LGBT propagandasının en büyük hedefi: Çocuklar

Şefika Nur Çiftçi
09:527/11/2022, Pazartesi
G: 7/11/2022, Pazartesi
Yeni Şafak
LGBT Dosyası 2. bölüm
LGBT Dosyası 2. bölüm

YouTube Kids başta olmak üzere dijital içerikler ile her eve giren LGBT propagandası, temel insan haklarını hiçe sayıyor. Annesiz veyahut babasız büyütülmek istenilen, cinsellikten bihaber olan çocukların zihinleri kirletiliyor. Uzmanlar tehlikenin farkında olmayan aileleri uyarıyor.



LGBT aktivizminin iddialarını, propagandalarını ve söylemlerini bilimin ışığında uzman isimlerle mercek altına almaya devam ediyoruz. Alanında uzman isimler
Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın, Hukukçu Serkan Toper, Klinik Psikolog Mehmet Teber, Psikolog Esra Büyücek ve Psikolog Elif Zahide Gök
, YouTube Kids'in ‘sakıncalı’ içeriklerine dair görüşlerini bildirdi. Uzmanlar, LGBT propagandasına devletin müdahale etmesi ve ailelerin bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

YouTube’un güvenli olduklarına dair iddiasının aksine çocuklar için sakıncalı birçok içerik, YouTube’ta ve YouTube Kids’te yer alıyor, hatta çocukların keşfetine/önüne düşüyor. Sizce özel olarak hazırlanmış bu içeriklerin sakıncaları neler?

Psikolog Esra Büyücek:
Bir çocuğa, 3 yaşındaki bir çocuğa anne baba çocuğun olmadığı bir aile gösterdiğinizde gey lezbiyen gibi henüz yaşı ile ilgili olmayan ve onunla ilgili olmayan şeyler anlattığınızda kafası karışır ve sağlıklı cinsel kimliği ile ilgili oraya bir balta vurmuş olursunuz. Bu çocukların konusu değil. Çocuklarla ilgili değil, bilmenin onlara fayda sağlayacağı bir şey de değil. Eğer tüm bunlar yoksa niye anlatılıyorun cevabı galiba açık.
Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Ben şunun taraftarıyım çocuklarla çalışan birisi olarak, genel felsefem şu; çocuğun gündeminde olmayan bir şeyin çocuğun gündemine sokulmasını doğru bulmuyorum. Mesela çocuğun gündeminde aşk yoktur, çocuk çizgi filmine aşk koyarsan ne yapmaya çalışıyorsun diye bir sorgularım. Çocuk gündeminde cinsel birliktelik yok daha onun o kanalı açılmadı. Sen bir cinsel ilişkiyi cinsel birlikteliği çocukla ilgili bir filmin içerisine bir animasyona sokarsan benim için soru işaretidir. Çocuğun gündeminde çok fazla para yoktur, aşırı para konuları aldın verdin malzeme olursa sorgularım. Çocuğun gündemine dünyadaki savaşları, ekonomik krizleri, çocuğun gündeminde ne varsa çocuk içerikleri de ona yönelik olmalıdır. Eğer çocuğun gündeminde olmayan bir şeyi biz çocuğun gündemine zorla sokmaya çalışıyorsak o zaman burada niyete bakmaya çalışırım neden sokmaya çalışıyoruz ki? Bu çocuğun gündeminde yok ki.

LGBT bu kapsamda, çocuğun gündeminde henüz daha eşcinsel nedir bu nedir, ben kendi cinsle karşı cinsle ilişkiye girebilir miyim giremez miyim? Çocuk kendi karşı cins ilişkisi cinsel ilişki cinsel organ değil ki o pipi. Pipiden çiş yaparsın popodan kaka yaparsın, bu kadar. Memeden süt akar, çocuğun gündemi bununla. Bunu gündeme alıp başka bir yere sokmaya çalışmak bana yanlış geliyor.

Çocuğun gündemine şu girmiş olabilir, bir gün çocuk gelip şunu demiş olabilir ebeveynine "Ya bir tane ben duydum eşcinsel diye bir şey varmış, lezbiyen diye bir şey varmış" ben bu çocukla nasıl konuşacağım? Bana sordu, pas geçemem. Ebeveynler için bilgilendirici videolar olabilir bunda herhangi bir sorun yok ama içeriği çocuğa bıraktığımda henüz daha gündeminde olmayan bir konuyu rast gele erişilebilir hala getirmek çok yanlış, bu çocuğa cinlerle ilgili video izletmek gibi bir şey.

Hukukçu Serkan Toper:
Çocuğun üstün yararı noktasında ve kamu düzeni adına buna müdahale edersiniz. Bizim internet yayınlarının düzenlenmesi ve internet mecralarında işlenen suçlara dair bir kanunumuz var. Bu kanunda dersiniz ki; 'çocuğun üstün yararı, çocuğun suiistimali, çocuğun şiddete uğraması' aynı zamanda anayasal bir tabirdir. Bu kapsamda aile bakanlığı ilgili kurumlar bu mecralardaki yayınların erişimine engel getirebilir. Getirdiler mi? Bilmiyorum. Getirmeleri gerekir, bununla ilgili mevzuat çok yeterli hiçbir şeye atıf yapmasına gerek yok. İlgili video Anayasa 41'de tarif edilen çocuğun suiistimal ve şiddetten korunması maddesi sadece gerekçe gösterilerek çocuğun ruhsal ve manevi gelişimine aykırı olduğu gerekçesiyle hemen erişime kapattırılabilir. Bu nedir? Kamu düzeni dersiniz, birileri der ki 'genel ahlak' der. Ben bir hukukçu olarak genel ahlak tabirini burada kullanmayı rencide edici buluyorum. Çünkü neyin ahlaki neyin olmadığına karar verecek mercii de ben değilim ama hukukçu olarak şunu söylüyorum, elimde bir done var benim. Anayasa; çocuğun üstün yararı, anayasa; çocuğun şiddetten ve suiistimalden korunması. Kim diyebilir ki çocuğun eşcinsel bir ailede ruhsal gelişimini normal sayılabileceğini, varsa psikologlar psikiyatrlar çıksınlar açıklasınlar, 'Evet bu normaldir çocuğun üstün yararına uygundur' desinler. Bunu açıklayabilirlerse aynı zamanda hukuk ne yapar? Bilimden de feyiz alır, kaynağını toplumdan alır, bilimden alır ona göre de bir düzenleme yapar. Bunu diyen var mı? Yok. O çocuk, 2 yaşında bir çocuğun hangi iradeyi açıklamasından bahsedeceğiz diyorlar ya 'seçilmiş aile' 2 yaşındaki çocuk neyi seçecek? Çocuk ailesini seçmiş mi oluyor? Hayır.
Psikolog Elif Zahide Gök:
Piaget'e göre; her dönem ayrı ayrı çocuk tarafından işlemlenip, yaşanıp ondan sonra bir sonraki döneme geçilir. Çocuğun anlayamayacağı, bilişsel olarak değerlendiremeyeceği, doğru algılayamayacağı bilgiler ihtiyacının üzerinde verilirse çocukta bir karmaşaya sebep olursunuz. Her çocuk, her yaş dönemini sırasıyla geçirip bir sonraki döneme sağlıkla geçmesi ve ulaşması gerekir. Dolayısıyla her şeyden önce, ben bir uzman olarak Youtube’daki yaş döneminin çok da gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Çocuklara aslında haddinden fazla ihtiyacı olmayan bilgilerin verilmiş olduğunu görmekteyiz. Bir kere bu konuda devletin belirli sınırlamalar da bulunması, aileyi ve toplumu bilinçlendirmesi, çocuklarla birebir çalışan eğitimcilerin özellikle bu konuda bilinçlendirilmesi çok kıymetli.
Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın:
Görünür hale gelen bir şey var. Görünür hale gelen şeylerden birisi mesela televizyonun gücünü kaybettikçe ve yerini yayın platformlarına bıraktıkça ve bu platformlar daha da yaygınlaştıkça. Sözgelimi bir dizi izliyorsunuz, kurgusu tarihi bir olay olabiliyor. Fakat bir şekilde içeriğinde bakıyorsunuz ki bu meselenin gündeme getirildiği ya da normalleştirildiği bir durumu görüyorsunuz. Bu bir propaganda olarak tabii ki yorumlanabilir. 1960’ta, yetmişlerde, seksenlerde yapılmış yapımlarda bu kadar kolay bir şekilde bundan bahsedilmiyordu. Dünyanın diğer tarafında da bunlardan bahsedilmiyordu ama bu sanki hayatın kendi akışında varmış, böyleymiş gibi sunulduğunda bunu bir normalleştirme ve üzerinden bir propaganda yapma işi olduğunu ben de düşünüyorum. Yani daha da toplumun bunu kabul etmesi, buna karşı çıkanların ‘yeni nesillerde’ özellikle belli nesiller buna karşı çıkmaya devam edecek ama yeni nesillerde gayet normal, sıradan bir durummuş gibi aktarıldığını düşünüyorum.

- Türkiye’de gençler arasında eşcinsellik artıyor mu?

Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Bir çocuk geliyor bize, "Hocam kız çocuğu ama erkek oyuncaklarıyla oynuyor saçını kısa kestiriyor 'ben baba olacağım" diyor, etek kesinlikle giymiyor pantolon giyiyor ya da erkek çocuklar geliyor annesinin makyaj malzemelerini kullanmış topuklu ayakkabılar giymiş tülbentler takmaya çalışıyor tütülü şeyler giyiyor, barbie ile oynuyor ve Winx izliyor. İşte bu bir cinsel kimlik sorunu, cinsel kimlik sorunu yine çok yanlış bir algı olarak doğuştan gelir diye bir bilgi var böyle diyorlar 'bu doğuştan gelir' halbuki buna dair elimizde yeteri kadar veri yok ve doğuştan tamamen biyolojik olmadığını biliyoruz biz, kanıt yok burada yani bilimsel olarak herhangi bir kanıt yok.

Buradaki zorluk ne? Biz bunu düzenlemeye çalıştığımızda hemen bu dernek diyor ki "Siz bunun terapisini yapamazsınız." Çocuğun psikolojik rol modeli yok yeteri kadar, baba tır şoförü baba uzaklarda baba silik erkek çocuğu gidip anne ile özdeşim kurmuş 'ben annem gibi olacağım' diyor ve kadın olmaya dönüşüyor. Biz bu özdeşimi düzenlediğimizde erkek figürü devreye soktuğumuzda çocuk belki toparlayacak ya da sosyolojik nedenler var. Görüyorum hiç çevrede kız çocuk kız arkadaş yok hep erkekler arasında büyümüş ya da erkek çocuk hep kızlar arasında büyümüş bu sefer 'ben kız olacağım' gibi söyleyebiliyor yani psikolojik ve sosyal faktörleri düzenleyip travmaları varsa bunu çözüp çocuğu rotaya sokabilecekken, burada bir yanlış anlaşılma oluyor hemen diyor ki 'siz bu çocuğa bunu yapamazsınız.' Çocuğun bakın cinsel tercihi yok, çocuğun cinsel davranışı yok, eşcinsellik çocuğu ilgilendiren bir konu değil ama aynı sepette değerlendirildiği için aynı ekip bu meseleyi kendine gündem yaptığı için oradaki gibi burada da eksik bilgi ile bu sefer işlemler yapılabiliyor.

Özellikle pandemiden sonra kafaların biraz karıştığını görüyorum çocuklarda, 'Ben akışkan cinsiyetteyim ben aseksüel miyim biseksüel miyim gender fluid miyim eşcinsel miyim?' baktım kafalar karışmış, çünkü gençlik zaten çok sıvı bir kıvam.

Psikolog Esra Büyücek:
Çocuklarda değil ama ergenlerde gözle görülür bir artış olduğu muhakkak. Bu da bize sosyal medya ve propaganda etkisinin ne kadar etkin olduğunu gösteriyor. Çünkü tam o ergenlik karmaşası yaşanılan kimliğin inşası döneminde alternatif olarak koymak bile çok hafif olur, çocuğun gözüne sokmak suretiyle. Hem YouTuberlarda var bu izledikleri manga dedikleri o çizgi Koreli karakterlerde baktıkları her yerde bununla ilgili bir şey var farklı. Ayrıca bu lobinin aynı zamanda romantik söylemleri de çok fazla mağduriyet üzerine kurulan söylemler. Gençler de ateşli buna kaymaya çok müsait, dolayısıyla tüm bunlar bir araya geldiğinde bu artış çok da tesadüfi bir artış değil diye düşünüyorum.

8 yıldır aktif olarak terapi yapıyorum, son 3 yıldır 10 danışanımdan ergen danışanımdan 8'inde mutlaka cinsel kimliği ile ilgili bir konu gündeme geliyor. Tamamı cinsel kimliğinden hoşnut olmama değil ama bir kafa karışıklığı bununla ilgili bir gündem ailenin söylemine ters düşme, 10 ergen geliyorsa 8'inde terapide bu konuyla ilgili gelmese de bu konu mutlaka açılıyor. Cinsel kimliğinden hoşnut olmama da bundan belki 5 sene önce 1-2 nadiren duyup arkadaşlarla aramızda böyle bir vaka üzerine konuşurken, şimdi 5 yıl önce 1-2'yse şimdi 10-15 diyebilirim. Dramatik bir artış var bununla ilgili.

Psikolog Elif Zahide Gök:
Elbette bir artış var. Bütün dünyada böyle bir artış var aslında. Biraz daha global bakmakta fayda var. Artışın sebeplerinden bir tanesi şu, bu tercihlerini yaşayan sanatçıların, ünlülerin, starların, fenomenlerin bu tercihlerini kendilerince yaşamalarının ötesinde reklamını ve propagandayı yapıyor olmaları gençleri ve çocukları elbette ki etkilemekte ve bunun bir proje olarak empoze edilmeye çalışılması her yaş grubundan çocuk ve ergene elbette ki bu manada etkilemekte.

Sosyal medyanın çok büyük etkisinin olduğunu düşüyorum. Arkadaş grubunun, okul ve çevresinin etkili olduğunu düşünüyorum. Bunu biraz daha açmam gerekirse şu dönemdeki çocuk ve ergenlerin düşünce sistemlerini çok doğru okumak lazım. Pek çok genç haberleri ve dünyayı sosyal medyadan takip etmekte. Dolayısıyla sosyal medya fenomenleri, YouTuberlar; Instagram, Tik Tok videoları çocukların düşünce dünyasını, fikir dünyasını tamamen etkisi altına almış durumda. Yani hiçbir çocuğun bir gazete ya da köşe yazarını ya da bir gencin bir bilgiye sahip olmak için Google’dan ilgili sayfalara girdiğini çok görmeyiz. Yetişkinlerde durum böyleyken, elbette ki çocuk ve gençler bu durumdan etkilenecektir. Ayrıca yine gençlerde en sık rastladığımız sebeplerden bir tanesi de şudur: 'Genç aidiyeti tatmak ister, kabul görmek ister. Yani bir arkadaş grubu ne yapıyorsa onların yaptığının aynısını yapmak ister. Böylece o arkadaş grubu tarafından kabul görecektir. O yaştaki bir çocuğun en büyük ihtiyacı kabul görmektir.' Dolayısıyla aslında sigaradan madde bağımlılığına, alkole kadar tutun bütün kötü alışkanlıkların altında aslında ait olma ihtiyacı, aidiyet duygusu ile başlar, merakla başlar, taklitle başlar ve yaptıkça orada grubun bir üyesiymiş gibi olduğunda bu onu pekiştirir ve oradan devam eder. Dolayısıyla bu eşcinsellikle alakalı bakışta da ben bunun daha fazla etkin olduğunu görmekteyim.

Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın:
Aslında çok ciddi anlamda gündem haline geldiğini görmedim. Soru soran olur, üzerine konuşan olur ama kendi tecrübem itibarıyla, Anadolu’da da çalışmış İstanbul’da da hocalık yapmış uzun yıllardır 19 yıllık bir akademisyen olarak söyleyeyim, tali bir mesele olduğunu biraz oradan da çıkartıyorum. Mesela ben öğrencilerime bu konu açıldığında “Hayır, konuşmayın, susun” öyle bir şey demiyorum. Tam tersine sosyolog olarak konuşmamız da gerekir ama şöyle bir şey söyleyeyim; gençlerde yeni, yakın gündem haline getirilmelerin etkilerini takip edebiliyorum o var ama asli gündemleri mi? Hayır. Gençlerin asli gündemi iş sahibi olmak, yüksek lisans yapmak, doktora yapmak. Başka meseleleri var insanların. Burada eskilerin tabiriyle söyleyeyim; “Bir cambaza bak yapılıyor” aslında. Yani bunun sürekli gündem olmasıyla alakalı başka bir cambaza bak durumu var. Kendi meselelerimizle bu sefer uğraşmaz hale geliriz.

- Türk toplumu devletin LGBT dayatmasına karşı önlemler almasını beklerken, Türkiye’de bazı siyasilerin eşcinsel evliliğin yasa yolu ile önünü açmak gibi vaatleri var. Bu konuda uzmanlar ne düşünüyorsunuz?

Hukukçu Serkan Toper:
Yüksek sesle bunun propagandasını yapıp, normal buymuş gibi davranamazsınız. Bu toplumda, hiçbir baba hiçbir anne çocuğunun eşcinsel olmasını istemez. Eminim ki bu eşcinseller de çocuklarının böyle olmasını istemez. Bu bir hakikat ortadayken bunu normalleştirip, yayınlarla, sosyal medyayla, dizilerle, yayın platformlarıyla çocukların manevi gelişimine ruhsal gelişimine olumsuz şekilde etkileyecekler ve burada da Türk Devleti Türk Hukuku bunu izleyecek, şu an çok savunmasız Türk Hukuku bu konuda.

Anayasa 41 çok açık demiş ki, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti aile yapısını korumakla yükümlü" ve orada bir cümle daha var eksiği de birazdan söyleyeceğim "Devlet özellikle anne ve çocukları korur, çocuğun üstün yararı noktasında hareket eder ve çocuğu koruyucu tüm tedbirleri alır" diyor Anayasal hüküm. Peki sabah akşam eşcinsellik propagandasına maruz kalmış bir çocuğun ruhsal ve manevi gelişimini korumak devletin görevi midir? Ankara Barosu'na bu soruyu soracağız yahut seçilmiş aile kavramı nedir? Eşcinsel bir ailede çocuk eşcinsel olarak eğitim alması çocuğun üstün yararına mıdır? Evrensel hukuk diyoruz, bütün hukuk sistemlerinde çocuğun üstün yararı korunur, çocuğun masumluğu ve duyguları korunur. Peki bizim kanunumuzun eksiği ne? Aile nedir diye sorduğunuzda "Eşler arası" der kanun. "Eşler arası", demek ki kanunda bir tanımlama yapacağız, aile nedir? Kadın ve erkeğin oluşturduğu dar yapıya aile deriz, çocuklar olduğunda buna geniş aile deriz. Medeni Kanun da böyle bakıyor çünkü, evet bizim toplumumuzda böyle bir soru işareti olmadığı için kanun koyucu da oturup buna eşler dersek nasıl anlaşılır diye düşünmemiştir ama bu propagandaya karşı artık medeni kanunda değişiklik yapacağız. Aile nedir? Bir kadın bir erkeğin oluşturduğu yapıdır en dar anlamda.

Peki nasıl koruyacağız bunları? Yahut da eşcinsellik propagandasının en temel talebi ne Türkiye'de? Eşcinsel evliliklere izin verilmesi. Mevcut kanunlarımıza göre bu mümkün mü? Hayır, mümkün değil. Bunu mümkün kılacağını söyleyenlerin argümanı ne? Neyi değiştirecekler de bu mümkün olacak? Diyorlar ki "Anayasanın 10. maddesini değiştireceğiz, Anayasa 10. madde." 'Herkes kanun önünde eşit' en kısa tabiriyle, kadınlar yönünde bir takım pozitif maddeler konulabilir, pozitif ayrımcılık noktasında, bu durumda eşitliğe aykırılık iddiasında bulunulamaz dedik. Buraya diyor ki, "Cinsel eğilim maddesini koyalım" yani İstanbul Sözleşmesi madde 3'teki kavramı Anayasa 10. maddeye koyalım. Böylece bu cinsel eğilimlerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalamasınlar, nasıl ayrımcılığa maruz kalmayacak? Bir kadınla erkek nasıl evlenmek istiyorsa, bir kadınla kadın bir erkekle erkek de bu anayasal korumayla evlenebilsin.

Bir kanun düşünün ki düzenlemek istediği toplumun değerlerinden bağımsız hareket edebilir mi? Edemez. İşte biz inanç dediğimizde, biz milli kimlik dediğimizde, birilerinin ayağa kalkması çok manidar. Demek ki hedef ne burada? Bir milleti millet yapan en önemli kavram nedir Şefika Hanım? Milli kimliğidir. Milli kimliği de nerede öğrenir çocuklar? Ailede öğrenirler. Eğer siz aile yapısını bozarsanız ne olur? Çocuklar bozulmaya başladıkça, gençler bozulmaya başladıkça aslında tek merkezden yönetmeye çalıştığınız projelere karşı dirençsiz bir toplum karşınıza çıkar. Dirençsiz toplumları da ekonomik olarak sömürmek kolaydır, siyasi olarak sömürmek kolaydır. Bu dirençsiz toplumları artık askeri harekatlar yaparak işgal etmenize de gerek kalmaz çünkü artık zihinlerini işgal etmişsinizdir.

Bu tartışmaların ışığında, eğer çıkıp kuru kuruya 'ben Türkiye'de eşcinsellik propagandası yaptırmam, cinsiyetsiz toplum projesine müsaade etmem' diyorsanız adım atacaksınız. Medeni kanunda aile kurumunun hala tanımı yok, 'eşler' diyor, bu eşleri bir tanımlayın.

Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın:
Bir kere burada alan itibariyle siyaset sosyolojisi de çalıştığım için de söyleyeyim. Gerçekten toplumdan böyle bir talep gelmiş mi? Siyasetçinin harekete geçebilmesi için. Hakikaten bir problem olur, belli bir insan grubu orda örgütlenir ve taleplerini belirtirler. Şimdi böyle bir şey yokken. Bunun olmadığıyla çok net bir şekilde konuşabiliriz. Böyle bir şey yokken siyasetçilerin bu tür çıkarımlarda bulunmaları aslında meselenin Türkiye’de de politik ayrışmayı ürettiğini gösteriyor bize. Farz ediniz ki ben bunun o kadar kolay olacağını zannetmiyorum, bu tür konularda adım atmadan ziyade daha söylem düzeyinde ya da belli grupların oyunu almayla alakalı şeyler bunlar. Biraz daha siyasi manevralar diye düşünüyorum kendi adıma. Böyle bir şeye izin verilmesi toplumda gerginlik üretir. Siyasetçilerin en başta yapması gereken şeylerden birisi de toplumun genel yerleşmiş değerlerini ve normlarıyla barışık halde olmaları. Biz bunları toplumun kendi tarihinden, kültüründen, medeniyet birikiminden getirdiği değerleri ve normları çok kolay bir şekilde ben bir kenara bırakayım ve bu toplum adına söz söyleyeyim dediğinizde toplumun da tepki göstermesini net bir şekilde bekleyebilirsiniz. Aslında mesele germemektir. Şunu da söyleyeyim, öyle bir gerginlikte o eğilimde o tercihte bulunan bir insanın şiddet görmesi de yanlış bir şey olur ve buna sebep olmuş olursunuz.
Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Çocuk konusunda propagandaya çok dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum, iş çocuk olduğunda devreye girilebilir. Burada propaganda var bu çocuk gündemi değil nasıl ki pedagojik denetim yapılıyor burada çocuğa uygun olmayan anlatılar var burada çocuğa uygun olmayan korku figürleri var burada çocuğa uygun olmayan şiddet figürleri var. Burada çocuğa uygun olmayan cinsellik figürleri var, bu diğerleri için de geçerli olabilir. Burada tedbirler alınabilir.
Psikolog Esra Büyücek:
Mutlaka devlete düşen şeyler var burada, konu yetişkin olduğunda yetişkin kendi kararını verebilir ama konu çocuk olduğunda henüz kimliği oluşmamış bir ergen olduğunda bence devletin de bu konuda çeşitli yaptırımlar uygulaması gerekir ama bana göre burada en çok iş düşen kişi aile, çünkü devlet de her şeyi yayınlayabilir sosyal medyada da çeşit çeşit şeyler olabilir ama aile burayı tutmakla en sorumlu kişi ama devlet de elbette çeşitli yaptırımlar özellikle gençler ve özellikle çocuklar için mutlaka devletin de bir takım yaptırımları olmalı.

- Sağlıklı bir çocuğun büyümesini sağlayacak, sağlıklı aile ortamı nasıl olmalı? Eşcinsel bir çiftin birlikteliğinde büyüyen bir çocuğu gelecekte neler bekliyor?

Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Hayatın genelinde akan bir şey var, anne ve baba ve aile dediğimiz kavram buradan oluşuyor. Şimdi bu çocuk bir anne ona vereceğini tabii ki verebilir ama bir babanın vereceğini verebilir mi? Bir babanın yerini tutabilir mi? Bir baba figürü özellikle erkekse onun ihtiyacı olacağı bir şey değil mi? Aile dediğimiz kavram kendi hayata çıktığında bir anda şoklanmayacak mı? Çevresine bakacak, buna bakacak, karmaşa yaşayacak, sosyal anlamda büyük bir sıkıntı da yaşayacak bu çocuk hem psikolojik anlamda hem sosyal anlamda. Ben biyolojinin rotasının takip edilmesi taraftarıyım biyolojiye savaş açılması taraftarı değilim. Karmaşa yaşayanlar olabilir onlar oturup konuşur en son kendi kararlarını verirler yetişkinler olunca orası ayrı ama tutup bir çocuğu iki anneyle büyütmek ya da iki tane babayla büyütmek, annesiz büyütmek babasız büyütmek, bunun doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü bunun çocuğa zarar vereceğini düşünüyorum. Hem anneden bizim alacaklarımız var hem de babadan bizim alacaklarımız var. Hepimiz düşünelim hayatımızda anneyi çıkaralım ne eksilir babayı çıkaralım ne eksilir bu iki köşe taşı biyolojinin bize belirdiği köşe taşı genetik bir miras biz böyle şekilde dünyaya geliyoruz. Biyolojimiz iki anneden çocuğun olmasına öngörseydi hadi buna daha sıcak bakabilirdim ama biyolojim bunu öngörmüyor, tüm fikirleri geride bırakan şey bence biyoloji inancıdır. En temel buradan baksak bile görebiliriz bu yapının ne kadar zeminsiz olduğunu ne kadar risk içerdiğini ne kadar tehlike içerdiğini görebiliriz. Şöyle çocuklarla çalışıyoruz, sperm bankasından alınmış çocuklar... Çocuğun kafası karışıyor yani bunu çocuğa açıklamak çok zor aidiyet istiyor her şey hani Müge Anlı'ya çıkıyor benim babam nerede anam nerede? Kim bu? Onu bulmaya çalışıyor insanlar sonra terk etmiş bile olsa cami köşesine çöp kenarına bu bizim en temel arayışımız ben bilmek durumundayım kim benim babam kim benim anam? Bunları ortadan kaldırmak çok temel bir dinamik yapıyla oynamak gibi.

Bir çocuğu korumak devletin görevi değil mi? Sokak çocuğunu korumak devletin görevi, bizim ülkemizde çok eksikler var bu konuda, istismara uğramış çocuğu korumak görevi, bir çocuğa huzurlu bir ortam sunmak devletin görevi. Tüm ülkenin böyle anne babası lezbiyenlerden olan bir ülkede yaşasa belki yine karışmayabilirsin bak bu sosyolojik gerçeklik var diyebilirsin ama bizim ülkemizi konuşuyoruz, kendi kültüründen bağımsız değilsin ki kültürden bağımsız hareket edemezsin ki nasıl ki doğaya savaş açılmaz kültüre de çok büyük bir savaş açılmaz. Savaş açtığında zararlı çıkacak sen olursun, kültürle savaşılmaz kültürle entegre olmaya geçersin uyum içerisine geçmeye çalışırsın, dolayısıyla devlet çocuğun gelişimini düşünmek zorunda sağlıklı gelişimini bunun bir parçası olarak da böyle müdahale edebilir ve yeri geldiğinde adımlar atabilir diye düşünüyorum.

Hukukçu Serkan Toper:
Kız çocuğu kız çocuğu olarak yetiştirilir, erkek çocuğu erkek çocuğu olarak yetiştirilir. Cinsiyetler arasındaki eşitlik dediğiniz şey cinsiyetler arasında adalettir. Yani bir kadınla bir erkeğin siyasi, ekonomik, imkanlarının ve fırsatlarının eşitliğini ifade eder ama iki cinsin arasında hiçbir fark yoktur cümlesi, bunlara çocukları maruz bırakmak, 3 yaşında bir erkek çocuğunu eşcinsel eğilimlere teşvik etmek, özendirmek. Bir toplum bir devlet buna müsaade edebilir mi? O çocuğun buna rızasının olduğunu kim nereden çıkardı? O çocuk büyüdüğünde 'ben niye böyleyim' dediğinde bunun hesabını kim verecek? Kim verecek? Her defasında şunu söyledik, 15 yaşından küçük bir çocuğun iradesi 12 yaşından küçük çocuğun cezai ehliyeti dahi yok. Peki siz 3 yaşındaki erkek çocuğunu 3. bir cinsiyete evirmeye kalktığınızda veya bir kız çocuğunu bunu evirmeye kalktığınızda, çocuk 18 yaşına geldiğinde niçin diye sorusunu sorduğunda bu propagandayı yapanlar bunun hesabını verebilecek mi? Bir hayal kuruyorlar, sanıyorlar ki toplum bunları normalleştirecek. Hayır toplum istediğiniz kadar propaganda yapın bunu normalleştirmeyecek ve siz küçükken özendirdiğiniz çocuklara ne denli haksızlık yaptığınızı toplum içinde hep dezavantajlı olarak kaldıklarında sizi gözlerinizin içine bakıp hesap soracaklar.
Psikolog Esra Büyücek:
Bu tarz bir yapılanmada çocuğun lezbiyen bir çiftse anne ya da babası olma hakkını elinden almış oluyorsunuz ve buna karar veremeyecek bir çocuğun elinden almış oluyorsunuz. Bunun bir çocuk hakları ihlali olduğunu düşünüyorum açıkçası, çünkü terapi dediğimiz şey de psikoloji tarihi denilen şey de anne baba çocuk üzerinden kurgulanan ve insanın yapılanması da bunun üzerine oturan bir şey ve siz seçim hakkı olmayan bir çocuğun annesi olmasını ya da babası olmasını onun seçimi olmadan elinden almış oluyorsunuz. Dolayısıyla ne demiştik cinsel kimliğin gelişiminde hemcins ebeveynle bir özdeşim önemli siz bu özdeşim hakkını da onun bir babası olması annesi olması ihtimalini de elinden almış oluyorsunuz, onun seçimi olmadan. Burasının biraz ironik olduğunu düşünüyorum açıkçası.

Seçimlerden bahsederken, çocukların seçimi olsun cinsiyetini bile o seçsin derken, çocuğu bu kadar temel bir haktan mahrum etmenin hayli ironik olduğunu düşünüyorum, kendi söylemlerine.

Psikolog Elif Zahide Gök:
Böyle ebeveynlerle, yani iki anne ya da iki babayla büyümüş çocukların yetişkinliklerini henüz görmedik. Yani ergen ve yetişkinlik dönemlerinde ne tür sorunlar yaşayacaklarını ne tür problemlerle karşı karşıya geleceklerini henüz bilmiyoruz. Dolayısıyla aslında empoze edilmeye çalışılan bu anlayış henüz test aşamasında ve çok ciddi risklerinin olup olmadığını da bilmiyoruz birincisi bu. Burayı gözden kaçırmamak gerekir; 'böyle bir şey var, yapılıyor; bu sağlıklıdır, bu doğrudur, evet böyle de pekâlâ oluyordur' sonucunu buradan çıkaramazsınız. Çünkü henüz bilmiyoruz o çocuk ileride neler yaşayacak, ne tür problemler yaşayacak? Onun dışında sağlıklı bir ailenin elbette ki anne figürünün, baba figürünün çocuk tarafından doğru özümsendiği, doğru modeller oluşturulduğu, iletişimin sağlıklı olduğu bir ortamdan bahsediyoruz öyle değil mi?
Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın:
Eşcinsel ailelerdeki şiddetle alakalı verilere bakmak lazım. Onlar diğer ailelerden çok daha mı iyi durumdalar, aile içi şiddette? Bu tür verilere söylüyorum. Mesela daha yüksek olduğu çalışma görmüştüm Batı da ya da yaşlandıklarında. Onu sürdürebilmek o kadar kolay değil. İnsanlar yaşlılık halinde daha muhtaç hale geliyorlar. Ya da çocuklarla ilgili karar aldıklarında. Kendi çocuklarının da o eğilime göre yetişmesi. Bu hakkı nerden alıyor insanlar? Çünkü bu şöyle bir yere de gidiyor: “Ben bunu istiyorum ve herhangi bir yere hesap verme gibi durumum yok” dediğinizde, başka hiç beklemediğiniz eğilimlerde ortaya çıkabilir. Ve bunların her birinin örgütlenme, özgürlük hakkıyla alakalı söylediğiniz şeyler; herhalde devleti de ilgilendirir, toplumu da ilgilendirir, toplumda onlar gibi düşünmeyen insanları da daha tedirgin de eder. Böyle bir tarafı da var meselenin. Sınırlarının ne olduğunun da tespit edilmesi lazım. Yaşanmış tecrübenin de meseleyi nereye getirdiği, hangi sosyal sorunları ürettiği. Bir çözüm ürettiyse de neye çözüm ürettiği.

Elbette ki ciddi anlamda, riskli bir hayat bekler. Bir kere onu belirtmek lazım. Şu anlamda risk söylüyorum. Neticede toplumun genel normuna aykırı bir şey yapmak ve bu şekilde bilinmek herkes için risklidir. Yani o çocuk açısından hayatın kolay olmayacağını tahmin edebiliriz. Bunu sosyolojik bir tespit olarak söylüyorum sadece. Neticede azınlıklarla ilgili her tür azınlıkla alakalı. Hâkim bir kültürün olduğu yerde bir azınlık kültürünün yaşanmasının bile riskleri var. Çok kültürlülükle ilgili çalışmalar açısından söylüyorum. Mesela o çocuğun bir mahalle hayatı olacak mı, bir okul hayatı olacak mı? Bunları da düşünerek söylüyorum. Mesela akran zorbalığına uğraması çok büyük bir ihtimal. Ki bu da tasrif edilecek bir şey değil. Bu iş bu şekilde bir aile kurmayla alakalı. Bu toplumun bir kabulü yok. Bu toplumun kabulü yoksa bir tepki de gösterir. Demin söylediğim gibi fiziksel bir şiddete uğramalarını istemem, o ayrı. Neticede birisi kalkıp: “Bizim toplumumuza uymaz, inancımıza uymaz” diye çok daha tehlikeli şeylere de vardırabilir. Biz bunu göze aldık bu iş için diyorlarsa büyük bir risk alıyorlar.

- Hangi üniversitede olursa olsun psikoloji eğitimi almış psikologlar/meslektaşlar arasında görüş ayrılığı neden bu kadar derin?

Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Biz inançlarımızdan ve ideolojilerimizden bağımsız kişiler değiliz tabii ki bunlar bizi etkileyecek ama temel referansımız burası olmayacak temel referansımız yaşadığımız deneyimler ve en son geldiğimiz yer olacak. Bilimsel verileri de değerlendireceğiz. Bazen eksik bilgiye sahip olmak, bazen taraflı olmak, bazen ön yargılı olmak, insanları böyle farklılıklara sevk edebiliyor ama şurada şöyle bir şey var, özellikle eşcinsellik ve cinsel kimlik konusunda ve çocukları ilgilendiren kısmında yani bu Avrupa'daki açsınlar Amerika Psikologlar American Psychological Association internet sitesinde yazıyor zaten orada 'Eşcinsellik biyolojik midir?' diye bir soru var, 'Hayır biyolojik olduğuna dair yeteri kadar kanı yoktur, veri yoktur' diyor. 'Biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşabilir' bu açıkça artık belirtilmiş bir şey birkaç tane eski araştırmaya tutunup da 'bu biyolojiktir' diyemeyiz ki. Dolayısıyla burayı görmek lazım ama bazen propaganda bilginin önüne geçer. Propagandaya kapılan kişi, bir psikolog da olabilir psikiyatrist de olabilir.

Aynı yere gelmemiz mümkün değil ben öyle bir şey beklemiyorum, ancak bir şeyin propagandasını mı yapıyorum hak mağduriyeti mi yapıyorum buna dikkat etmem gerekiyor ve en son bilimsel verileri elime almam gerekiyor yani eşcinsellik konusunda daha çok biz propaganda görüyoruz ve orada anlaşılmaz bir şekilde doğuştan gelir kısmını ben bilemiyorum yani bunu her yerde anlatmaya çalışıyorum.

Psikolog Esra Büyücek:
Buradaki en temel itirazımız, çocuk ve ergen olup ya da yetişkin de olduğunda 'ben böyle hissediyorum ama böyle hissetmek istemiyorum böyle hissetmekten memnun değilim' diyen insanlara tedavi ve terapi kapısını kapatmak, bence bir insan hakları ihlalidir. Siz ben eşcinsel eğilimler gösteriyorum ama bundan memnun değilim, bunu istemiyorum bu benim inancıma ters. İnançla hiç alakası da olmayabilir, ben bu ikilemi yaşamak istemiyorum. Ben bununla mutlu değilim diyen insanlara, 'bunun tedavisi yok sen kendini kabul et' derseniz burada ciddi bir insan hakları ihlali olmuş olur.

- LGBT Dosyamızın 1. bölümünde de değinmiştik. Linçlenmekten, baskıdan endişe eden hocalarımızdan, bazıları röportaj talebimizi naif bir şekilde redderken bazıları da açık açık ‘kariyerimi bitirirler konuşamam’ diyerek korkularını dile getirmişti. Siz korkmadınız mı?

Psikolog Esra Büyücek:
Bu konuda konuşmaktan korkmuyorum çünkü tedavi ve terapi hakkının çok kutsal bir şey olduğunu düşünüyorum. Artı bu çocuklarla çalışmaya başladıktan sonra çektikleri acıyı ailelerinin yaşadığı karmaşayı gördüğümde korku duygusu galiba bu gördüklerimin daha üstünde oldu. Elbette kimse linçlenmek istemez böyle şeylerin odağında olmak istemez bunlar hiç kimse için sevimli şeyler değil ama o insanların çektikleri acı gerçek. O gençlerin yaşadıkları karmaşa, ruhlarında yaşadıkları acı gerçek. Onların acısı ve ailelerinin korkusu ve bu karmaşıklıktan kurtulma isteği benim için daha ötede içimde bir yankı uyandırdı belki de.
Sosyolog Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın:
Hayır korkmadım, bir akademisyenim. Ben kürsünün serbestliğine inanan birisiyim. Kendi derslerim de dahil olmak üzere her şeyi konuşabilirler. Sadece birbirlerine hakaret, sözel şiddet ya da fiziksel şiddete varmadığı müddetçe, insanların tahammül etmesi gerektiğine inanıyorum. Ben bu tahammülü gösteriyorum, başkalarından da bekliyorum. Bu arada onu da söyleyeyim. Efendim beni görüşlerim dolayısıyla faşist diye mi damgalanıyorum, homofobik diye mi damgalanıyorum. Bunları çok önemsemiyorum. Ne olduğumu ben gayet iyi biliyorum. Birilerinin bu hegemonik bir şekilde beni damgalamasından da çekindiğim de yok. Kendi adıma bunu konuşuyorum. Böyle pek çok akademisyende olacağını düşünüyorum. Korkan insanları da, evet çünkü insanlar sosyal medyada linç edilmekten korkuyorlar. İkballe ilgili bazı problemleri olabilir. Ya da belli kesimlerle alakalı. Onlara yakınlık, uzaklık. Onların tepkilerini çekmemeyle ilgili şeyler olabilir. Ben herhangi bir anlamda ne bir kültürel iktidar bu konuda ne de hegemonik bir söylemi çok da ciddiye almadığımı belirtmek isterim.
Psikolog Elif Zahide Gök:
Bu propagandanın zararlarını terapilerinizde görmeye başladıysanız, etkilerini de toplumda görmeye başladıysanız buna kafanızı çevirip yok sayamazsınız. Bu konuda korku ya da çekincenin olması değil ama elbette ki birilerinin fikrinin dışında başka bir şey söylediğinizde her ne kadar onlara hakaret saygısızlık ya da herhangi bir eleştiri yapmasanız bile hoşlarına gitmeyecekleri için elbette bazı eleştiriler alacağımın farkındayım. Fakat dediğim gibi ben bu alanda çalışan biriyim. Bu konuda danışanlarım var, bu konuda sıkıntı yaşayan aileler var, bu konuda kafaları karışmış pek çok çocuk ve ergen var.
Klinik Psikolog Mehmet Teber:
Ben bu konudaki düşüncelerimi her zaman uzmanlara her zaman söylüyorum, benim bununla ilgili açılmış eğitimlerim var ben çocukların yüksek yararını düşünüyorum. Çocukların yüksek yararı için cinsel kimlik meselesinde göz göre göre çocuğun zarar görmesini niye görebilirim ki o kadar çok kişisel deneyimim var ki terapiyi yapmışım yönlendirmesiz terapi özdeşim figürlerini düzenlemişim çocuk o karmaşadan kurtulmuş. Ergenlik döneminde o karmaşık dönemde gerçekten onun düşünceleri netleşmiş ve öyle olmadığını fark etmiş, bu çocuk büyük bir kaostan kurtulabilir. Benim dediğime gelsin diye değil bununla yaşamak ülkede kaos olduğu için o kaostan kurtulabilir. Dolayısıyla çocuğun yüksek yararı daha önemli diye düşünüyorum.

Aleyhinde birisi bir şey söylediğinde hemen ona bilmem ne yapıyorsunuz, kendi içinizde ödüller vermeye çalışıyorsunuz bir sürü hesaplarını kapatmaya çalışıyorsunuz tüm kapıları onlardan kapatmaya çalışıyorsunuz onu bilim dışı ilan etmeye çalışıyorsunuz onun titrlerini elinden almaya çalışıyorsunuz hani böyle fikrin olduğu bir dünyaydı? Yok böyle bir şey yok, eleştirdikleri şeylerin daha fazlasını onların yaptığını düşünüyorum. 'Biz anlaşılmıyoruz, biz linçleniyoruz' siz daha çok linçliyorsunuz, 'biz dışlanıyoruz' siz sizin gibi olmayanları daha çok dışlıyorsunuz, 'siz bize baskı yapıyorsunuz' hayır siz sizin gibi olmayanlara daha çok baskı yapıyorsunuz yani orada müthiş bir paradoksları var onları görmüyorlar bence.

Propaganda konusunda soru işaretim var. Bir propaganda gözüme çok battığında ne oluyor derim. İki, çocukların gündeminde olmayan bir şey çocukların gündemine sokulduğunda soru işaretim var ne yapmaya çalışıyorsunuz, yetişkin gündemini niye çocuğun dünyasına sokuyorsunuz buna endişe ederim. Üç, psikolojik ve sosyal nedenlerle karmaşa yaşayan bir çocuğa yardım etmek, ona el uzatmak buraları düzenlemek, sen buraya karşı çıkıyorsan hayırdır? Bu çocuğun burayı düzenlenmesini niye istemiyorsun? Öyle olmasından başka bir çıkarın mı var senin diye soru işareti koyarım.

Hukukçu Serkan Toper:
'Ne demek eşcinselliği toplum nezdinde yaygınlaştırma çabaları, böyle bir çaba olabilir mi?' diyebilecek aydınınız akil adamınız var mı? Yok. Kutuplaşmaya teslim herkes ve bu sefer de o %1 toplumda karşılığı olmamasına rağmen inanılmaz derecede bir psikolojik üstünlük kuruyor. Bazen hakikati söylemekten çekinir hale geliyoruz. Öncelikle bununla baş etmek lazım.

Bakın devlet şöyle bir şey var, sizin akil adamlarınız ortalıkta yoksa devlet ne yapacak? Eşcinsellik yasak mıdır diyecek? Devlet ne yapacak evet çocukları korumak için bu yayınların hepsine erişim engeli getirebilir, getirmeli de acilen, bu propagandaya müsaade etmemeli.

Toplumun da aydınlarının siyasi görüşlerinden bağımsız, biraz sorumluluk alması lazım. Çıkıp toplumda İlber hocanın konuşuyor olması lazım. Kimse bu akademisyenlerimiz biraz çıkıp konuşuyor olmaları lazım, toplumun aydınları sağcı solcu fark etmiyor seküler muhafazakar ama hangi dairede bu konuları ele almaları lazım? İfrat ve tefritten kaçınarak, bir mahallenin alkışını alma kaygısından uzak bu konuları ele almaları lazım. Var mı böyle aydınlarımız? Yok, Türkiye'deki en önemli mesele de budur...

Yenisafak.com olarak ilk kez 28 Haziran 2022 tarihinde yayınladığımız dosya haberimiz ile LGBT aktivizminin iddialarını alanında uzman 6 isimle mercek altına almıştık.“Eşcinsellik doğuştandır’ yalanı nasıl ortaya çıktı?” başlıklı dosya haberimiz, YouTube tarafından 'nefret söylemi' gerekçesiyle kaldırılmıştı. YouTube, Yeni Şafak’ın kanalına 7 gün boyunca içerik yükleme engeli getirmişti. İşte hem medya hem akademi çevrelerinde hem de kamuoyunda büyük ses getiren ilk dosya haberimiz.



#LGBT
#Eşcinsellik
#Aile
#Anayasa
#Erdoğan
#SerkanToper
#EsraBüyücek
#MehmetTeber
#ElifZahideGök
#MahmutHakkıAkın
#Psikolog
#Psikiyatri
#Tedavi
#EşcinsellikDoğuştanMıdır