İbnü’l-Arabî’nin düşünce mirası Süleymaniye’de

04:0016/11/2025, Pazar
G: 15/11/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
“Füsus’tan Fütuhat’a Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Eserleri Sergisi”
“Füsus’tan Fütuhat’a Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Eserleri Sergisi”

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından hazırlanan, tasavvuf ve İslam düşüncesinin önde gelen temsilcilerinden Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin çalışmalarının yer aldığı “Füsus’tan Fütuhat’a Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Eserleri Sergisi” geçtiğimiz günlerde Süleymaniye Külliyesi’nde ilgilileriyle buluştu. İbnü’l-Arabî’nin vefatının 785. yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen ve TÜYEK Yazma Eserler Koleksiyonlarında yer alan müellif nüshaları başta olmak üzere pek çok yazma eserin yer aldığı sergi, İbnü’l-Arabî’nin İslam düşüncesindeki yerinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Sergide yer alan eserlerden “Fususü’l-Hikem”, Tasavvuf düşüncesinin temel kitaplarından biri olarak öne çıkıyor. Eseri, 627’de (1230) Şam’da bulunduğu sırada kendisine vâki olan “mübeşşirât”ta Hz. Peygamber’in elinde bir kitapla görünerek, “Bu hikmetlerin yuvalarını (fusûsü’l-hikem) gösteren bir kitaptır, bunu al ve faydalanacak kimselere açıkla” dendiğini naklederek kaleme aldığını ifade eden İbnü’l-Arabî, kitapta bu şekilde nebevî emri yerine getirdiğini belirtiyor. Sergide yer alan bir diğer eserse, İbnü’l-Arabî’nin tasavvufî görüşlerini en geniş boyutlarıyla açıkladığı “Fütuhatü’l-Mekkiyye”.

‘Fütuhat’ kavramını yerine oturtmuştur

İbnü’l-Arabî’nin temel iki eserinin “Fususü’l-Hikem” ve “Fütuhatü’l-Mekkiyye” olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ekrem Demirli, “İslam düşünce geleneği içinde ne yazık ki ‘fütuhat’, ‘fetih’ gibi kelimelerin anlamı daralmış, kavramın marifet ve öğrenmeyle ilgili bağlantısı daraltılmıştır. İbnü’l-Arabî de ‘fütuhat’ kavramı yerli yerine oturtmuştur. Bu anlamda Fütuhatü’l-Mekkiyye, İslam düşünce geleneğinde ele aldığı meseleler ve bunları alış şekliyle muadili olmayan bir eserdir. Mukayesesi de zor bir çalışmadır. Sadece İslam düşüncesinin değil, dünya kültürünün çok önemli kurucu bir metnidir” ifadesinde bulunuyor. Batı’da tasavvuf meselesinin ele alınışının yanlış olduğunu bu nedenle İbnü’l-Arabî’den beklenen etki, Batı’dan çıkmadığının altını çizen Demirli, “İbnü’l-Arabî’nin Türkiye’deki serüveni daha ciddiye alınabilir bir noktadadır. Elbette eksikler var ama yeni bir yorumun çıkabileceği yer de burasıdır” diyor.

Düşünce geleneğini savunmacı tavırdan kurtardı

Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin Müslüman düşünceye kattığı temel değerin, İslam düşünce geleneğini savunmacı bir tavırdan kurtarmak olduğunun altını çizen Demirli, “İbnü’l-Arabî’den önceki düşünme geleneği, din ile kendi dışındaki düşünce pratiği arasında bir çözüm aradı ve çözümü uzlaşmada buldu. İbnü’l-Arabî’den önce İslam düşüncesinin en radikal ismi olan Gazali bile savunmacı bir pozisyona sahipti. İbnü’l-Arabî ise bu savunmacı tavrı aşarak, kelamı tutarsız, filozofları yetersiz olarak görmüştür. Bu anlamda İbnü’l-Arabî, diğer hiçbir Müslüman düşünürde görmediğimiz bir bakışa sahiptir” diyor. TÜYEK Süleymaniye Külliyesi’ndeki sergi, 30 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.

#Aktüel
#Hayat
#Edebiyat
#tasavvuf