Hiçliğin boyutları

04:0015/09/2025, Pazartesi
G: 13/09/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Atasoy Müftüoğlu
Atasoy Müftüoğlu

Atasoy Müftüoğlu’nun kitapları bilinç açıcı bir işleve sahip olmalarının yanında, dünyadaki olaylara, olgulara, olup bitenlere, Müslümanca bakmanın yollarını gösterir. Çünkü o, vahye dayalı düşünen ender düşünür ve yazarlarımızdan biridir.

Arif Ay

Gazze örneğinde görüldüğü gibi vahşetin, acımasızlığın, vicdansızlığın, alçaklığın, barbarlığın, adaletsizliğin, hukuksuzluğun Ortadoğu’yu mezarlığa dönüştürdüğü, kana ve gözyaşına boğduğu, gökyüzünü ağıt ve çığlıklarla doldurduğu, karanlık, çirkef, ahlaksız bir dünyada yaşıyoruz. Terörist İsrail, terörist Amerika, terörist Avrupa; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, terörist Rusya, terörist Çin ve bu soykırıma, bu katliama tepkisiz kalan İslam ülkeleri bu karanlık dünyanın mimarlarıdır.

Haçlı dünyası tarihin hiçbir döneminde emperyalist ideallerinden vazgeçmediği için bugün de emperyalist ideallerini gerçekleştirmeyi barbarca, vahşice, insanlık dışı bir biçimde İslam dünyası üzerinde sürdürüyorlar. Bu durumda asıl sorgulanması gerekenler kendilerini Müslüman olarak adlandıran toplumlar, ülkeler ve bunların tepkisizliği, ikiyüzlülüğüdür. “Herhangi bir somut tavır ortaya koymak bir yana, Haçlılarla öteden beri sürdürdükleri ilişkileri sürdürmeye devam ediyorlar.” Bu ülkelerin Müslüman yöneticilerinin çoğu, başlarına kipa takarak “Ağlama Duvarı”nı yalarken pozlar vermeleri sürdürülen ilişkinin en acı, en trajik kanıtıdır.

Batı’nın İslam ülkelerine dayattığı şu dört kavram; “demokrasi”, “laiklik”, “insan hakları”, “çağdaş uygarlık” aslında Batı’nın tuzaklarından başka bir şey değildir. İslam ülkeleri bu kavramlarla oluşturdukları “ulus devlet” yapılarıyla İslam’ı dört duvar arasına hapsederek onu hayattan uzaklaştırarak ona en büyük kötülüğü yaptılar. İslam’ı kamusal boyutundan, siyasal boyutundan soyutlayarak onu dünyanın ve tarihin dışına sürgün ettiler. “Bugün, İslami ilke ve değerler özgün yanlarını / boyutlarını ve içeriğini kaybetmiş bulunuyor. Milliyetçilikler ve mezhepçilikler, ortak evimiz İslam’ı bir enkaza / harabeye dönüştürüyor” diyor, Atasoy Müftüoğlu “Hiçliğin Kıyısında” adlı kitabında.

ÖZGÜN DÜŞÜNEN BİR ENTELEKÜEL

Atasoy Müftüoğlu’nun kitapları bilinç açıcı bir işleve sahip olmalarının yanında, dünyadaki olaylara, olgulara, olup bitenlere, Müslümanca bakmanın yollarını gösterir. Çünkü o, vahye dayalı düşünen ender düşünür ve yazarlarımızdan biridir. Onun kitapları, çoğumuza karmaşık gelen pek çok olayı, olguyu, durumu Müslümanca bir bakışla, bütün açıklığıyla idrakimize sunar. Evrensel bakışın, eleştirel bakışın onun düşünme kodlarının başında geldiğini de burada belirtelim.

Atasoy Müftüoğlu, vakarlı kişiliğiyle, arı duru evrensel düşüncesiyle kavi bir duruşun, muhalif bir duruşun sahibidir. Özgün bir düşünür ve entelektüeldir. Onun düşüncelerinde hiçbir sapma ve çelişki görülmez. Çünkü o, başkalarının aklıyla düşünen bir insan değil. Bakışı evrenseldir onun. Bir yörenin, bir toplumun sorunlarıyla sınırlı değildir onun bakışı. Her olaya ya da her soruna, olguya insanlığın ortak sorunu olarak bakar. Bu bakış, Müslümana özgü bir bakıştır. Çünkü İslam, bir yöreye, bir bölgeye, bir ırka, bir topluma ait bir din değildir. Bütün insanlığa hitap eden bir dindir. İslam’a inanan her herkes, evrensel bir bakış ve duruş sergilemekle mükelleftir.

Atasoy Müftüoğlu, Kur’an’ın buyruklarını masallara, menkıbelere, hurafelere boğarak bulanıklaştıran, İslam’ı gerçeklikten koparan, yaşanır olmaktan uzaklaştıran anlayışların karşısında olmuştur hep. O, İslam’ın bireysel ibadetlerle sınırlı bir din olmadığının altını çizer.

ÖĞRENCİ YILLARINDA TANIDIĞIM BİR YAZAR

Üniversitede öğrenciyken tanıdığım ve yazılarını, kitaplarını o zaman bu zamana aralıksız okuduğum Atasoy Müftüoğlu’nun Mahya Yayıncılık tarafından Nisan 2025’te yayımlanan “Hiçliğin Kıyısında” yaşadığımız günlere büyük bir projektör tutan bir kitap. Kitapta şu başlıklar yer almakta:

“Sunuş: Akıllarını Kullanmayan Toplumlar Propaganda Masallarıyla Uyutuluyor.

1. Hiçliğin Kıyısında 2. Varoluşsal Ufku Kaybetmek 3. Ölümcül Gerçekler ve Ölümcül İyimserlikler 4. Mistik Kâhinler ve Mistik Kehanetler 5. Paradigmatik Körlük 6. Varoluşsal Bozulma ve Tükeniş 7. Siyasal ve Entelektüel Ölüler Dünyası 8. Alçaklığın Modernleşmesi 9. Romantik Aptallıklar ve Sefil Umutlar

Bitirirken: Gerçeklikten Utanç Verici Bir Kaçış”

Kitapta Filistin ve Gazze katliamından emperyalizme, ahlaki değerlerden yabancılaşmaya, muhafazakârlıktan sekülarizme, zihinsel sömürgeleşmeden teknoloji putçuluğuna, slogan İslamcılığından konformist din algısına, kültürsüzlükten ahlaksızlığa, etnik-ulus yapısından mezhepçiliğe, şanlı tarih retoriğinden yapay zekaya, dijital bağımlılıktan pragmatizme, sanat-kültür- ilahiyat hayatından düşüncesizliğe, mistik anlayıştan direniş hareketlerine, alçaklığın küreselleşmesinden yerel çıkmazlara, İslam coğrafyasından Haçlı Batı dünyasına, kültür-bilgi ve bilgelikten hiçliğe dair kavramlar, konular ele alınmış ve eleştirel bir bakışla irdelenmiştir.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Günümüz Türkiye’sinde, yerli-milli politik muhafazakârlık tarafından üretilen eşi ve benzeri görülmemiş bir putperestlik ‘bizim için her şey mübah’ dindarlığını kurumlaştırarak, meşrulaştırarak açıkça, İslam’ı bir istismar nesnesine dönüştürebiliyor.” (s.24)

“Günümüz Türkiye’sinde yeni davranış ve ilişki biçimlerini anlamak imkânsız hale geliyor. İslam’ın evinden-yurdundan ayrıldığımız, İslam’ı bir bütünlük içerisinde temsil-tecrübe iradesini kaybettiğimiz için bugün, Batı tahakkümünün simgesi olan kavram ve kurumların, sahte evrenselciliklerin, ideolojik fanatizmlerin, ideolojik yalanların karanlık yüzüyle yüzleşemiyor ve Filistin-Gazze mücadelesinde, bu mücadeleye duygusal sloganlar-protestolar dışında, gerçek anlamda etkili katkılarda bulunamıyor, acı-hüzün-ızdırap-umut ve direniş okyanusu Filistin’i Müslümanca sahiplenemiyoruz.” (s.60)

“Kalpsiz ve ruhsuz iskeletler çağında, aynı zamanda kalbi ve ruhu olan İslami gerçekçilik üzerinde yoğunlaşmak, bugün hayati önemi olan bir konu haline gelmiştir.” (s.71)

“Aziz İslam’ı katı bir otokrasinin, kabile otokrasisinin sınırları içerisine kapatan, Amerika emperyalizminin Orta Doğu temsilcisi Suudi Arabistan, ülkeyi İslam’a rağmen liberalleştirme yolunda hızla ilerliyor.” (s.82)

“İçerisinde yaşadığımız dönemde, muhafazakâr dindar kesimler de tüketim kapitalizminin köleleri haline geldikleri için İslam bütün derinliğini ve niteliksel işlevlerini kaybederek, yüzeylerin ve niceliklerin konusu haline geldi. İslami sadelik ilkesinin, kanaatkârlık ilkesinin, diğerkâmlık ilkesinin, bereket ilkesinin yerinde yeller esiyor.” (s.117)

“Ekonomik kalkınma adına doğal kaynakların barbarca sömürülmesi, ekosistemin çeşitliliğine büyük zararlar verdi, türlerin kökünü kuruttu. Günümüzde yeni teknolojiler ekolojik bir suç makinesine dönüşüyor.” (s.117)

İSLAMİ DAYANIŞMANIN ÖNEMİ

“Varoluşun maddileştiği, insan-makine düzeninin ve dijitalleşen hayatların küreselleştiği bir zamanda, özellikle aziz Filistin halkının yalnızlaştırılması ‘insanlığın sonu’na işaret eder.” (s.135)

“Kendilerini İslam’a nispet eden, nispet etmeye devam eden toplumlar için sömürgeci-ırkçı-seküler bir ontolojiye ve epistemolojiye mahkûm olmak gibi utanç verici bir mahkûmiyet olamaz.” (s.139)

“Aziz İslam, varoluşsal farkındalık, evrensel farkındalık, tarihsel /kamusal farkındalık ve entelektüel farkındalıkla başlar. Varoluşsal /tarihsel farkındalığa sahip olan Müslümanlar, tarihe girdiklerinde, bu farkındalıklarla dünya çapında etki/yankı/misyon/vizyon oluşturan evrensel bir medeniyet kurdular. Günümüzde evrensel İslami farkındalığı ve sorumluluğu kaybettiğimiz için ırkçı/ideolojik/sömürgeci bilgi savaşlarında sömürgeci teknoloji tiranlıklarının belirlediği propaganda sisteminin, olumsuz etkilerine maruz kalıyor, etnik aidiyetler, mezhep aidiyetleri temelinde oluşturulan çok bayağı, çok ilkel karşıtlıkların kurbanı olabiliyoruz. Etnik-mezhepçi önyargılar/karşıtlıklar/düşmanlıklar ve nefretleri, çok yoğun, çok samimi, çok sorumlu bir eleştiri bombardımanına tabi tutması gereken Müslümanların, milliyetçi/mezhepçi kirli propagandanın silahşörleri haline gelmeleri, İslami idrakin ve terbiyenin bütünüyle unutulduğu yok sayıldığı zamanlarda yaşadığımızı gösterir.” (s.154)

“İslami dayanışmadan başka hiçbir seçeneğin kalmadığını, dayanışmasızlığın sonunun büyük bir hiçlik olduğunu idrak edemiyor. Günümüz İslam dünyası, kendilerini nesneleştiren modern uygarlığın ve tarihin rövanş ve intikam uygarlığı-tarihi olduğunu öğrenerek, bu doğrultuda bağımsız bir konum-irade belirlemeye başlayabilmelidir. Modern dünya sistemi, bu sistemin edilgen parçaları olmayı reddeden direnişçi bütün yapıları ve mücadeleleri yok etmek istiyor.” (s.167-168)

Atasoy Müftüoğlu, modern hayat tarzının insan fıtratına uygun bir hayat tarzı olmadığını hep yazdı. Kitaplarında insansızlaşan bir dünyanın, çölleşen, kirlenen bir dünyanın hüznünü dile getirdi. “Hiçliğin Kıyısında” bu hüzne büyük acıları da ekliyor. Adeta sarsıyor bizi, kendimize yani İslam’a dönmemiz için.

#aktüel
#edebiyat
#hayat