Güz acısı gibi başlayan Gazze mezalimi aylardır durmuyor. Çocuk mezarlığına dönüştürülmek isteniyor o topraklar. Her gün bombalanan bu şehir vicdan sahibi gönüllerde acı bir tabloya dönüşüyor.
Bu konuda bir ay önce kaleme aldığım "Hamburger ve çocuklar" başlıklı yazıda çocuklarımızın elinden tutup götürdüğümüz hamburgerin o bölgede nasıl bombaya dönüştüğünü anlatmaya çalışmıştım. Yazı "Bize ait lezzetlerin unutulmasının ve global köyün karın doyuran ürünlerinin birer sembolü gibi hamburgerler." ile başlayıp "Varsın hamburgerimiz eksik olsun." ile bitiyordu. O günden beri herşey o kadar çabuk gelişti ve derinleşti ki.
Bu duruma karşı yapabileceğimiz, her vatandaşın kullanabileceği en güçlü silahı, bu mezalime destek verenlere yapılacak boykot eylemi. Belki ilk başta etkisi yok gibi sanılsa da zamanla büyüyen, haklıyı aynı zamanda güçlü de yapacak bir protesto şekli.
Tükettiğimiz yabancı menşeili ürünlerin parasının hangi sermaye gruplarını büyütüp bombaya ve mermiye dönüştüğü gerçeği görüldükten sonra halkımızın tüketim bilincinin tahminlerin çok ötesinde, çok daha yüksek düzeyde arttığını gözlemliyoruz.
Bu artışa bağlı olarak zulme ortak olanların ve destek verenlerin satışlarının önemli oranda düştüğü artık saklanamayacak kadar ortada. Açık veya gizli ortaklıkları ortaya çıktıkça firmalar ekonomik olarak cezalandırılmaya devam ediyor. Çok şubeli bir marketin yine böyle bir ortaklığı sebebiyle satışlarının bir haftada yarı yarıya düştüğünü bizzat bir görevlisinden öğrendiğimde boykotun hangi boyuta ulaştığını gösteren bir örnek olarak verebilirim.
Boykotun Filistin'e ve bize kazandırdıkları konusunda birkaç kelam etmeden önce bugün tüketim bilinci konusunda ulaştığımız noktanın hiç de yabana atılır cinsten olmadığını görmek zorundayız. Bunu küçümsemenin gereği yoktur. Yeter ki bunu uzun süreye, mümkünse üretim bandına kadar yaymak gerekiyor.
Konunun en başına dönersek Filistin için bir araya gelmemizin somut olarak ne gibi faydası olacağı üzerinde durmakta fayda var. Bu durum Filistin'den çok Türkiye için önemli. Çünkü son zamanlarda fikren ve zihnen bir dağılma, bir boşvermişlik vardı. Daha da önemlisi market raflarından veya internet üzerinden ne alırsak alalım kime para kazandırdığımız konusunda en ufak bir kaygımız yoktu. Yeter ki reklamlar bizi inandırsın, yeter ki zevkimiz ve keyfimiz emretsin, parası neyse alıp tüketmeye hazırdık. Aslında tüketirken kaybettiğimizi bilmiyorduk. İnsanların teröre en büyük desteğin ekonomik boyutta verildiğini görmesi ve bu dilden tüketici bazında bir yaptırım bilincinin oluşması oldukça değerli.
Küreselleşme oyununda mağlup tarafta yani tüketen, hazırcı tarafta değil de üreten tarafta olduğumuz sürece kazanacağız. Bir kolanın sadece bir kola, bir kahvenin sadece bir kahve olmadığını öğrenmenin zamanı gelmişti. Bu bilinçlenmeyi yine küçük hesaplar uğruna harcarsak çok ama çok yazık olacak.
Yani bizim Filistin'e değil, halihazırda Filistin'in bize bir bilinç etrafında bir araya gelme konusunda faydası oldu. Milletimizi bir akılda ve fikirde birleştirdi.
Boykot, küreselleşen dünyada aslında bu küreselleşme masalının çok da doğru yürümediğinin de açık bir göstergesi. Çünkü ortada ticari bağlamda serbest bir ortamın olmadığı gerçeği var.
Boykotun belki bugün itibariyle Filistin halkına bir faydası olmayacak. Ama bize en azından daha sağlıklı ve daha yerli yiyecek içecek tercih etmek için azıcık da olsa bir etkisi olacak. Eğer bir miting düzenlenecekse, bu kınama ve sloganlar eşliğinde kuru kalabalık mı olmalı yoksa Filistin'in yüreğine su serpen, İsrail'e korku salan samimi bir kıyam mı olmalı. Kişiler istikrarlı boykot uygulayıp bunu sistemleştirseler devletleri etkileyebilirler. Bu anlamda sivil hareketlerden yoksunuz maalesef.
Boykot ile geleneksel lezzetlerimiz arasında nasıl bir bağ olduğunu merak edenlere şunu söyleyebilirim. Nasıl ki geleneklerimizden, değerlerimizden koptukça biz olmaktan çıkmıştık. Aynı şekilde bize ait olana, kaynaklara ve formülü bize ait olanlara sahip çıktıkça, bize ait olanı unutmak yerine yeniden ortaya çıkardıkça, keşfettikçe kazanacağız. Üretirken bağımlılıktan kurtulmak gerçek bağımsızlık yolunda atılmış en büyük adım olacaktır. Siz halkı komik görenlere aldırmayın. Çünkü haklı olan er geç kazanacaktır. Yeter ki, Aliya İzetbegoviç’in uyarısına kulak verip düşmana benzemeye çalışmayalım.
Sakarya üre tatlısına tescil
Sakarya Ticaret Odası tarafından yapılan başvuru üzerine şehre ait lezzetlerden “üre tatlısı” coğrafi işaretle tescillendi. Ana malzemesi darı olan üre tatlısı, Kaynarca manav mutfağında bayramlarda, kınalarda ikram olarak sunulur. Coğrafi işaret tescilli dartılı keşkeğin arkasından geleneksel olarak yenir. Sakarya Ticaret Odası girişimiyle daha önce de “ceviz ezmesi", "Pamukova kavunu", "Sakarya Abhaz (Abaza) peyniri", "Sakarya Kazımpaşa köftesi", "Taraklı enginarı", "Taraklı uğut tatlısı", "Taraklı şimşir kaşık", "Taraklı şimşir tarak coğrafi işaret alınmıştı.
Araban sarımsağına Avrupa yolu
Avrupa sınırları içinde de Taşköprü sarımsağına rakip geliyor. Alternatif ürün olarak Gaziantep'in Araban ilçesinde üretimi yapılan coğrafi işaretli Araban sarımsağı Avrupa Birliği (AB) nezdinde tescillenmesinde son aşamaya geldi. AB nezdinde mevcut 14 tescilli coğrafi işaretli ürünü bulunan Türkiye 6 coğrafi işaretli ürünüyle tescil sayısını bu yıl bitmeden 20'ye çıkarması bekleniyor. İlan aşamasındaki 7 ürün ile birlikte 47 ürün için tescil bekleniyor. AB'de tescilli olan ürünlerimiz başta Taşköprü sarımsağı olmak üzere Antakya künefesi, Aydın inciri ve kestanesi, Bayramiç beyazı, Çağlayancerit cevizi, Edremit zeytinyağı, Gaziantep baklavası, Gemlik zeytini, Giresun tombul fındığı, Malatya kayısısı, Milas zeytinyağı ve yağlı zeytini, Suruç narından oluşuyor.
Aksaray’ın ‘Gelveri’ çöreği
Aksaray mutfağına ait özel lezzetlerden “Gelveri çöreği” veya “Gelveri ekmeği” ekmeklik buğday unu, su, tuz ve genellikle ekşi maya kullanılarak yapılır. Taş zeminli fırınlarda ve tandırlarda pişirilen, yuvarlak şekli, yumuşak içi ve kendine has yapısı ile üretim şeklini koruyarak bugüne kadar gelmiş.
Kapadokya bölgesindeki Güzelyurt ilçesinin kültürel dokusu içerisinde geleneksel yöntemlerle bugüne kadar varlığını taşıyabilen bu yöresel ürünlerden biri. Ekşi maya kullanılması, mayalanma süreci, taş fırınlarda veya tandırlarda pişirilmesi bu ürünün en ayırt edici özelliklerinin başında gelir. Ekşi maya ekmeğin lezzetine, hacmine, kokusuna çok olumlu bir katkı sağladığı unutulmamalıdır.
Pişirilen ekmekler soğumak üzere dinlenmeye alındıktan ve kurumaması için üzeri örtülü bir şekilde yaklaşık bir saat kadar bekletildikten sonra sofraya konmaya, yemeye hazır hale gelir. Daha uzun süre kullanımı için ekmeklerin buzdolabı şartlarında saklanması tavsiye edilir.
Güzelyurt Kaymakamlığı tarafından yapılan başvurusu üzerine Mart 2022'de coğrafi tescil işlemi sonuçlanan bu lezzet adını Aksaray'ın Güzelyurt ilçesinin eski adından almış. Uzun süre bayatlamadığı için talep görüyor. Tamamen doğal un ile taş fırınlarda yüzyıllardır aynı usul ile yapılan bu lezzeti yolu Aksaray'a, Güzelyurt'a düşenlere tavsiye ediyoruz.