
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, İtalya'nın kuzeyinde Emilia-Romagna bölgesinde yer alan Bologna ve Bresscia şehirlerini kişisel internet sitesinde sanat ve kültür yaklaşımını ele aldı.
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel internet sitesinde 'Bilimin sanatın ve revakların şehri Bologna ve Bresscia' başlıklı yazısını yayımladı.

Bologna Üniversitesi ve Hümanist Hareket
1088’de kurulan Bologna Üniversitesi, Rönesans’ta hümanist düşüncenin geliştiği bir merkezdi. Klasik metinler yeniden incelendi; Aristoteles ve Galen üzerine tartışmalar yürütüldü. Üniversite salonları, dönemin bilim insanları ve öğrencileriyle dolup taşıyordu.

Bilim ve Anatomi Çalışmaları
Bologna, tıp ve anatomi alanında öncüydü. Theatrum Anatomicum, insan vücudunun incelendiği ilk yerlerden biriydi. Burada yapılan diseksiyonlar, modern tıbbın temellerini attı.

Sanat ve Mimari
Carracci ailesi ve Guido Reni, Bologna’ya kendi sanat dillerini kazandırdı. Bu eserler Barok döneme giden yolu açtı. San Petronio Bazilikası’nın yarım kalan cephesi ve Asinelli ile Garisenda Kuleleri, şehrin oldukça önemli yerleri arasında.

Şehrin oldukça önemli yerleri arasında yer alan ve Bologna’da aklımızı başımızdan alan Asinelli ve Garisenda kuleleri, şehir merkezinde elinizi kaldırıp selam verebileceğiniz kadar yüksekler! Bir nevi Orta Çağ İtalya’sının gökdelenleri sayılan bu kuleler, aslında Pisa Kulesi gibi; eğik ama heybetlidir.
Duyduğumuza göre; 1100’lerin başında inşa edilen bu kuleler iki aile arasında hangisinin daha güçlü olduğunu göstermek için yapılmış.

Asinelli Kulesi, başlangıçta 70 metreymiş, sonra 97,2 metreye kadar yükselmiş. Bu kuleyi yapan ailelerin amacı sadece yüksek bir yapı dikmek değil, aynı zamanda “biz buradayız ve güçlüyüz” demekmiş. Yani biraz prestij, biraz güç gösterisi. Eskiden şehir tarafından hapishane ve küçük bir hisar olarak kullanılmış, bilim insanları kuleyi Dünya’nın dönüşünü incelemek için de kullanmış, ikinci Dünya Savaşı’nda gözlem noktası olmuş. Garisenda Kulesi ise Asinelli’nin eğik ama minik kardeşi. İlk başta 60 metreymiş ama zemin kayınca 48 metreye düşürülmüş ve günümüzde 3,2 metre kadar eğik duruyor. Garisenda’nın amacı da benzer şekilde aile prestijini göstermekmiş. Eğik duruşu, Orta Çağ’dan beri hem şehrin simgesi olmuş hem de Dante ve Goethe gibi ünlü isimlerin eserlerinde yer bulmuş. Özetle bu kuleler, tarih boyunca hem güç hem bilim hem de maceranın mekanı olmuş. Orta Çağın aileler arası rekabetini günümüze taşıyor ve şehrin ruhuyla Bologna’da hayat buluyor. Eğik veya heybetli, her biri şehre kendine özgü bir mizah ve tarih dokunuşu katıyor.
Tabii tahmin edersiniz, bu eskinin mirasını muhafaza ederken bu husus sadece binalarla sınırlı kalmamış ve yemek, içmek, sosyal yaşamda da kendini sürdürmüş. Mesela fiat500 buna güzel bir örnek, gömlek aldığım manifatura mağazası ise sadece eski bir revakın altına yerleştirilmiş olmakla kalmamıştı, yüz yılı aşkın orada olan bir aile müessesesiydi.
Evet, Bologna aynı zamanda gastronomisiyle de İtalya’nın en güçlü şehirlerinden biri olarak biliniyor. “La Grassa” yani “şişman” lakabını alması da boşuna değil. Tagliatelle al ragù (dışarıda çoğunlukla “Bolognese” diye bilinir), tortellini ve mortadella şehrin mutfak mirasının en parlak örnekleri. Rönesans’ta öğrencilerin ve tüccarların uğrak noktası olan hanlarda pişen yemekler, bugün hâlâ diğer İtalyan şehirlerinde olduğu gibi şehrin trattoria ve osteria’larında yaşatılır. Yemek, Bologna kültüründe yalnızca bir ihtiyaç değil; bir araya gelmenin, sohbet etmenin ve yaşamı kutlamanın temel unsurlarından biri olarak görülüyor.
Şehrin kimliğini belirleyen bir diğer unsur ise portikolarıdır. UNESCO Dünya Mirası listesine giren bu uzun kemerli yürüyüş yolları, 38 kilometreden fazla bir ağıyla tüm kenti sarar. Portikolar yalnızca yağmurdan ya da güneşten koruyan yapılar değil, aynı zamanda sosyal hayatın ritmini belirleyen mekânlar. İnsanlar burada buluşuyor, alışveriş yapıyor, tartışıyor. Yüzyıllar boyunca tüccarlar için dükkân, ressamlar için atölye, öğrenciler için derslik işlevi görmüş bu revaklı yapılar, Bologna’yı diğer İtalyan şehirlerinden ayıran eşsiz bir estetik ve toplumsal doku sunar.
Bologna ayrıca politik açıdan da tarih boyunca önemli bir rol oynamış. Orta Çağ’dan itibaren özgürlükçü gelenekleriyle tanınan şehir, komün yönetim biçiminin en güçlü örneklerinden birini sunmuş. Modern dönemde de İtalya’nın sol eğilimli siyasal ve entelektüel hareketlerinin merkezlerinden biri olmuş. Öğrenci hareketleri, işçi protestoları ve kültürel tartışmalar, Bologna’yı yalnızca akademik bir merkez değil, aynı zamanda toplumsal fikirlerin şekillendiği bir arena hâline getirmiş. Bu da şehrin, sadece geçmişin değil bugünün de canlı bir entelektüel odağı olduğunu gösteriyor.