İnsan sağlığına zarar vermeyecek mikroorganizmaları, kimyasalları ve ağır metalleri içermeyen, gerekli mineralleri gerektiği kadar bulunduran, renksiz, kokusuz ve berrak suların içme suyu olarak kullanıldığını kaydeden Başar, “Hayat ile eşdeğer olan su, sağlık için bolca tüketilmelidir. Aç kalmaya çok uzun süre dayanabilirken, susuz en fazla birkaç gün yaşayabiliriz. Yetişkin bir insanın vücut ağırlığının yüzde 55 ile yüzde 75’i sudan oluşur. Vücut ağırlığının yüzde 1’i oranında su kaybıyla halsizlik, baş ağrısı gibi yan etkiler görülürken, bu oran yüzde 20’ye ulaştığında hayati tehlike baş gösterir. Vücudumuzdaki bütün sistemler, organlar ve hücreler, fonksiyonlarını sürdürmek için suya ihtiyaç duyar. Besinlerin sindirimi, emilimi, hücrelere taşınması, vücuttaki zararlı maddelerin atılması, sindirim sisteminin çalışması, vücut ısısının denetlenmesi su ile olur. Bu nedenle öncelikle sahip olduğumuz doğal su kaynaklarını korumalı ve sağlıklı bir yaşam için bolca sağlıklı su tüketmeliyiz” dedi.
Hayatın devamlılığı ve vücut fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için suyun gerekli miktarda alınmasının önemine değinen Diyetisyen İrem Başar, “Maalesef kilo verme gayesi ile kendilerini susuz bırakanları da görüyoruz. Herkes sağlık için vücut ağırlığınızın yüzde 3’ü ila 5’i arasında gülük su tüketmektir. Örneğin 60 kiloluk bir bireyin ağırlığının yüzde 3’ü 1,8 kiloya, yüzde 5’i ise 3 kiloya tekabül eder. Hava sıcaklığı, terleme, giysiler gibi etkenler vücudumuzdaki su kaybını değiştirdiğinden, yeterli su alımını kontrol etmenin bir başka yolu da idrar rengi ve sayısını takip etmektir. Kimse kendisini susuz bırakarak kilo vermeye çalışmasın” dedi.