Ülkemizin hem yabancı para hem de istihdam açısından lokomotif sektörlerinden biri turizm ve tabii ki devlet arazi tahsisleri ile büyük ivme kaydetmiştir. Hizmet sektörüne uzaktan baktıkça, içinde mücadele ettikleri detay ve müşteri memnuniyeti sağlama zorluğu beni hep caydırmıştır. Bizim güreştiğimiz gıda ve perakende zaten fevkalade zor ve emek isteyen işler, buna bir ilaveyi herhalde bünye kaldırmazdı.
Neyse ben eski bir arkadaşım olan torunumun diğer dedesi vesilesiyle aşina oldum turizme ve takdir ettim harcanan zamanı ve emeği. Eskiden kalifiye işgücü, yapı malzemesi, ulaşım gibi esaslı zorlukların üstesinden gelen sektör bir ara “her şey dahil” ucuzculuğu ile eleştirilmişti.
Ben de covid salgını sonrası bu yeni sezonda bir goya yaptım. Aktarayım müsaadenizle…
Bu sene herkes merakta, yaz geldi mi? Bende bu hafta sonu yerinde gidip baktım. Evet, Antalya’ya yaz gelmiş, parçalı bulutlu ve mevzii sağanak yağışlı. Ama bu hava Antalya’yı latif kılmış. Sanki İstanbul’un eski yazları! Oteller zaten dolmuş. Benim şahit olduğum bana ve umuma davranışlar fevkalade güzel, personelin eğitimi, tesislerin kalitesi dünyanın hiçbir yerinden eksik değil. Tabii buna ülkemin ambiyansını, insanımın sıcakkanlı misafirperverliğini ve mutfağımızı ekleyince sonuç mükemmel oluyor.
Fiyatlar dünyanın benzer yerlerinden aşağı değil ama öyle en yüksek de hiç değil! Ah bir de yine “her şey dahil” nasıl olabiliyorsa?!?
Otel her şey dahil, iki kişilik oda +- 600 usd, ama “her şey dahil” deyince şakası yok! Yani o kadar yeseniz olmaz, açık büfe ve birkaç özel marka restoranlar ve o kadar aktivite var ki hepsine katılsanız bitap düşersiniz.
Mesela biz üç kişi marka restoranda “Akşam Restoran” yedik:
Soğuk başlangıçlarda; Köpoğlu – humus – kabak – şalgam – soğuk et – salata sosu çilekli – çeşitli ekmekle biber salçası vs . Ardından ara sıcaklar; uykuluk ve keşkek – patlıcanlı mantı – Urfa lahmacun… Ana yemek olarak da;: Tomahawk – patates kızartması – (bir özel) Hamburger – Kaburga (üstü patates spagetti) – Pastırmalı kremalı ıspanak – Fındıklı patates püresi – Lokum tabii “garnitür” eşliğinde. Ve tatlılar: Dondurmalı, çıtırlı yoğurt – Sütlaç meyve ve çıtırlı – Çikolatalı Özgün Tatlı. İçecekler: Her şey mevcut, ben virgin mary, Türk kahvesi, çay içtim. Hepsini size videoya çektim.
Aslında hesap gelse sadece yemek, dünyadaki benzerlerini düşündüğünüzde sadece $500, zaten biz bir kısmını seçerek ve paylaşarak yedik ve diğer porsiyonları ellemeden geri gönderdik. Ama sütlacı da ertesi sabah kahvaltıda yemek için odaya götürdük.
Hoca Nasrettin konaklasa burada diyecek ki, otel buysa yemek nerede, yemek buysa konaklama kaça?
Tabii ertesi sabah nihayet kalkabilince, hafif jimnastik sonrası nihayet de acıkınca doğruca esas seyahat gayemiz olan Godiva goyasına başladık.
Dünyaca ünlü otel markalarında ve müstesna lokasyonlarında otel içinde Godiva Café açıyoruz. Düşünsenize devasa çeşitliliği olan otel mutfağı, Godiva kalitesiyle sizin için taptaze üretiyor ve “her şey dahil”… Sadece çikolatalar için bana ödeme yapıyorsunuz, hani hediyelik kutular filan.
İşte size bizzat tattığım çeşitleri vidyo yaptım. Lütfen kızmayın: çünkü hepsini yemedim, tattım, ne yapayım işim bu benim; iki nazar etmeyin eğer karar verir giderseniz, tadarsınız. Anlaştık?
Neyse ben burada otelden ayrılıyorum. Zira herkes bir tarafa dağılıyor. Malum hiçbir yere dahil olmayan o meşhur markaların dükkanları da var burada. Hatta daha önce bir yazımda söz ettiğim Land of Legends (https://muratulker.com/y/tamince-land-of-legendsi-anlatan-tek-kelime-var-mutluluk/) şuracıkta!
Rixos Goyadan Gizemli Anlar kaydettim sizin için;
Gördüğünüz gibi turizm goyası da gayet güzel oluyor. Ama her güzel goya gibi bir sona bağlanıyor. Rahmetli anacım biraz da babam işten uzaklaşsın diye ısrarla bizi tatile Antalya veya Akçay, Gönen’e sürüklerdi ve nihayet eve döndüğümüzde her defasında “oh ne güzelmiş evimiz” derdi. Oh…
Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.