İstanbul’u İstanbul yapan hiç şüphesiz tarihi ama güzelliğini mimari yapılardan alıyor. Yeditepe İstanbul’a yüksekçe bir yerden bakıldığı zaman her yerden görülebilen mimari yapıların başında hiç şüphesiz kubbeler geliyor. Görkemiyle baş döndüren İstanbul kubbelerinin bilinmeyen hikâyelerini siler için derledik.
Gök kubbemizin hayatımızdaki yansıması olan kubbeli yapılar, toplumumuzun İslâm dinini kabulü ile gündeme gelen toplanma yeri karşılığı ile şekle büründü. Camilerimizde kubbe, yapının belirleyici ana unsurunu oluşturarak günümüze kadar geldi.
Yüzyıllar içerisinde her türlüsü inşa edilen kubbeli yapıların en güzelleri bir şehir müzesi edasına sahip olan İstanbul’da yer alıyor.
Edebiyatçıların satırlarında, şairlerin dizelerinde, ressamların, nakkaşların, müzehhip ve müzehhibelerin fırçalarında, fotoğrafçıların kadrajlarında ifade edilmeye çalışılan kubbelerden en dikkat çeken görkemli olanlar İstanbul’un ayrılmaz bir parçası.
Gezmekle bitmeyen, her bakıldığında detaylarıyla görsel bir ziyafet unsuru sunan İstanbul kubbelerinden bazılarının bilinmeyenlerini sizler için derledik.
Basamak sayısı sure sayısı kadar
Süleymaniye Camii kubbesine çıkarken 114 basamak yer alıyor. Bu Kur’an-ı Kerim’deki sure sayısına tekabül ediyor.
Besmele-i şerifinin harf adedi kadar penceresi var
Mihrimah Sultan Camii kubbesine çıkarken sağda 19 ve solda 19 pencere yer alıyor. Bu da 'Bismillahirrahmanirrahim’deki harf adedine tekabül ediyor.
Güzelliği halıya nakşedilmiş kubbe
Fatih camii kubbesindeki güzelliklerin görünmesi için Abdülhamid Han, Hereke halısına kubbenin manzaralarını nakış ettirmiş.
Kubbesinde Tabut olan tek cami
Kâtip Sinan Camii, kubbesinde Tabut olan tek camii. II.Beyazıt döneminde Osmanlı sarayının mutfak katibi Katip Sinan biriktirdiği paralarla bir camii yaptırır ve ölünce caminin kubbesine defnedilmek için vasiyette bulunur. Katip Sinan’ın naaşını vasiyet ettiği gibi çatıda ki kubbenin eteğine yaptırdıkları bir sanduka ile gömerler.
Kubbedeki levhalar sökülemiyor
Ayasofya camiye çevrilirken bu mabedin bir İslam mabedine dönüşmesini sağlamak için yapıya pek çok İslami motif eklenmiş. Bunlardan biri Ayasofya'nın kubbesine yazılı olan "Allah, göklerin ve yerin nurudur" ayeti. Allah, Hz. Muhammed ve dört büyük halifenin isimleri de levhalara yazılarak asılmış. Cumhuriyet döneminde Ayasofya camiden müzeye çevrileceği zaman bu levhaları çıkarmak istemişler ama çok çabalamalarına rağmen çıkaramamışlar. Zaten bu levhalar, Ayasofya'dan çıkarılmasın, yapı yeniden kiliseye dönüştürülmesin diye cami içerisinde, giriş kapılarından daha büyük olarak yapılmış.