Ülker, önsöz hazırladığı kitapta başarının planlı olmaktan ve ertelememeyi öğrenmekten geçtiğine dikkat çekti.
Önsöz
Ama neye, nasıl başlayacağız, nasıl bitireceğiz? Başarılı olmak istiyorsak öncelikle kendimize inandırıcı bir “yapılacaklar” (to do) listesi yapmamız, sonra hemen işe girişmeli ve yaptıklarımızı listeden silmemiz lazım. Benim hep bir “to do” listem var, hedeflerimi belirlerken 5N1K eklediğim; kim/kiminle ne, nerede, ne zaman, nasıl ve niçin yapacak? Eskiden Saatli Maarif Takvimi, Ece Ajandası, Time Manager vardı; bugün her şey dijitalleşti. Hem dijital olarak hem de basılı olarak, aylar öncesinden her gün neler yapacağım, planlanmış ve sürekli güncellenmiş bir şekilde tespit edilir. Ama esnekliğimden de ödün vermem, flexible’ım.
Planlarken, başlangıç ve bitiş süreleri hususunda titiz olmaya çalışırım. Yardımcılarım zaman planıma uymam konusunda takıntılıdırlar. Bazen benim esnekliğim nedeniyle çatıştığımız olmuyor değil. Haklı oldukları yönler var tabii; planları takip lazım çünkü çok sayıda görüşme, toplantı, telefon görüşmesi, telekonferans, şimdilerde eklenen online görüşmeler de bir plan dâhilinde gerçekleşmek zorunda…
Benim için esas olan toplantı/görüşme değil, işin tamamlanmasıdır. Öncelikleri belirlemek çok önemli. Ehemi mühime tercih ediyorum. Bunu nasıl mı tespit ediyorum? Çok basit, önce kendime şu soruyu sorarım: “Benim ticaretim nerede?” Zira işyerim bir ticarethanedir ve alınan her aksiyon, yapılan her iş, her başarı kuruşlandırılabilmelidir, şimdi veya ileride ölçülebilir bir fayda sağlamalıdır.
Nitelikli ve kaliteli zaman harcamam gereken önceliklerim neler? Tabii önce kendi ritüellerim, ailem, çocuklarım, hobilerim sonra günlük işler; ama tercihen en zor ve çetrefilli olandan başlarım. Niye? Günün kalanında rahat edeyim diye… Görüşme, toplantı, kendime, aileme, arkadaşlarıma ayırdığım zaman trendlerimi takip edip gerekli düzeltmeleri yapmak da zaman içinde edindiğim alışkanlık; zira insan amaç ve iş hedeflerinden kolayca sapabiliyor.
Bu kadar planlı olmama rağmen bir rutinim olmadığını da söyleyeyim. Bir günüm diğer günümü tutmaz. Tek rutinim namaz saatlerimdir. Uykucu değilim, az uyku yetiyor. İtiraf edeyim, eskisi kadar olmasa da, kendime ve aileme daha fazla zaman ayırsam da yine ortalamada çok çalışıyorum. Çalışacak bir şey mutlaka buluyorum, galiba işkolik olmuşum. Adeta yorulmaktan zevk alıyorum. Bir keresinde talebeyken sınavdan çıkmıştım, eve geldim, babama, “Çok yoruldum,” dedim, O da, “Haydi şimdi başka bir şey yaparak dinlen,” diye yanıt vermişti. Biz de çok çalışmak aile geleneğidir.
Kendime zaman ayırmıyor muyum? Her zaman, tanıdıklarım içinde en çok hobisi (yelken, yüzme, tüple dalma, fotoğrafçılık, atış, outdoor, otomobil sporları, goya vb.) olup da peşinde koşan benim. Dünyayı gezmeyi, kâinatı okumayı severim; kaderin ağlarını örüşünü izlerim. Arkadaşlarımla okuduklarımız hakkında sohbet etmeyi severim, yürümeyi, “mavi saatler”de fotoğraf çekmeyi severim, mutlaka GOYA yaparım, inovasyon laboratuvarlarında çalışmak, yeni lezzetler denemek, okumak, öğrenmek… hâlâ çok seviyorum. Ancak böylelikle kendimi geliştirebiliyorum.
Benim zevkle okuduğum ve yararlandığım, Karar Kitabı ve İletişim Kitabı’ndan tanıdığımız, Krogerus ve Tschäppeler’in yeni kitabı Başarı Kitabı bir kendini geliştirme kitabı. Yine içinde diğer kitaplarında olduğu gibi “hap” şeklinde çok güzel ve eğlenceli çizimlerle anlatan teknikler var. Zamanınızı iyi yönetmek, bir “yapılacaklar listesi” yapıp sonra onları teker teker halletmek istiyorsanız kesinlikle okumaya bu kitaptan başlayınız. Yazarların da dediği gibi, kitaptaki teknikler kesin çözüm değil, ama umarım bugünün dijital çeldiriciler çağında başarmayı “özlediğiniz” şeyi bulabilmenizi sağlayacak ve nasıl daha iyi odaklanabileceğinizi, başarıya ulaşabileceğinizi örnekleyebileceğiniz teknikler. “Başlamak bitirmenin yarısı” diyoruz ama kitabı okuyunca da anlıyoruz ki mesele işin ikinci yarısını bitirmekte…