Onlar İstanbul’un minarelerinden yükselen en güzel sesli müezzinleri. Her gün beş vakit bizi namaza, Allah’ın huzuruna davet ediyorlar. Bazen bu davet o kadar etlikeyici oluyor ki bi ezanı dinlerken tüylerimiz diken diken oluyor. Sesleri ve makamlarıyla sadece Müslümanları değil gayrimüslimleri de etkileyen bu müezzinlerin ortak yönü ezana çok küçük yaşta gönül vermeleri. Onlar ilk müezzin Bilal-i Habeşi’nin yolunda gidiyorlar. İstanbul’un iki yakasında seslerinin güzelliğiyle nam salmış on müezzinin hikayesini dinledik.
* Mihrimah Sultan Camii Müezzini Hüseyin Akbulut, iki yıldır burada görev yapıyor. Güzel ezanın bir gayrimüslimi imana getirebileceğini şu örnekle anlatıyor Akbulut: “Berat gecesinden bir gün önceydi. O gün yine Valide-i Cedid Camii ile karşılıklı ezan okuduk. İçeride namaz kıldık. Namazdan sonra İspanyol bir beyefendi Müslüman olmak istediğini söyledi. Okunan ezandan ve Kur’an’dan çok etkilendiğini söyledi. Biz de yardımcı olduk. Çok sevindik. Bir keresinde de 65 yaşlarında mahallemizde yaşayan bir amca geldi. “Ben bu zamana kadar namaz kılmıyorum, inancım fazla yok. Ama sizin sabah ezanınızı duyduğumda camı açıp dinliyorum. Bana namaz kılmayı öğretir misiniz” demişti. Bazen ezan okurken benim de tüylerim diken diken oluyor. Artık ezanlar özellikle İstanbul’da namaza davetten çok İslam’a davet haline geldi.”
* İlkokuldayken okulun bahçesindeki söğüt ağacına çıkarak ezan okumaya başlayan Ahmet Uzunoğlu, Üsküdar Valide-i Cedid Camii’nde müezzinlik yapıyor. 25 yıldır tasavvuf müziğiyle ilgilenen Uzunoğlu, “Önceden makam filan bilgimiz yoktu. Zamanla makamları öğrendik ama ilk öğrendiğimiz anda makamlar bizi yönlendiriyordu. Şimdi ise biz makamları yönlendiriyoruz. Eskiden ezanı arabeskleştirdiğimizin farkına vardık. Bir Sadettin Kaynak, Hafız Burhan, Hafız Sami’lerin yerini doldurmaya çalışıyoruz” diyor.
* Süleymaniye Camii müezzinlerinden Davut Avcı, ezan okumaya çobanlık yaptığı Erzurum’da kayalıkların üzerinde başlamış. Yedi yıl imamlık, altı yıldır da müezzinlik yapan Avcı, imamlıktan müezzinliğe neden geçtiğini şöyle anlatıyor: “Ben müezzinliği, ezan okumayı seviyorum. Ezana aşığım. Muhabbetim var ezanı muhammediye karşı. Kendimi o tarafta daha başarılı olacağımı hissettiğim için geçtim. Ezanı muhammediye okuduğum zaman kendimden geçiyorum. Ezanı aşkla şevkle muhabbetle okumak lazım. Ben birisinin imana gelmesinde vesile olacağını hissederek okuyorum.”
* Saffet Çalış 29 yaşında ve sekiz yıldır bilfiil müezzinlik yapıyor. Müezzinliğe imamlıktan geçen Çalış, “Ses Allah vergisi bir şey. Müezzinlikte de güzel ezan okumak, insanları Allah’ın daveti olan namaza çağırmak güzel bir duygu. Ben de bu yüzden müezzinliği seçtim. Sonuçta Bilal-i Habeşi’yi temsilen çıkıyoruz minareye ama inşallah onun yolundan gidenlerden oluruz. Allah’ın verdiği bu güzel sesi Allah’ın yolunda kullanıyoruz. Ne kadar şükretsek az. En iyisini en güzelini okumak için minarelere çıkıyoruz. Halet-i ruhiyemiz de çok farklı oluyor. O ezan lafızlarını söylerken farklı bir ruh haline giriyoruz. Dinleyenleri ne kadar etlileyebiliriz diye biz de heyecanlanıyoruz” diyor. Çalış, Üsküdar’da bulunan Büyük İhsaniye Camii’nde müezzinlik yapıyor.
* Mustafa Yaşar, Marmara Üniversitesi İlahiyat mezunu. Beş yıldır da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde müezzinlik yapan Yaşar, “Sizin en hayırlılarınız müezzinlik yapsın en bilginleriniz de imamlık yapsın” hadis-i şerif’inden hareket ettiğini ifade ederek şöyle devam ediyor: “Biz de en hayırlı olana insanları davet etmenin bilincinde olarak bu görevi ifa etmeye çalışıyorum. Efendimiz (SAV) “Müezzin sesinin ulaştığı yer genişliğinde marifete erişir. Kuru, yaş; ne varsa ona şahitlik eder” buyuruyor. Bu bilinçle müezzinlik görevine talip olduk. Okurken tabi ki heyecan hat safhada. Ezanı birçok kimsenin dinlediğini düşünerek Allah’ın yoluna çağırdığımız için kutsal bir vazife olduğunu bilerek okuyoruz. Bir müezzin ezanı sadece görev icabı okursa hem bundan hem de kıldığı namazdan lezzet alamaz.”
* Eminönü Yeni Camii müezzini 47 yaşındaki Kadir Örnek güzel ezan okumanın bir müezzin için ne ifade ettiğini şu sözlerle anlatıyor: “Bu bir davettir, davet de belli bir estetikte olması gerekir. Bu anlamda ses güzelliği gereklidir. Her nimeti veren Allah. Bize de böyle bir nimet vermiş. Bu nimeti doğru yolda kullandığımızı düşünüyorum. Peygamber Efendimiz “Kıyamet günü boyunları en uzun olanlar müezzinlerdir” buyuruyor. Bu şekilde de bir müjdesi var. Hz. Ömer de halifelik zamanında “Şu vazifem olmasaydı ben de müezzin olmak isterdim” diyor.”
* Üsküdar Bulgurlu’da bulunan Amina Hatun Camii’nin müezzini Mustafa Alphayta, “Ezan okumak bizim için namaz gibi oruç gibi bir ibadet. Bunu düşünerek okuyunca daha hissiyatlı oluyor. Siz ne kadar yaşayarak güzel okuyorsanız insanlar da o derece etkileniyor. 27 yaşındayım. İdealim hep müezzinlikte kalmak Bilal-i Habeşi gibi” diyor.
* Mesleğe 1986’da Kartal Soğanlık’ta başlayan imam Ramazan Kutlu, 17 yıldır Beylerbeyi’ndeki Hamid-i Evvel Camii’nde görevli. 25 yıldır müezzinliğe meraklı gençlerin eğitimlerinde onlara yardımcı olan eğitmenlik yapan Kutlu, “Güzel Kur’an-ı Kerim sunumunu vaiz dilinden hatip sesinden karşı tarafa aktarır. Bize de şükürler olsun ki sesimizi mihrapta, minarede, mahfilde kullanmak düştü. Kullanılacak en güzel yerde kullandığımızı düşünüyorum. Çünkü bizim onurumuzdur, şerefimizdir mihrap. Bizim ömür sermayemizde bir karımız varsa mihraptandır mahfildendir minaredendir. Ezan bir çağrıdır. Ezan insanları namaza çağırmaktır. Bir şey söylendiği zaman tesiri olur. Söylenmeye söylenmeye unutulur her şey. Güzelin tekrarı güzeldir. Onun için müezzinlerimiz günde beş kere Allah’a davet ederler, bize kulluğumuzu hatırlatır” diyor.
* Veysel Küçük Şile Kumbaba Camii’nde müezzinlik yapıyor. Çocukluğu camilerde geçen Küçük, müezzinlik yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Müezzinlik yapan dedeleri gördükçe bende de iştah başladı. Ben de sesimi Allah yolunda kullanmak istedim. Eğitimlerimi de o şekilde aldım. Ramazan imamların ve müezzinlerin dört gözle beklediği bir ay. Görev anlamında en bereketli olduğumuz ay. Bir imam veya müezzin eğer kendisi ezan okuyunca huzur bulmuyorsa karşıdaki de huzur bulamaz. Önce benim kalbim o ferahlığı yaşayacak ki karşıdakine yaşatayım.”
* Sultanahmet Camii Müezzini Mehmet Hadi Duran, doğma büyüme Üsküdarlı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu ve aynı üniversitede Dini Musiki alanında yüksek lisans yapmış olan Duran, “Ramazanda namaz kılan kılmayan herkes camilere akın ediyor. Özellikle Sultanahmet... Namaz kılmayan yabancı turistler camiye gelip ibadet edenleri izliyor, mukabeleleri dinliyor. Anlamasalar da bir şekilde istifade etmeye çalışıyorlar. Ben de okuduğum ezanı son ezanımmış gibi okuyarak kendime tesir etmesini diliyorum. Çünkü kendimize tesir etmeyen bir şey başkasına tesir edemez” diyor.