştu. Zaz’ın sakinlik ve anda kalma isteğini çok başarılı bir kurgu ile anlatan kitap, okuyuculara bir çocuğun en masum isteğini hatırlatıyor.
Üç çocuk annesi Zeynep Betül Özaltın, “Çocuk kitaplarına ve çocuk edebiyatına ilgim anne olmamla beraber başladı” diyerek hikâyesini anlatıyor. “Çocuklarım özellikle kendileri okumayı öğrenene kadar, onlara resimli çocuk kitapları okumak sevdiğimiz bir aktivite oldu bizim için” ifadelerini kullanıyor.Yazmanın her zaman kendini ifade edebildiği ve rahatladığı bir alan olduğunu söyleyen Özaltın, “Hayatımın her döneminde böyle oldu. Kitap yazma fikri, yazmayı seven herkes için güzel bir hayaldir” ifadelerini kullanıyor. Çiçeği burnunda ilk kitabı “Hadi”yi kendisi gibi tezcanlı ebeveynlere ve yavaşlayarak öğrenmek isteyen çocuklara ithafen yazdığını dile getiriyor ve ekliyor: “Hadi; hızla akıp giden hayat içinde kıymetli anların tadını çıkartmaya, yavaşlamaya çalışan bir çocuğun hikâyesi. Hiç düşündünüz mü? Belki de bir çocuğa ayakkabısının bağcığını bağlamayı öğretmek, saatlerce hazırlık yaptığımız bir organizasyondan çok daha değerli olabilir onun için. Ev, iş, okul fazlasıyla yoğun herkes. İlham, kendi hayatımdaki ve çevremdeki koşuşturmacaydı. “Hadi” yi sık sık çocuklara kurduğum cümlelerin önüne, ardına ekler olmuştum. Sonra anladım ki oradan oraya sürüklenmek değil, bazen sadece bir salyangoz gördüğünde durmak ya da gökyüzüne bakıp, hayal kurmak istiyor çocuklar. Hızlı yaşam günümüzün gerçeği. Bazı anlarda yavaşlayarak dengeyi bulmak mümkün. Benim için dengeyi bulmak gökyüzüne, denize, dağlara, çocuklarımın gözlerine bakmak demek. Zaz’ın gökyüzüne bakmak istemesinden bahsettim. Çünkü gökyüzüne bakma hali bizim kitabımızda, medeniyetimizde, şiirlerimizde var. Ruha iyi gelmesinden bahsedilir, hayreti arttırdığı söylenir, tavsiye edilir. Bunun üstüne upuzun ve güzel bir sohbet yapılabilir çocuklarla. Resimli çocuk kitapları çoğunlukla okul öncesi çağa hitap ettiği için, aileleri tarafından çocuklara okunuyor. Böylece kitaplar aslında çocuklarla kaliteli sohbet etmeye, resimleri yorumlayıp, bir konuyu nitelikli olarak konuşmaya imkan sağlıyorlar.
Benim için hep böyle oldu. Çocuklarıma okuduğum kitaplar güzel sohbetlere kapı açtı, yol gösterici oldular.”
Kitabın kahramanı Zaz’ın sürekli hızlı olması gereken bir şehir çocuğu olduğunu söyleyen Özaltın, “Ama Zaz, bundan hoşnut değil. İnsanların bu kadar hızlı nasıl hayal kurabildiklerini, nasıl tat alabildiklerini, nasıl yapabildiklerini sorguluyor. Ellerinde telefonlarla hızlı hızlı yürüyen insanlara hayret eden, yavaşlamak isteyen bir çocuk” şeklinde anlatıyor ve sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Bir çocuğun günlük hayattaki rutinlerini yerine getirirken, yetişkin davranışlarına şaşırması ondan beklenenlerle kendi isteklerinin farkını sorgulaması üzerine kurgulanmış bir hikâye.”