Şair, yazar, çevirmen ve öğretmen gibi pek çok unvana sahip olan Metin Cengiz, “Nasıl Şiir” başlıklı ilk yazısıyla “Demokrat” gazetesinde; sonraki yıllarda çevirmenliğin yanı sıra şiir ve yazıları “Broy”, “Varlık”, “Adam Sanat”, “Edebiyat ve Eleştiri”, “Bahçe (Antalya), “Islık” (Mersin), “Şiir Odası” (Ankara), “Düşün”, “Yasakmeyve”, “Parantez”, “Yazko Edebiyat”, “Kum”, vb. dergilerde yayımlanmış. Gazeteler, aylık dergilerde çeşitli özellikle şiir sorunları üzerine ve kitap tanıtma türünde yazılar yazmış olan Cengiz, “Şarkılar Kitabı” ile 1996 yılı Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, “Sonsuzluk Çiseler Büyük Sularda” toplu şiirler kitabı ile 2010 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü almış. Cengiz, yazar olmak isteyen çocuklara ise insanı tanımak için okumanın çok önemli olduğunu vurguluyor.
Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen babanın ilk çocuğuyum. Okuma yazmayı erken öğrendim. Sanırım o yıllardan kalma bir alışkanlık haline geldi. Okumak benim için hayatımda hep en önemli ve ciddi bir uğraş oldu. Çocukluk yıllarımda oyun oynamak ve okul zamanım dışında kendimi sürekli kitap okurken hatırlıyorum. Çok kitap okudum ama okuduğum ilk kitabı hatırlamıyorum. İlkokuldayken babamın kitaplığından çok fazla kitap okurdum. Refik Halit, Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri, Ömer Seyfettin… Bu böyle sürdü.
Sistemli bir şekilde okur ve yazarım
Sanırım bir çocuk için dünyaya getirdiği ailesi ve yaşadığı çevresi çok önemli. Ben ilkokulda ve ortaokuldayken arkadaşlarla aramızda roman kitapları takas ederdik ve öğretmenlerimiz de bizi desteklerdi bu konuda ama başta aile desteklemeli çocuğu. Babamın hakkını vermeliyim… Hiç baskı yapmadan, zorlamadan bu alışkanlığı edinmemi sağladı.
Elbette okurdum. Kitabın kişide yarattığı hayal gücü, başka dünyaları tanımada sağladığı olanaklar eşsiz ve çok zengin. Çocuk akıl yürüterek düş kuruyor, kıyaslamayı, kurgulamayı öğreniyor. Doğru yazarları bulmak önemli. Dili kıvrak ve canlı olmayan, düş gücünden yoksun, yazınsal yaşama kıt bir kitap çocuğu, daha kekelemeye başladığı an kitaptan boğulur ve soğur. Çocuk kitapları yayıncılığı bu anlamda çok önemli. Çocuk gelecekteki insanın temelini oluşturur. Okumaktan haz duymayı öğrenmemiş bir çocuk, daha yetişmeye başlamadan çürümeye başlamış odun gibidir.
Boş zamanım yok. Sistemli bir biçimde okur ve yazarım. İş hayatım da zaten bunu gerektiriyor. (Uzun zamandır editörlük, çevirmenlik yapıyorum. Öğretmenken de okumak hayatımın en önemli işiydi.) Ayrıca okumayı seviyor ve bundan haz alıyorum. Bazı kitapları çok sevdiğimde yanı başıma koyarım, döner döner okurum. Şiir için de aynı durum geçerli. Okuduğum şiirin gizlerini, derinliğini bir bilmece gibi çözmeyi severim.
Yazar olmak için değil ama insan olmak ve insanı tanımak için okumak çok önemli. İnsan toprağını da okuyarak tanır. Çiftçi nasıl ekip biçerek, elleyip okşayarak toprağı öğreniyorsa insan da yurdunu okuyarak tanır. Yurdunu tanımak derken nerede karpuz yetiştiği ya da hangi ilde demir üretildiğinden söz etmiyorum. Bunlar da önemli kuşkusuz ama o toprağın üzerinde yaşayan insana ve bu insanın evrenini tanımaktan söz ediyorum. Ama bu derslerin dışında okumak uğraşı. Zira dersin yüzü soğuktur. Yazar olmak için yapılan okumanın ise amaca yarayacağını sanmıyorum. İnsan bir gün kalemi kendiliğinden eline almıyorsa, bu işte bir yanlışlık var derim.
Not: Ahmet Kot Kitaplığı’nın katkılarıyla bu röportaj gerçekleşmiştir.