İstanbullu bir ailede doğup büyümüş olan 47 yaşındaki oyuncu ve müzisyen Kaptan Gürman, tiyatro oyuncusu bir annenin ve esnaf bir babanın oğlu. Oyunculuğunun annesinden geldiğini söyleyen Gürman’ın annesi Sema Erbay, başarısıyla sadece yaşadığı yüzyılı değil, sonraki yüzyılı da etkileyen geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü’nün öğrencisi. Müzisyen dedesi Hasan Yeter Gürman’dan da müziği kaptığını dile getiren Gürman, çocukluğundan beri müzik ve tiyatro ile iç içe bir yaşam sürdürmüş.
Kaptan Gürman’ı hepimiz aslında TRT 1’in sevilen dizilerinde oynadığı karakterlerle tanıyoruz. Gürman, Yunus Emre Aşkın Yolculuğu dizisinde bilge meczup Aynalı karakteriyle, reytingler kıran Diriliş Ertuğrul dizisinde ise gerçek evliyalardan Geyikli Baba rolüyle karşımıza çıkmıştı. Gürman’ı şimdiyse izleyicileri ekranlara kilitleyen Gönül Dağı dizisindeki derviş Bülbül Divanesi karakteriyle izliyoruz. Oyunculuğunun yanı sıra müzisyenlikte yapan Gürman’ın “Beni Orada Bırak”, “Liman”, “Dalıp Dalıp” ve “Evde Yokum” isimli teklileri var. Gürman ile Salacak’taki ofisinde buluşup annesini, dedesini, çocukluk yıllarını, oyunculuğunu ve müzisyenliğini konuştuk.
İstanbullu bir ailede doğup büyümüş olan 47 yaşındaki Kaptan Gürman, tiyatro oyuncusu bir annenin ve esnaf bir babanın oğlu. Kalabalık bir ailede büyüdüğünü anlatan Gürman, teyzeleri ve kuzenleriyle birlikte Salacak’ta bir konakta büyümüş. Şimdi oraların yıkıldığını söyleyen Gürman, o konağın yerine yine Salacak’ta bahçeli bir apartmanda oturduklarını söylüyor. Gürman, çocukluk yıllarında annesi oyuncu olduğu için kimi zaman anneannesinde kimi zamansa dedesinde kalırmış. “Dedem Hasan Yeter Gürman müzisyen, taş plakları var. Aynı zamanda da Behiye Aksoy ile teyze çocukları ve beraber büyüdüler” diyen Gürman’ın annesi Sema Erbay da başarısıyla sadece yaşadığı yüzyılı değil, sonraki yüzyılı da etkileyen geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü’nün öğrencisiymiş.
Annesinin, Haldun Taner’in öncülüğünde Ahmet Gülhan, Zeki Alasya ve Metin Akpınar tarafından kurulan Devekuşu Kabare tiyatrosunda oynadığını ama daha çok kanto oynadığını söylüyor. Küçükken Salacak’taki evlerinin bahçesinde gece gündüz fasılların, sohbetlerin edildiğini, müzik, tiyatro ve kantoların gösterildiğini anlatıyor. Gürman, “Annem evde çalıştığında, evdeki tiyatro havası bir eğitim gibi değil de oyun gibiydi benim için” diyerek anlatıyor o günleri.
Gürman, oyunculuğa ilk adımı ise elbetteki annesi sayesinde atacaktı. Gürman, “Annem beni çocukken Üstün Asutay’ın çocuk tiyatrosuna götürüp artık ‘Eti kemiği sizin hazırdır’ diyerek oyuncu arkadaşlarına teslim etti. Ondan sonra artık dışarıya açılmış oldum” diyor ve “Annem olduğu zaman sahneye ilk çıktığımda tutuldum, heyecanlandım ve ne yapacağımı bilemedim. O günden sonra annem benimle bir daha gelmedi” şeklinde sahneye ilk adımını nasıl attığını anlatıyor. Daha sonra 1989 yıllarında Türk Bank çocuk tiyatrosunun Bez Bebek isimli yetişkin oyunuyla profesyonel bir şekilde tiyatro oyuncusu olarak ilk adımını atmış. Akabinde Üsküdar Halk Eğitim Merkezi ve Üsküdar İmar Kültür Merkezi tiyatro bölümlerinden eğitim almış. Gürman, Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesi’nde amatör bir tiyatro grubuyla katıldıkları oyunda Sait Ergenç’in kendisini fark etmesiyle de oyunculuğunun tutkuya dönüştüğünü söylüyor.
27 yıldır hem sahne önünde hem de sahne arkasında bu işe gönül vermiş olan Gürman, “Bu 27 yılda birçok şey de kaybettim. Başka işlerde çalışmak zorunda kaldım” şeklinde bu yolda nelerle mücadele ettiğini şu sözlerle aktarıyor: “Marangoz atölyesinde çalıştım ama bunu sinema dekoru yapıyor gibi, sokaklarda esnaflık yaptım, camilerde yattım, tuvalet temizledim ama bunları geçimimi sağlamak için yaparken bir yandan da aktörlüğüm için, karakter zenginliği için birikim oluşturdum. Yıkılmama savaşımı verdim, ayakta durma savaşım oldu. Oyunculuk yolunda bazen kendimi kaybediyorum bazen de kendimi buluyorum.”
Hep derviş, bilge meczup, evliya rolleriyle izlediğimiz Gürman, canlandırdığı karakterlerde “O karakteri yaşıyorum. Canlandırdığım karakterlerde yaşamımdan, hayatımdan izler taşıyorum” diyor. Gürman’a Derviş karakteri TRT 1’de yayınlanan Yunus Emre Aşkın Yolculuğu dizisinden Aynalı karakteriyle gelmiş ilk. “Yunus Emre’de oynadığım rolde anneannemden bana gelen bir şeyler var. Küçükken bize öğrettiği edepleri hatırlayıp çok rahat canlandırdım. O dekoru, o sahneyi görünce çocukluğum gözümde canlandı ve sanki biraz büyümüş gibi oldum” diyor. Diriliş Ertuğrul dizisinde Geyikli Baba rolünde ise küçükken aldığı at eğitimini o karakteriyle yaşadığını ifade ediyor. Gürman, Gönül Dağı dizisinde oynadığı Bülbül Divanesi rolünü ise şu sözlerle anlatıyor: “Bilge, bozkırda gezen benim alışkın olduğum ve dedemle anneannemle yaşadığım şeylerdi. Bülbül Divanesi karakteri içimle dışımı, sessiz düşüncelerimi anlatıyor. Kendi içimi ararken uzun süre doğaya olan yolculuğumdaki serüvenimden hikâyeler, yaşananlar sanki izlenip kaleme alınıp projelendirilip beni yazmışlar diyorum.”
Oyunculuğunun yanı sıra müzisyenlik de yapan Gürman’ın “Beni Orada Bırak”, “Liman” isimli teklileri var. Gürman, aynı zamanda geçtiğimiz aylarda da “Dalıp Dalıp” ve “Evde Yokum” isimli teklilerini müzikseverlerle buluşturdu. “Rockçıyım, hipçiyim ama yeniçeri bir hipçiyim” şeklinde kendini tanımlayan Gürman, hip müzikle ilgilendiğini, tabla çaldığını söylüyor. Şarkılarında çocukluğundan etkiler ve tasavvuf izleri olduğunu dile getiren Gürman, “Hep tasavvuf müziklerle büyüdüm, yetiştim. Dede tarafımda Türk Sanat Müziği ile ilgileniyordu. Gençken de anneannemin dinlettirdiği İlhan İrem şarkıları dolmuştu içime. Bunları ayıklayıp Anadolu Rock müziği çok hoşuma gidince İlhan İrem’den sonra Cem Karaca, Barış Manço, bu toprakların sazı, sözü, Neşet Ertaş beni çok etkiledi. Şimdiyse hayatım boyunca gönül yarası, aşk acıları, insan ilişkileri, arkadaşlık ortamlarım, bulunduğumuz şehrin çocukluğumuzdaki haliyle günümüz haline gelene kadar değişim sürecinin hepsinin bir etkisi var ruhani hayatımda. Ben bunları ruhumu, dilime, sazıma, sözüme vurarak kelimelerle müziklerle ifade etmeye çalışıyorum” diyor.
Gürman, çocukken annesi çalıştığı için kimi zaman anneannesinde kimi zamansa dedesinde kalırmış. Anneannesinde kaldığı zamanlar evlerinin yan bahçesinde Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin türbesi varmış. Hüdayi Hazretleri’ni bir süre dedesi sanan Gürman, o günleri şöyle anlatıyor:
“Anneannemde vakit geçirdiğim zaman evimizin yan bahçesinde Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin türbesi, türbenin yanında da hamam vardı. Oyun bahçemizde hep sokağa çıktığımızda ya türbenin bahçesi ya da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin yolu vardı başka yolumuz yoktu. Yanımızdaki hamamın türbesine biz bakıyorduk. Anneannem de türbedar bir kadındı. Çocukken eve hep dede gelecek sanıyordum. Anneannem ‘Hamama dedeye su, havlu, takunya, terlik ve kovayla su koyun’ diyerek sabahları kaldırıyordu beni. Daha sonra o hamam yıkıldı. Bir bina yapıldı ama biz anneannem yaşayana kadar dede evde, dede burada ona suyunu eksik etme, havlusunu eksik etme ondan el almış gibi o geleneği devam ettirdim.”
Aynı zamanda anneannesiyle kaldığı zamanlarda İlhan İrem’i de dayısı sanan Gürman, o anları size şöyle aktarıyor: “Evde radyoda İlhan İrem çaldığında anneannem ‘Oğlum çıktı benim’ deyince onu dayım sanırdım. Anneannem vefat ettikten sonra anladım gerçeği. Çünkü dayılarım vardı ama gemici oldukları için Türkiye’ye çok sık gelmiyorlardı. İsimleri bahsediliyordu ama hiçbir zaman dayılarımı görmüyordum. O yüzden dayılarımdan bahsedilince, onları da merak ettiğim için İlhan İrem’i dayım sanıyordum.” Büyüyünce İlhan İrem bağımlısı olduğunu söyleyen Gürman, beş yıl boyunca İlhan İrem’den başka kimseyi dinlemeden kendisini müzik stüdyosuna kapatıp enstrümanlarla haşır neşir olduğunu söylüyor.