
Eylül ayıyla şehir sanatla doldu. Birçok sanat festivali ve etkinliği düzenlenen İstanbul, bu sayede önemli birçok isme de ev sahipliği yapıyor. İstanbul Bienali'nden İstanbul Kültür Yolu'na, Contemporary İstanbul'dan Akbank Caz Festivali'ne kadar şehrin geniş kültür sanat ajandasına yakından bakalım.
Her eylül İstanbul için sanattır. Yaz boyunca süren sezon hazırlıkları, meyvesini eylül ekim aylarında verir. Kronolojik olarak başlayalım. Bu yıl 18. kez düzenlenen İstanbul Bienali, 2027'ye kadar İstanbul'u çağdaş sanatla buluşturacak. Bienal, açıldığı 20 Eylül'den bu yana 100 binden fazla ziyaretçi ağırladı. “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla düzenlenen bienal üç farklı zamanda izleyiciyle buluşacak.
Bienalin küratörü Christine Tohmé, bu başlığın altını şu sözlerle dolduruyor: “Üç ayağı üzerinde 2025’ten 2027’ye uzanan 18. İstanbul Bienali, her yönüyle bir kediyi andırıyor. Zaman içinde esneyerek ayaklarını yere basıyor; sohbetlerden, egzersizlerden ve aralıksız haber akışından beslenen bir ritmi benimsiyor. Tema olarak kendini korumayla gelecek olasılıklarını merkeze alan bienalin ilk ayağı, 20 Eylül–23 Kasım arasında 40’tan fazla sanatçının eserini içeren bir sergiyle birlikte performanslar, gösterimler ve konuşmalar sunuyor. 2026’daki ikinci ayak, bir akademi oluşturmaya ve yerel inisiyatiflerle iş birliği içinde bir kamusal program dizisi geliştirmeye odaklanıyor. 2027’de ise bienal üçüncü ayağına yaslanarak dinleniyor; yol boyunca karşılaştıklarını bir araya getiren son bir sergi ve atölye programıyla tamamlanıyor.”

18. edisyonunda bütünlüklü bir anlatımı yıllara yayan bienalin kasıma kadar görülecek ilk ayağı İstanbul’un Beyoğlu–Karaköy hattında uzanıyor. Yürüme mesafesindeki sekiz mekânda, 30’u aşkın ülkeden 47 sanatçının eserleri yer alıyor. Bienale giriş niteliğindeki bu program yan etkinliklerle çeşitlenerek sanatseverleri bütünlüklü bir sanat yolculuğuna hazırlayacak. Rota ise şöyle: Galata Rum Okulu, Zihni Han, Muradiye Han, Galeri 77, Külah Fabrikası, Meclis-i Mebusan 35, Eski Fransız Yetimhane Bahçesi ve Elhamra Han. Tüm mekânlarda ücretsiz olan bienal; pazartesi günleri hariç her gün 10.00–18.00 arasında ziyaret edilebilir. Mekânlara son giriş saati Galata Rum Okulu, Zihni Han ve Elhamra Han için 17.30; Meclis-i Mebusan 35, Külah Fabrikası, Galeri 77 ve Muradiye Han için ise 17.45. Ziyaret saatleri mekânlara göre farklılık gösteriyor. Bienalin en güzel özelliği, normal zamanlarda ziyaret edilemeyen mekânların sanat sayesinde gezilebilir olması. Tarihi yerlere yerleştirilen eserlerle modern sanata farklı bir deneyim sunulmuş oluyor. Ayrıca performans, gösterim ve konuşmalardan oluşan programlar sergilerle bütünlük sağlayacak.

Bienal kapsamındaki paralel etkinliklerden söz etmiştim. Bunlardan birisi geçen pazar Şile'de gerçekleşti. Ressam Mustafa Ata'nın 60 yıllık sanat yolculuğunun sergilendiği “Askıda /Suspended” isimli koleksiyon sergisi. Sanatçının Şile’deki yaşam ve üretim mekânı Anıt Atölye’deki sergide, Ata’nın farklı dönemlerden ve özellikle son dönem görülmemiş eserleri değerli koleksiyonerlerin katkılarıyla, eşi Gönül Karakan Ata'nın küratörlüğünde bir araya geldi. Sergide, sanatçının resim ve kâğıt işlerinden ilk kez görülecek vitray çalışmalarına kadar çeşitli eserler yer alıyor. Sergi, 12 Ekim’e kadar Şile Meşrutiyet Mahallesi’ndeki Anıt Atölye’de görülebilecek. Sergi, sadece bir sanat deneyimi değil; doğa, hayvanlar ve renklerle çevrili yaşam biçimi de izleyiciye açıyor. "Askıda / Suspended” 12 Ekim'e kadar Şile’deki Anıt Atölye’de pazartesi ve çarşamba hariç her gün 12.00-17.00 arasında ziyaret edilebilir.


Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği Türkiye Kültür Yolu Festivali'nin İstanbul ayağı başladı. Geçen cuma başlayan festival, İstanbul'a ilk kez gelen Bolşoy Bale ve Orkestrası, "Romeo ve Juliet" eserini sahneledi. Dört gün boyunca Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Sahnesi'nde önce Romeo ve Juliet daha sonra Kuğu Gölü ile sanatseverlerle buluştu. İzleyicilere unutulmaz anlar yaşatan Bolşoy Bale ve Orkestrası, eşsiz prodüksiyonuyla AKM sahnesinde parladı. Topluluk son gösterisi "Kuğu Gölü"nü bu akşam sahneleyecek. Bolşoy Topluluğu sahnelediği eserlerle izleyicileri büyüledi, izleyiciler salondan memnun ayrıldı. Her yıl böyle büyük toplulukları ülkemiz sahnesinde, AKM'nin son teknolojiye sahip opera salonunda izlemek gerçekten büyük bir keyif.
Kültür Yolu yalnızca sahne sanatlarıyla değil eşlik eden sergileriyle de bu yıl sanatseverlere unutulmaz deneyimler yaşatıyor. Salvador Dali'den Henri Matisse'e, Steve McCurry' kadar dünyaca önemli sanatçıların sergileri de festival kapsmında şehirde yerini aldı. Gravür, çizim, poster, litografi ve fotoğraflarından oluşan; tamamı orijinal ve mirasçıları tarafından onaylanmış eserler. Beni en etkileyen Dali'nin "Sürrealizmin Başyapıtları Sergisi" oldu. Dali'nin sanatsal yönünü zaman ve mekan üzerinden ortaya koyan sergi, Dante'nin İlahi Komedyası'nı resmettiği çalışmalara yer veriyor. İlahi Komedya'nın 100 cantosuna çizdiği resimlerin her biri üzerine dakikalarca düşünmeyi, incelemeyi gerektiriyor. Sergiyi gezmem tam bir saatimi aldı. Her bir cantonun anlamını ve resmin ortaya koyduğu anlamı düşünmek, sizi bugünden alıp 14. yüzyılın ortasına bırakıveriyor. Şunu görüyorsunuz sergiyle, insan aslında pek de değişmiyor. İnsanın varolduğu ilk günden bugüne dertleri, hırsları, ihtirasları; umut ve hevesleri değişmiyor. Sadece beden değiştiriyor. Sergi öncesi İlahi Komedya'ya göz atmanızı tavsiye ederim.
Bunlara ek olarak Şakir Paşa Ailesinin Beş Harikası, Filistin Benim Vatanım, Matraki ve Bedri Rahmi Eyüboğlu:Tutkunun İzinde sergileri de sanatseverleri büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Geçen yıl ilk kez Nevşehir Kültür Yolu Festivali'nde deneyimlediğim "Seyyah: Anadolu Medeniyetleri" dijital deneyim sergisi, farklı dönemlerdeki medeniyetlerin insanlarının vücuduna bürünmenizi sağlıyor. Yapay zeka destekli çalışma, Göbeklitepe'den günümüze uzanan bu serüven içinde bazen zırhlar içinde bazen incecik kıyafetlerle dönem insanlarına dönüşmek ilginç bir deneyim açıkçası. Konserler ve atölyelerle renklenen festival bir hafta boyunca İstanbullularla olacak. Konserlerin tek dezavatajı sevdiğiniz isimlerin aynı akşam sahne alması ve bunlar arasında karar vermek zorunda olmanız. Ben Ferhat Göçer ve Ceza arasında zorlu bir seçim sonrası Göçer'de karar kıldım mesela.

Sanat dünyasının, ünlülerin boy gösterme etkinliği olarak nitelediği Contemporary İstanbul'a (Cİ) bu yıl çevremden pek kimse katılmadı. Kimisi bilet fiyatlarından şikâyet ederken, kimisi etkinliğin ünlülerin gösteri alanına dönüşmesinden ve ticaret kokmasından şikâyetçiydi. Hızlıca gezme şansı bulduğum etkinlikte dikkatimi New York'tan HEFT, Londra'dan Pontone ve İtalya'dan gelen Wizard Gallery çekti. Pontone Gallery'nin sanatçılarından Hwang Seontae'nin "The Sunsihne Room" ve "Home" adlı eserleri önünde dakikalar geçirdim. Bir oda içini resmeden sanatçı, katmanlı camlardan oluşturduğu eserinde doğal ışığın yansımasını kullandığı ışık kaynaklarıyla oldukça gerçekçi bir şekilde sunuyor. Tablolar, içinde olmayı arzu ettiğimiz o huzurlu evi çağrıştırıyor. Ayrıca ödüllü mimar, teknolojist ve akademisyen Güvenç Özel’in daha önce Coachella’da büyük ilgi gören enstalasyonu “Holoflux” etkinlik kapsamında “Neuroflux” adıyla yeniden yorumlanarak ziyaretçiyle buluştu. Ama benim Contemporary'e gelme amacım hepsinin de dışındaydı. İlk kez İslam Sanatları Bienali kapsamında eseriyle karşılaştığım İtalyan sanatçı Arcengelo Sassolino'nun ülkemize gelen "The State of Desire"ını görmek en istediğim şeylerden birisiydi. Teknoloji ve fiziği heykellerinde kullanan sanatçı, zaman ve insan kavramları üzerinden derinlikli işleriyle biliniyor. Galleria Continua sanatçısı Sassolino 18 metrelik yerleştirmesiyle Beymen Tersane Gallery 8 – The Space'de sanatseverleri bekliyor. Peki eser neyi anlatıyor?
Çelik ve mermerin kontrastıyla oluşan enstalasyon, fizik, gerilim ve kırılganlık üzerinden bir anlam taşıyor. Zamanı, durağan değil; değişen, dönüşen ve bazen de acıtan yönleriyle izleyiciye sunuyor. Mermerlerin ağırlığını taşıyan çelik kolların çıkardığı ses, insanın çığlıklarını anımsatarak varoluşun derin acısını izleyicilere sunuyor. Cİ kapsamında ziyarete açılan eser, 14 Aralık'a kadar ziyaret edilebilecek.


Tarihi Kethüda Hamamı da güzel bir sergiyle sonbaharın sanat rüzgarına dahil oldu. Sanatçı Ayşe Betil, üçüncü kişisel sergisi “İz ile Düş Arasında Bir Yer” ile sanatseverlerle buluştu.Yaklaşık 60 eserin yer aldığı sergide yağlı boya, kara kalem ve karışık tekniklerle hazırlanan çalışmaların yanı sıra özel deneyim alanları da bulunuyor. Sergi, sanatçının üretim sürecindeki çeşitliliği gözler önüne sererken izleyiciyi çok katmanlı bir yolculuğa davet ediyor. “Öte yandan İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın 7–16 Ekim’de başlayacak Film Ekimi ve 20–22 Ekim’de düzenlenecek İstanbul Tiyatro Festivali sanatseverlere estetik bir ay sunacak. Buna 28 Eylül’de başlayan 34. Akbank Caz Festivali de eşlik ediyor.

