601 gün... Dile kolay, 2019 Ağustos ayından bu güne her gün aynı yerde evlatları için nöbet tutuyorlar. Kar demeden, soğuk demeden, sıcak, güneş, açlık, susuzluk demeden HDP Diyarbakır il binası önünde taş merdivenlerde başladıkları eylemlerine bir naylon çadırda yılmadan devam ediyorlar. Son evlat dönene kadar da beklemeye kararlılar. Çocukları PKK tarafından kandırılıp dağa kaçırılan ailelerden bahsediyoruz.
2019 yılının 22 Ağustos gününde Hacire Annenin oğlu Mustafa’yı terör örgütünün elinden kurtarmak için başlattığı nöbet, bugün 224 aileye ulaşmış durumda. Onlar da tıpkı Hacire Anne gibi çocuklarına bir an evvel kavuşmak istiyorlar.
Hacire Akar’ın HDP Diyarbakır il binası önünde başlattığı eyleminden birkaç gün sonra oğluna kavuşması, evladını teröre kaptırmış birçok anneye de umut olmuştu. Zaman içinde ailelerin sayısı artmış bu ailelerden 24ü ise çocuklarıyla kucaklaşmıştı. O 24 aile gibi şimdi diğer aileler de bir ümitle evladının nöbetini tutmaya devam ediyor ve HDP yönetiminden çocuklarını kendilerine geri vermesini istiyor.
Geçtiğimiz hafta, geride kalan 1 buçuk yılı değerlendirmek, ailelerin son durumunu görmek ve destek vermek üzere, nöbetin ilk günlerinde olduğu gibi Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Diyarbakır Annelerine bir ziyaret gerçekleştirdi. KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, KADEM Diyarbakır temsilciliği ve çevre illerden gelen Genç KADEM gönüllülerinin katıldığı ziyarette anneler, bu süreçte neler yaşadıklarını, nelerle karşılaştıklarını ve kız erkek, küçük büyük demeden kaçırılan çocuklarının hikayelerini, yürekleri yanarak yeniden anlattılar. Bir buçuk yıldır anneleri farklı dönemlerde ziyaret eden KADEM yöneticileri vesilesiyle kararlılıklarını bir kez daha sergilediler.
HDP Diyarbakır il binası önüne kurulan çadırda pandemi sebebiyle 30 kadar aile yer alıyordu. Kimi anne kucağında küçük çocuğuyla, kimi anne üzerinde kaçırılan evladının fotoğrafının yer aldığı tişörtüyle nöbetteydi. Ancak istisnasız hepsinin ellerinde çocuklarından kalan o son kare fotoğraf vardı. Evlatlarının seneler sonraki halini bilmeselerde kaçırıldığı tarihteki fotoğrafıyla sesleniyor, hikayelerini o fotoğrafla anlatıyorlardı. Aradan geçen yıllar onların çocuklarını büyütmemişti. Tıpkı evladı ölen anneler gibi onlar da, çocuklarının dağa kaçırıldığı o küçük yaşlarında donup kalmışlardı. Terör örgütü PKK’nın özellikle 2015 yılında ağırlık verdiği kandırma ve kaçırma olaylarında ergenliğe yeni adım atmış çocukları tercih ettiği görülüyordu. Ortalama olarak 14-15 yaşında kandırılan çocukların içlerinde piknik yaparken kaçırılanlar da vardı, futbol maçı yapma bahanesiyle götürülenler de. Dini eğitim alması için yolladığı medreseden kandırılarak götürülen Mevlüde Üçdağ’ın oğlu Ramazan, hafızlığa başlamış ve Kur’an’ın 7 cüzünü ezberlemiş bir çocuktu. Oğlunun okuduğu Kur’an-ı Kerim’i saklayıp gözyaşları içinde öpen Mevlüde Anne, yaşadığı özlemi “evladım yokken dünya benim olsa ne olur” diyerek ifade ediyordu. Oğlunun Türk bayrağıyla süslenmiş yatağına kimseleri yatırmıyor, döneceğine olan inancıyla yatağını her gün severek düzeltiyordu.
Süreç içinde aileler, HDP’den bir türlü gelmeyen tepkiye karşılık terör örgütü PKK’nın dezenformasyon dolu haberleriyle, kimi zaman da tehdit ve yıldırma stratejisiyle mücadele etmek zorunda kaldılar. Diyarbakır anneleri içinde en erken nöbete başlayanlardan Ayşegül Biçer, bu zorbalığı defaatle yaşayanlardan biri... Terör örgütünün tehdit ederek hatta evini kundaklayarak eyleminden vazgeçmesini istediği kanser hastası Ayşegül Biçer, yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen nöbete devam edeceğini ifade ediyor. En son PKK tarafından gönderilen ve oğlunun konuşturulduğu biri video mesaj ile ümidi söndürülmek istenen Biçer evladının tehdit edildiğine inanıyor. Oğlunun kendilerini korumak için mesaj göndermek zorunda kaldığını da belirten Biçer ve nöbetteki diğer aileler, bunun PKK’nın yeni taktiği olduğunu söylüyorlar. Eylem sürecinde PKK’nın aileleri caydırma yöntemlerinden biri de evlatlarının yaşamadığına dair yalan haberler yayması... Terör örgütünün bu dezenformasyonuna kapılmayanlara ise daha önce öldüğü söylenen çocuklarının yeni çekilmiş video mesajları iletiliyor. Videolarda çocukların ailelere artık eylemi sonlandırma çağrısı yaptıkları görülüyor. Ancak aileler bu videoların silah tehdidi altında hatta pimi çekilmiş bombaların eşliğinde kaydedildiğine inanıyor.
Nöbet bekleyen anneler arasında bulunan Necibe Çiftçi, PKK’ya iki kurban vermiş acılı başka bir anne. Bir oğlu dağa kaçırılan Necibe Anne’nin diğer oğlu kardeşini aradığı ve soruşturduğu için bir gece yarısı baskınıyla PKK tarafından öldürülüyor. Necibe Anne bu ahlaksız örgütten iki oğlunun da hesabını sormak üzere torunuyla beraber evlat nöbeti tutuyor. Kütahya’dan arkadaşları tarafından kandırılan Fadime’nin annesi Hatice Levent’in gözünün yaşı ise hiç kurumuyor. “Ben yavrumun kokusunu özledim, ‘anne’ deyişini özledim. Bir yutkunuyorum, bin ‘ah!’ çekiyorum” diyerek acısını ifade eden Hatice Anne kızının dönüşünü hasretle bekliyor. 14 yaşında PKK tarafından kaçırılan Emir Can’n annesi Nihal Çiftçi “Kalemi aldılar oğlumun elinden, silah tutuşturdular ellerine, geleceğini söndürdüler.” sözleriyle HDP’li yöneticilerin çocuklarının Avrupa’da okuduğuna da vurgu yaparak, isyan ediyor. Yaz, kış demeden her türlü işini bırakıp gelen ve bir umutla bekleyenler arasında yer alan babaların sayısı da gün geçtikçe artmış. İlk günden beri oğlunu veya kızını arayan babalar da anneler gibi sabahtan akşama kadar çocuklarının yolunu gözlüyor.
“Diyarbakır Anneleri”nin kararlılığı karşısında farklı taktik ve stratejileri deneyen PKK’nın bu çabaları örgütün içinde bulunduğu çıkmazın bir göstergesi... Bu direnişle insan kaynağı büyük ölçüde kuruyan örgüt, çareyi Avrupa’dan ve Amerika’dan devşirilmiş teröristlerde ve savaş sebebiyle kaosun devam ettiği Suriye’de arıyor.
Terör örgütünün bunca çabasına rağmen eylem bölge genelinde yayılıyor. Hakkari’de her Cuma, Şırnak ve Van’da her Perşembe, Muş’ta ise her Çarşamba aileler HDP’den ve PKK’dan çocuklarını istiyorlar. İzmir’de ise 4 aile, HDP İzmir İl binasının önünde oturma eylemine devam ediyor.
Annelerin feryadı sadece Türkiye sınırlarında da duyulmuyor. Almanya’da terör örgütünün kandırdığı kızı Nilüfer için eylem yapan Maide Anne, Almanya Başbakanı Angela Merkel’i kızının kaçırılmasıyla ilgilenmediği için eleştiriyor.
Bu büyük yürek hareketini tüm dünyaya duyurmak ve dünyanın ilgisini annelere çekmek için geçtiğimiz günlerde KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu da Birleşmiş Milletler’de bir konuşma yaptı.
Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 65. Oturumunda yer alan “Bir Annenin Feryadı: Kapsayıcı Bir STK Modeli ile Dezavantajlı Kadınların Desteklenmesi” başlıklı etkinlikte Okur, terörün gözünü çocuklara diktiğini, annelerin bunu engellemek istemesinin en tabi hakları olduğunu söyledi. Bu vicdan hareketine karşı duyarsız kalınmaması gerektiğini de vurgulayan Gümrükçüoğlu, tüm dünyadan evlatlarını arayan bu acılı annelerin çağrısına kulak vermesini istedi. Zira dünya birçok konuda olduğu gibi bu konuda da en iyi bildiği şeyi yapıyordu, yani 3 maymunu oynamak.