Tahıl öğütme geleneğiyle Filistin kültürünü yaşatıyorum

Dilber Dural
Dilber Dural
04:0016/11/2025, Pazar
G: 15/11/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Aisha'nın Hikayesi.
Aisha'nın Hikayesi.

Bu yıl 16’ncısı gerçekleştirilen “TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri”nde gösterilen Elizabeth Vibert imzalı “Aisha’nın Hikâyesi” belgeseli, Filistinli Aisha Azzam’ın Ürdün Baqa’a Mülteci Kampı’nda tahıl öğütme geleneğiyle kültürel mirasını yaşatma çabasını anlatıyor. Azzam, “Biz mutfağa ve yemeklerimize sahip çıktıkça, kimliğimizi ve tarihimizle bağlantımızı korumuş oluyoruz” diyor. Yönetmen Vibert ise, “Aisha’nın günlük yaşamı ve yemek hazırlama rutini, Filistin kültürünün ve kimliğinin canlı bir şekilde aktarılması için çok önemli” ifadelerini kullanıyor.

Yemek, Filistin mirasının en değerli parçası. Kudüslü Aisha Azzam, 35 yıl önce Ürdün’deki Baqa’a Mülteci Kampı’nda eşiyle birlikte ailenin tahıl değirmenini kurmuş. Filistin mutfağı için gerekli tahıl ve otların öğütülerek kullanılması, kültürlerinin korunmasında büyük bir öneme sahip. Azzam, yurtlarından edilen Filistinlilerin mülteci kampında aileyi ve toplumu yeniden inşa etme çabasının izini yemek aracılığıyla sürmüş. TRT tarafından bu yıl 16’ncısı düzenlenen “TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri”, “Kimin Hikâyesi Kimin Gerçeği” temasıyla dünyanın farklı coğrafyalarından ve kültürlerinden insana, doğaya, hayata ve tarihe dair hikâyeleri izleyiciyle buluşturdu. Etkinlikteki “Filistin Seçkisi” kapsamında gösterilen, yönetmen Elizabeth Vibert imzalı “Aisha’nın Hikâyesi” (The Story of Aisha) belgeseli ise izleyiciyi Ürdün’deki Baqa’a Mülteci Kampı’nın gündelik hayatına götürüyor. Hasat, öğütme, yemek pişirme ve ziyafetler; filmin yerinden edilme, özlem, kararlılık ve direniş eksenini oluşturuyor. Azzam’ın şu sözleri ise filmin özünü özetliyor: “Filistinliler olarak bizi bir arada tutan şey yemektir.” “Aisha’nın Hikâyesi”, Filistinlilerin yaşamlarını tanımlayan kayıp, güzellik ve direnişi yakından inceliyor. Bir sofradan bir halkın hafızasına uzanan güçlü bir tanıklık sunuyor. Biz de Yeni Şafak Pazar olarak; gösterim sonrası belgeselin kahramanı Aisha Azzam ve yönetmen Elizabeth Vibert ile bir araya geldik.

58 yıldır Filistin’e gidemiyoruz

Aslen Kudüslü olan Aisha Azzam, Ürdün’de doğmuş, büyümüş ve yaşamını orada sürdürüyor. Azzam, ailesinin önce 1948’deki Nakba sırasında Kudüs’ten Ürdün’e, ardından 1967’de ikinci kez göç etmek zorunda kaldığını belirtiyor. Azzam, “İlk göç 1948’de, ben henüz doğmamışken gerçekleşti. O dönemde Filistinliler evlerinden zorla göç ettirildi, yüzlerce köy boşaltıldı ve yıkıldı. Ailem de güvenlik nedeniyle Ürdün’e sığındı. Ben Ürdün’de doğdum. Bir süre sonra ailem Kudüs’e dönmüş, ancak 1967’de yaşanan Altı Gün Savaşı ve İsrail işgali nedeniyle tekrar Ürdün’e göç etmek zorunda kaldık. Sonra hepimiz orada kaldık. Önce Ürdün’ün Kerame bölgesindeki mülteci kampına, ardından Baqa’a Mülteci Kampı’na geçtik” diyor. Çocukluk ve gençlik yıllarına dair en canlı hatıralarının Kudüs’te geçtiğini anlatan Azzam, o günleri şöyle dile getiriyor: “6-7 yaşlarımı hatırlıyorum. Babam bizi Kudüs’e götürürdü, orada namaz kılardık. Küçüktük, belki tam bilmiyorduk ama namaz kılmaya çalışırdık. Namazdan sonra babam bizi Kudüs’ün çarşılarında gezdirirdi. O günler, çocukluğumun en güzel zamanlarıydı. O dönemleri hiç unutmam. Ancak 1967’deki Altı Gün Savaşı çıktıktan sonra tamamen mecbur kaldık ve Ürdün’e gittik. Orada yaşamımızı sürdürdük ama 58 yıldır ne Kudüs’e ne de Filistin’e tekrar gidemedik.”

Yemek yapmayı mülteci kampında annemden öğrendim

Ailesinin tek kızı olduğunu ve bu nedenle küçük yaşlardan itibaren mutfak işlerini üstlendiğini anlatan Azzam, “Biz aslında on kardeşiz, tek kız benim” diyor. “Babamı da sayarsak, ailede çok erkek vardı. Bu nedenle mecburen annemle birlikte sürekli mutfağa giriyordum, bütün işleri birlikte yapıyorduk. Her şeyi annemden öğrendim” ifadelerini kullanıyor. Azzam, “Bu yemekler bizim kültürel mirasımız. Mülteci kampında büyüyen bizlere ailemiz sürekli bunu öğretmeye çalıştı. Evlenirken bile insan seçerken bu mirası ve kültürü göz önünde bulunduruyorduk. Kendi toplumumuz ve değerlerimizle uyumlu seçimler yapmaya çalıştık. Bu yüzden kendimizi yetiştirdik ve kültürümüzü yaşatmak zorunda kaldık” şeklinde konuşuyor.

Yönetmen Elizabeth Vibert, “Aisha, ailenin bir kadın lideri. Onun hikâyesiyle Filistinli kadının şerefini, saygınlığını anlatmasını istedik” açıklamasını yapıyor.

Günüm buğday öğütmekle başlıyor

Dört kız ve sekiz erkek çocuğu olan Azzam, çocuklarını büyütürken, eğitimlerini ve yönelimlerini de dikkate alarak onları özellikle yemek ve mutfak kültürüne yönlendirdiğini söylüyor. Azzam, “Bazıları eğitimini tamamladı, bazıları tamamlamadı. Eğitimini tamamlamayan çocuklarımı özellikle yemeğe yönlendirmeye çalıştım. Çünkü bu, Filistin’in kültürel mirasının bir parçası ve bizim için çok önemli. Bu mirası korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak zorundayız” açıklamasını yapıyor. Azzam için yemek, sadece bir beslenme aracı değil aileyi bir arada tutan, kültürel kimliği yaşatan ve mülteci hayatında yeniden inşa sürecinin merkezinde yer alan bir bağ. Azzam, “Biz mutfağa ve yemeklerimize sahip çıktıkça, kimliğimizi ve tarihimizle bağlantımızı da korumuş oluyoruz” diyor.

Ürdün’deki günlük hayatının ritmini, tahıl öğütmekle başladığını anlatan Azzam, değirmenin yalnızca kendi ailesinin değil, komşuların da ihtiyaçlarını karşıladığını söylüyor. Azzam, “Günüm buğday öğütmekle başlıyor. Biz sadece kendi buğdayımızı değil, öğütmek isteyen herkese hizmet ediyoruz. Çünkü buğday bizim için çok önemli, geleneksel yemeklerin hazırlanmasında büyük rolü var” ifadelerini kullanıyor. Aile içinde yemek kültürünün merkezi olduğunu vurgulayan Azzam hem sevinçlerin hem de üzüntülerin sofralarda şekillendiğini aktarıyor. Kutlama ve taziye sofralarında benzer hazırlıkların yapıldığını, ekmek ve hamur işlerinin, özel yemeklerin özenle hazırlandığını anlatıyor.

Yemek aile bağlarımızı da güçlendiriyor

Azzam’a göre, Filistinlileri bir arada tutan en güçlü bağ, karşılıklı sevgi, akrabalık ve topluluk ilişkileri. Yemek ise bu bağın içinde özel bir yere sahip. Azzam, “1967’den önce ve sonra, göçten sonra, hepimiz birbirimize çok bağlıyız. Bu bağı tarif etmek çok zor ama yemek mutlaka bir parça. Kültürel mirasımızın içinde yemek önemli bir yer tutuyor” diyor. Azzam, yemeklerin sadece beslenme amacı taşımadığını, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bağları güçlendirdiğini anlatıyor. Özellikle meftoul veya mensefi gibi geleneksel Filistin yemeklerini yaparken, komşuları ve akrabalarını davet ettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Bazen mensefi yemeğini yapıyoruz, komşularımızı ve akrabalarımızı çağırıyoruz. Bazen de akrabalar soruyor: ‘Nasıl yapıyorsun, bana da getir.’ Yemek tarifleri paylaşmak, birlikte yemek yemek, bu bağları güçlendiriyor.”

Aisha’nın hikâyesi Filistinli kadınların gücünü gösteriyor

Yönetmen Elizabeth Vibert, “2018 yılında Aisha ile tanıştım. Ben özellikle dünyanın en zor koşullarında yaşayan, savunmasız kadınlarının hikâyelerini anlatmak istiyordum. Bu kadınlar çoğu zaman sadece ‘baskı altında’ kadınlar olarak görülüyor, özellikle Batı, Filistinli kadınları öyle görüyor. Halbuki Aisha, büyükanne ve kesinlikle baskı altında bir kadın değil ve o ailenin aslında bir kadın lideri. Biz de onun hikâyesiyle Filistinli kadının şerefini, saygınlığını anlatmasını istedik” diyor. Vibert, tarihçi geçmişinin de bu projede kendisine rehberlik ettiğini belirtiyor. Aisha’nın günlük yaşamı ve yemek hazırlama rutini, Filistin kültürünün ve kimliğinin canlı bir şekilde aktarılması için çok önemli” ifadelerini kullanan Vibert, sözlerine şöyle devam ediyor: “Aisha, yaptığı iş aracılığıyla topluluğunu birbirine bağlıyor ve yemek kültürüyle fiziksel ve duygusal bir bağ kuruyor. Sıradan bir kadın, bir tahıl değirmencisi gibi gözükebilir ama yaptığı iş, Filistin halkı için çok büyük bir anlam taşıyor. Ben çalışmalarımda 30 yılı aşkın süredir yemek ve kültürel kimlik ilişkisini inceliyorum. Yemeğin hem bir toplumun kimliğini yaşatma hem de kültürel önyargı ve yargılar üzerinden değerlendirme aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu yüzden belgeselde yemeğe odaklandım.” sözleriyle açıklıyor.


#aktüel
#belgesel
#Filistin