“Direniş: Gazze” temasıyla düzenlenen “5. Esenler Öykü Günleri” sona erdi. Yazar Yıldız Ramazanoğlu ve Cemal Şakar’a Onur Ödülleri’nin verildiği etkinlikte, edebiyatın direnişi nasıl beslediği konuşuldu. Etkinlikle ilgili değerlendirmede bulunan Ramazanoğlu, yazmanın kayıt altına almak ve delil toplamak olduğunu belirtirken, Şakar ise sanatın bir görevinin de tanıklık etmek olduğunu söyledi.
Esenler Belediyesi'nin bu yıl beşincisini düzenlediği "Esenler Öykü Günleri", pazar akşamı gerçekleştirilen ödül töreniyle sona erdi. Dr. Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen etkinlik, bu yıl "Direniş: Gazze" temasıyla düzenlendi. Etkinlikte yazar Yıldız Ramazanoğlu ve Cemal Şakar, "Onur Ödülleri"ne layık görüldü.
Tören, İsrail'in Filistin'e gerçekleştirdiği saldırılar ve kamuoyundaki tepkilere ilişkin hazırlanan video klibin gösterimiyle başladı. Açılışta konuşan Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, öykülerin bazen hüznü bazen mutluluğu bazen de insanın iç dünyasındaki muhasebeyi yansıttığını belirterek, bu seneki programın temasının Direniş ve Gazze olmasının farklı bir anlam ve sorumluluk yüklediğini söyledi. Göksu, "Her birimizin öyküsünü ve karşılaştığı hikayeleri not ediyor olsak 'insanlığımızdan utandığımız günler' veya 'dünyada insanlığın ayaklar altına alındığı günler' diye bir başlığı olur. Fakat bu çağın öyküsünü yazanlar bir ad koyarsa 'En çok kanın ve gözyaşının aktığı çağ' diyecek” diye konuştu.
DELİL TOPLAMAK EDEBİYATIN İŞLEVİ
Yeni Şafak’a konuşan Yıldız Ramazanoğlu, yılların emeğine verilen ödül için teşekkür etti. Ramazanoğlu, “Ödül alırken mahzun bir tarafımız var, çünkü hâlâ Filistin’de kıyım yaşanıyor. Öykü Günleri’nin teması da Direniş ve Gazze’ydi. Fakat baktığımız zaman Gazze’deki direnişin hala sürdürülmesinin de edebiyatla ilişkisi var. Çünkü edebiyatçılar, sanatçılar, ressamlar, sinemacılar Filistin halkıyla ilgili delil toplamasaydı, eserler ortaya koymasaydı, bütün insanlığın önüne bu birikimi, bu halkın varoluş mücadelesini koymamış olsaydı, şu anda bir Filistin halkından söz edemezdik. O yüzden yazmak, kayıt altına almak, kendi varlığımız hakkında delil toplamak edebiyatın temel işlevlerinden bir tanesi. Tema, zamanın en örtüşen teması ve çok gerekliydi. Bunun için de ayrıca tebrik ediyorum. Fakat sözün de değerini giderek kaybettiği bir zaman. Tabii ki biz sadece yazarak katkı verebiliriz, ama diliyoruz ki İslam dünyası artık korku duvarını aşsın ve gerçek manada kendi birikimiyle kendi felsefesiyle insanların önüne daha güçlü bir direniş koysun” dedi.
YAZDIKLARIM, YARINA BIRAKILMIŞ MEKTUPLAR
Sürdürülebilirlik açısından Esenler Öykü Günleri’nin beşincisinin yapılmasının kıymetli olduğunu belirten Cemal Şakar, temasının Gazze ve Direniş olmasının ayrı bir anlamı olduğunu ifade ederek şunları aktardı: “Gazze ümmetin ortak acısının bir simgesi. Tarih boyunca da böyle oldu. Ama son iki yılda yaşanan zulüm ve soykırım o kadar açık ki, hakikat karşımızda çırılçıplak duruyor. Sanatçılar konuşurken ve yazarken hakikat ortaya çıksın diye yapar. Gazze'deki durum tam tersine, hakikat çırılçıplak karşımızda duruyor. Ne söylesek ne yazsak sanki hakikatin üstünü örtecekmişiz gibi bir kaygı hissediyorum. Ben öykücülük hayatım boyunca başta Gazze olmak üzere İslam ülkesi ve dünyanın her yerindeki soykırımları yeteri kadar dillendirdim. Çünkü sanatın bir görevinin de tanıklık etmek olduğunu düşünüyorum. Yine Allah ömür verdiği sürece bunları yazmaya devam edeceğim. Yazdığım öyküleri bu anlamda yarına bırakılmış belge veya mektup gibi de düşünü-yorum.”
LEJLA’DAN DİRENİŞ ŞARKILARI
Kapanış programında Onur Ödülü alan Yıldız Ramazanoğlu ve Cemal Şakar’ın konuşmacı olduğu bir panel düzenlendi ve biyografilerinin anlatıldığı videolar gösterildi. Ardından Bosna savaşından beri direniş şarkılarıyla tanınan Bosna Hersekli müzisyen Lejla Jusic, mini bir konser verdi.
