Hece’den biyografi özel sayısı

04:0015/06/2025, Pazar
G: 13/06/2025, Cuma
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

29 yıllık yayın serüvenini geride bırakan Hece dergisi ellinci özel sayısını çıkardı. Editörlüğünü Yakup Öztürk’ün yaptığı iki ciltlik özel sayıda biyografi yazı türü masaya yatırılıyor.

Erdem Dönmez

Hece dergisi, haziran ayında ellinci özel sayısıyla okuru selamladı. Yirmi dokuz yıllık yayın serüvenine sahip olan Hece, 129. sayıya ulaşan Hece Öykü ve 2000’den bu yana çıkardığı özel sayılarıyla Türk edebiyatında esaslı bir geleneği temsil ediyor. Hemen hepsi ele aldığı mesele bağlamında araştırmacıların başvuracağı ilk kaynak olma niteliği taşıyan bu özel sayı dizisi, son olarak biyografi türünü merkeze alıyor. 86 yazı, üç söyleşi ve yedi soruşturmadan oluşan bu iki ciltlik kapsamlı çalışmanın editörü Yakup Öztürk.

SINIRLARI ÇİZİLEMEYEN BİR TÜR

Biyografi Özel Sayısı elime geçtiğinden beri iştahla sayfaları çeviriyor, yazıdan yazıya atlıyorum. Her biri büyük emek mahsulü olan yazıları okurken tarihle edebiyat arasına sıkışıp kalmış türün bugüne değin ne kadar ihmal edildiğine şahitlik ettikçe şaşkınlığım artıyor. “Biyografi/otobiyografi nedir? Biyograf kime denir? Hatırat ve günlük türü metinlerle biyografi arasında nasıl farklılık kurulur? Doğu ve Batı kültürlerinde türün doğuşu ve sınırlılıkları nelerdir? Biyografi ne kadar nesnel ne kadar kurmacadır?” türünden sıralanan sorulara cevaplar ararken biyografinin sınırları gittikçe açılıyor ve mesele içinden çıkılamaz bir hâl alıyor. Yakup Öztürk, okurun tüm bu sorulara yetkin cevaplar bulabilmesi adına, özellikle alanında uzmanlaşmış kişilere yönelerek çalışmayı yedi ana bölüme ayırıyor ve ilk olarak türün tanımını, tarihçesini ve teorisini içeren yazıları okurun dikkatine sunuyor. Gonca Gökalp Alpaslan’ın geniş değerlendirmesiyle açılan bu bölümde türün Antik Yunan’dan bugüne ulaşan hikâyesi ve dünya edebiyatlarındaki gelişim süreci ele alınıyor. İkinci bölümde biyografinin klasik Türk edebiyatındaki karşılığı tartışılıyor. Osmanlı sahasındaki biyografi geleneği, şuara tezkireleri, divanlardaki otobiyografik unsurlar bu bölümde öne çıkan meseleler arasında. Çalışmanın üçüncü bölümü en geniş hacme sahip. “20. Yüzyıldan Bugüne Türk Edebiyatında Biyografi” başlıklı bu bölümde Batılı anlamda biyografinin Türk edebiyatına girişi, Osmanlı basınında ve Türk tiyatrosunda biyografinin izleri, biyografi tarzında kaleme alınan çeşitli eserler; Ali Emiri ve Ali Birinci gibi biyograf kimliğiyle öne çıkan araştırmacıların çalışma yöntemleri değerlendiriliyor. Dördüncü bölümde biyografi ile kurmaca türler karşılaştırılırken bazı biyografik romanlar da inceleniyor; romanlardaki otobiyografik unsurlar örnekleniyor. Beşinci bölümde ise şiirin biyografi/otobiyografi ile ilişkisine yer veriliyor. Ardından gelen soruşturma kısmında Arif Ay, Bahriye Çeri, Feridun Andaç, Haluk Oral, Nazım Hikmet Polat, Nesrin Karaca ve Tanıl Bora’nın türe dair yöneltilen sorulara verdikleri cevaplar okurun bakış açısını genişletecek nitelikte. Altıncı bölüm biyografi üzerine denemelere ayrılmış. Burada M. Kayahan Özgül, Ahmed Güner Sayar, Mustafa Kara, Abdullah Uçman, Mehmet Narlı, Âlim Kahraman, Turan Karataş, Şaban Sağlık, Mehmet Aycı ve Recai Akyel, biyografiye dair oldukça oylumlu bir yaklaşımla türün imkânlarını zorluyor. Çalışmanın son bölümü, biyografiye geniş bir yorum imkânı sağlıyor; biyografi yazımında ruznamelerin, mezar taşlarının, efemeraların, yazar müzelerinin, nekrolojilerin, hatırat ve günlüklerin türe nasıl katkı sağlayacağı değerlendiriliyor. Sıralanan bu çalışma konuları dahi biyografinin belli bir sınırlılığa ve türe sıkıştırılamayacağını, biyografın ne kadar geniş alandan malzeme toplayabileceğini gösteriyor. Ayrıca uzun yıllardır biyografiye büyük emek harcayan Rana Tekcan, Mustafa İsen ve Beşir Ayvazoğlu da kendileriyle yapılan söyleşilerde tecrübelerini okurla paylaşıyor; türün çeşitli meselelerine özgün bir perspektif sunuyor.

BİYOGRAFİYE DAİR NOTLAR

Tüm bu çeşitlilikten anlaşılan şu ki; biyografi bir yanıyla modern toplumun ve bireyin gelişimiyle ilişkiliyken diğer yanıyla insanın anlatma ihtiyacı kadar eski bir türdür. Her dönemin, toplumun ve kültürün kendine ait ihtiyaçlarına göre bir biyografi geleneği oluşturduğu düşünüldüğünde, çalışmaya malzeme sağlayacak alanlar da o nispette genişler. Türün tarihsel gerçekliği sunmak kadar edebi kurmaca özelliği ihtiva ettiği, hatta ikincisinin ağır bastığı göz önüne alındığında yazılan kişiden ziyade yazar sayısı kadar biyografi çeşitliliğinden de söz edilebilir. Bu bağlamda biyografın araştırma nesnesi ile arasına koyduğu/koymaya çalıştığı/koymak zorunda kaldığı mesafe de ortaya çıkan eserin ne ölçüde kurmaca yahut gerçek olduğunu belirler. Bir insan hayatına odaklanan ve onun gelişim sürecini takip eden türün hatıra, günlük, deneme gibi kurmaca dışı türlerin yanı sıra anlatıda kalan boşlukların tamamlanması ile hikâye ve romanla da ilişkisi söz konusudur. Bu anlamda biyografi, farklı türlerin kesişim alanı olarak da okunabilir.

Biyografi Özel Sayısı, bu alanda çalışacak araştırmacılar için de kılavuz eser olarak değerlendirilebilir. Bir biyograf için ilk elden bilgi sağlayan kaynakların ne ölçüde güvenilebilir olduğu sorgulanırken araştırma esnasında hangi kaynaklara gidileceği, derlenen malzemenin nasıl ayıklanıp süzülerek verimli hale getirileceği, araştırmacının çalışma esnasında hangi problemlerle karşılaşılabileceği ve bunları nasıl aşabileceğine dair detaylar, bundan sonra biyografi alanında çalışacaklara yöntemler sunuyor. Çalışmanın sonunda yer alan bibliyografya, alan genişliğinden dolayı her ne kadar seçme metinlerden oluşsa da satır aralarında yahut yazı sonlarında verilen kaynaklar, detaylı bir bibliyografya ortaya koyuyor. Ayrıca pek çok yazıda biyografisi yazılması beklenen isimler sıralanarak araştırmacılara yeni çalışma sahaları öneriliyor.



#Aktüel
#Hayat
#Edebiyat