Mahrumiyet çocuğu eksiltmez büyütür

04:002/11/2025, Pazar
G: 1/11/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Klinik Psikolog Hilal Çorbacıoğlu’nun Aile Yayınları etiketiyle yayımlanan “Mahrumiyet Eğitimi” kitabı okurlarla buluştu. Çorbacıoğlu, bir çocuğun bir şeye hemen kavuşamadığında içinde sabır, direnç ve gayret inşa ettiğini söylüyor. “Mahrumiyet, çocuğu eksiltmez, büyütür. Eksik bırakmaz, derinleştirir” diyen Çorbacıoğlu, “Çocuk, ‘her istediğim hemen olsun’ yerine ‘emek verirsem olur’u öğrendiğinde, hem hayatla hem kendisiyle sağlıklı bir ilişki kurar” açıklamasını yapıyor.

Bugünün çocukları her şeye sahip ama hiçbir şey onlara yetmiyor. Odanın ortasında, yüzlerce oyuncağın içinde oturup, “Canım sıkılıyor” diyen çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Ve anne-babalar “Alsak alsak şimdi ne alsak” yangınının içinde günbegün daha çok kavruluyor! Klinik Psikolog Hilal Çorbacıoğlu, Aile Yayınları etiketiyle yayımlanan “Mahrumiyet Eğitimi” kitabında, çocuk yetiştirmenin temelinde “fazla vermek” değil, “doğru vermek” anlayışının yattığını hatırlatıyor.

Hilal Çorbacıoğlu

Sınır koyamamak farkındalık eksikliğinden kaynaklanıyor

Bir terapist olarak “Mahrumiyet Eğitimi” kitabını yazma fikri nasıl doğdu? Hangi gözlemler sizi bu konuyu kaleme almaya itti?

Bu kitabı yazma fikri, aslında seans odasında yıllardır defalarca tanık olduğum bir tabloyla başladı. Oyuncaklara boğulmuş ama mutsuz, her istediği karşılanmış ama hâlâ tatminsiz çocuklar… Ve yanlarında “Her şeyi verdik ama mutlu edemedik” diyen yorgun ve suçluluk duygusuyla kıvranan anne babalar. Yalnızca çocukların değil, ebeveynlerin içindeki yaralı çocukların da gözyaşını gördüm. “Eksik olan şey daha fazlası değil, daha derini” diyerek gözlemledim. Zamanla şunu fark ettim: Çocuklara sınır koyamamak aslında sevgi eksikliğinden değil, farkındalık eksikliğinden kaynaklanıyor. Birçoğumuz çocuklarımızı korumaya çalışırken, fark etmeden kendi çocukluğumuzu telafi etmeye çalışıyoruz. Bu yüzden de “çok vererek bazen hiç veremiyor, çok konuşarak bazen hiç duyamıyoruz.” Bu kitap o yüzden bir ebeveynlik rehberi değil, bir iç muhasebe daveti aslında. Seanslarda gördüğüm her hikâye bana şunu öğretti: Bir çocuğun en çok ihtiyacı olan şey, daha fazla eşya değil; daha fazla ilişki, daha fazla görülme ve daha fazla rehberlik. Ve bu rehberlik, önce kendimize dönüp bakma cesaretiyle mümkün. Bu kitap, o cesaretin hikâyesi.

Mahrumiyet, birçok ebeveynin zihninde “yoksunluk” ya da “eksiklik” gibi çağrışıyor.

Oysa siz onu bir ruh terbiyesi olarak tanımlıyorsunuz. Mahrumiyet nasıl olur da çocuğun karakterini inşa eden bir değere dönüşür?

Mahrumiyet, çocuğun elinden bir şeyin alınması değil; kalbine bir değerin yerleştirilmesidir. Bir çocuk her istediğini hemen elde ettiğinde, hayatın doğal ritmini; beklemeyi, çabalamayı, sabretmeyi değil, hayatın hızını öğrenir. Oysa bir şeyin hemen değil, beklediğinde, sabrettiğinde, çabaladığında o süreçte çocuğun içinde bir şey büyüyor: yeterlilik duygusu. Yani “Mahrumiyet”, aslında ruhun çalışmaya başladığı andır. Bir çocuk bir şeye hemen kavuşamadığında, içinde bir şey inşa eder: sabır, direnç, gayret. Ve bu, hayatta hiçbir başarının yerini tutamayacağı bir kazanımdır. Dolayısıyla mahrumiyet, çocuğu eksiltmez — büyütür. Eksik bırakmaz — derinleştirir. Çünkü çocuk, “her istediğim hemen olsun” yerine “emek verirsem olur”u öğrendiğinde hem hayatla hem kendisiyle sağlıklı bir ilişki kurar. Çocuk için mahrumiyet, bir yoksunluk değil; ruhun olgunlaşma alanıdır. Beklemek, hayalin etrafında sabırla dolaşmaktır. Ve o sabır, bir gün bir resme, bir cesarete, bir “ben yaptım” cümlesine dönüşür. Mahrumiyet, bir çocuğun kalbine sabır, aklına ölçü, ruhuna güç kazandıran bir terbiyedir.

Şükreden çocuklar daha huzurlu ve daha empatik

Mahrumiyet, sabır ve şükür arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz?
Maneviyat, çocuk yetiştirme sürecine hangi dengeyi kazandırabilir?

Mahrumiyet, sabır ve şükür… Aslında bunlar, insan ruhunun üç nefesi gibidir: Biri olmadan diğeri tam olarak var olamaz. Mahrumiyet, ruhun sabrı çağırdığı yerdir; sabır, şükrün anlamını büyütür; şükür ise mahrumiyetin acısını anlamla dönüştürür. Şükreden çocuklar daha dayanıklı, daha huzurlu ve daha empatik oluyor. Çünkü şükür, yalnızca teşekkür etmek değildir; hayatı olduğu hâliyle kabul etmeyi öğrenmektir. Bu kabulleniş, çocuğa hem duygusal bağışıklık kazandırır hem de dünyayla daha barışık bir benlik kurmasını sağlar.

Yasak koymayın birlikte karar alın

Evde sadeleşmeyi ve paylaşma kültürünü çocukla birlikte nasıl başarabiliriz?

Bir evde sadeleşmek, aslında o evin ritmini yavaşlatmak demektir. Bu süreci çocuğun hayatına katmanın en etkili yolu, yasak koymak değil, birlikte karar almaktır.

“Emanet Sepeti”:
Beraber karar verip temizlediğiniz oyuncak/kitapları ayda bir komşu, okul, dernek vb. yere götürün. “Bugün şu oyuncak buraya gitti; yeni sahibinin ismini bilmiyoruz ama mutluluğunu hayal ediyoruz.”
Çocuğun rolü:
Temizleme, paketleme, not yazma. Verirken görünür kahraman olsun.
Şükür Defteri:
“Doyamadıklarım var; ama elimde olanın kıymetini görüyorum.”

Bu, sinir sistemini düzenler; sabır ve bekleme kasını büyütür.



#aktüel
#hayat
#toplum