Hafızası olmayan toplumlar yok olmaya mahkumdur. Türklerin devletini bir cihan imparatorluğuna dönüştüren Fatih, fethettiği İstanbul’a girerken atının sırtından inmiş hocası Akşemsettin’in atının eyerini tutarak şehre girmişti. Tonyukuk’a saygıda kusur etmeyen Bilge Kağan ile Akşemsettin’in atını taşıyan Fatih aynı hafızanın ürünüydü. Bu hafızanın adı da töreydi. Rus’un pışpışlamaları ile çapına bakmadan Azerbaycan’ı kışkırtmaya çalışanlar tarihe göz attıkları zaman görecekleri gerçek Oğuzlara saldıranların sonunun pek hayırlı bitmediğidir. At sırtında töresini cihana taşıyan bir milletin bugünkü çocukları olan Azerbaycan ve Türkiye’nin kardeşliğinin verdiği mesaj da okuyabilene çok açık: Bin yıl önce vatan bellediğimiz bu topraklardan bin yıl daha gitmeye hiç niyetimiz yok.
Bir milleti tanımanın en iyi yolu diline bakmaktır. Oğuzların dilinde ise iki kavram dikkatimizi çeker:
Bozkırda kış günleri hava buz gibi olur yaz günlerinde ise Güneş kış günlerinin intikamını alırcasına tepeden hiç eksik olmazdı. Güneşin hiç ara vermeden yaktığı bu uçsuz bucaksız bozkırda gün boyunca yürümek imkansızdı.
Türkler bozkırla mücadele edebilmelerini atlara borçluydu. Bu borcu da zihinlerinde yaşatmış ata bir hayvan gibi değil de en iyi dostu gibi davranmışlardı. Türkçe’de cevvalliğe ‘at’ılmak denir. Artık bozkır dayanılmaz olunca Oğuzlar atıldı atlarının sırtlarına Hazar’ı aştılar.
Liderleri ise Korkut Ata’ydı. Türklerin töresinde hafıza her zaman savaşçı kahramanlardan daha da önemlidir. Uzak Asya’dan gelirken Korkut Ata’nın peşinden giden, Hoca Ahmet Yesevi’nin ruhunu kendilerine rehber edinen Türkler bu geldikleri topraklarda da kim olduklarını hiçbir zaman unutmadı.
Hazar’ın batısını kendine vatan belleyen Oğuzlar bu coğrafyaya geldikleri günden itibaren bölgenin hakimi oldular. Selçuklular ile kontrolüne aldıkları bu bölgede; Akkoyunlular, Osmanlılar, Karakoyunlular, Safeviler gibi nice devletler, imparatorluklar kurdular. Bu imparatorluklar bugün
Oğuzların hafızalarında yerini korurken iki imparatorluktan iki devlet çıktı: Türkiye, Azerbaycan.
Hafızası olan milletleri tahakküm altına almak kolay değildir. Türkiye ve Azerbaycan’ın da Rusya ile ilgili geçmişten kalan pek çok acı hatırası var. Balkanlardaki halkları Türkiye’ye karşı kışkırtan Çarlık Rusya’sı milyonlarca Türkün yurtlarından kopup Anadolu’ya göç etmesine sebep olmuştu. Kimisi yollarda sefalet içinde ölürken kimisi de vahşice katliamlara kurban gitmişti.
1914 yılında Trabzon’a kadar gelen Rusların arkasına sığınan Ermeniler; Van’da, Erzincan’da, Kars’ta sayısız Türkü öldürmüştü. Anadoludan atılan Rus ve Ermeni bu sefer Türk’e olan düşmanlığını bu sefer 4 yıl sonra Bakü’de gösterdi.
31 Mart 1918 günü Bakü’yü işgal eden Ermeniler bir günde en az 12 bin Azeri Türkünü katletmişti. O günlerde de bu olay Türkiye Türklerinde derin acılar yaşatmış, soydaşlarına yapılanlardan ıstırap duyan Türkler bir yandan Anadolu’yu işgalden kurtarmak için savaşırken bir yandan da Azerbaycan’a soydaşlarını korumak için ordu topluyordu. Aynı yıl Kafkas İslam Ordusu kuruldu.
Atıyla bozkırdan çıkan Türk at sırtında geri döndü
Hayatını Türk-İslam davasına adayan Enver Paşa’yı Orta Asya bozkırlarında at sırtında şehadete yürüten
. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı
o günleri
‘Azerbaycan Cumhuriyeti’ kitabında
şöyle anlatıyor:
Bu şekilde hayatı tehdit eden bir tehlikeye karşı hakimiyetini kabul etmiş Tiflis hükûmetinden kayıtsızlık gören Azerbaycan kamuoyunda pek doğal olarak bir inanç doğuyordu. Bu zor vaziyetten milleti kurtaracak yegâne bir çare vardı:
Ümitler hep oraya yönelikti. “O kardeş millet gelecek, bizi düşman elinden kurtaracak!” Halkın bundan başka bir ümidi kalmamıştı.
Netekim halk haksız çıkmamıştı. Kafkas İslam Ordusu toparlanmış Nuri Paşa komutasında hem İngilizleri hem de Ermenileri bölgeden atmıştı.
Üç renkli Azerbaycan bayrağı Bakü semalarında tekrar dalgalanmaya başlamıştı
. Bu kader birlikteliği hiçbir zaman tek taraflı olmamıştı. Azerbaycan milli marşının şairi Ahmet Cevat, Türk’ün derdiyle dertlenen bir karaktere sahipti. Balkan Savaşları’nda yaşananlara dayanamayıp gencecik haliyle Balkan Savaşları’nda Osmanlı askeri olarak cepheye yazılmıştı. Hamidiye zırhlısının Rusları mağlup etmesinin ardından da
‘Çırpınırdın Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına’ şiiriyle bu zaferi ölümsüzleştirmişti.
Yol ver Türk'ün bayrağına
Başka bir Hocalı’ya izin vermeyiz! Ne Türkiye o eski Türkiye ne de Azerbaycan genç bir cumhuriyet
90’lı yıllar geldiğinde ise Azerbaycan Türkleri tekrar bağımsızlığını kazanmış, başbuğ Elçibey liderliğinde bütün rotasını Türkiye’ye çevirmişti. Bağımsızlıktan sonra ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yapmış Rus şirketlerini bölgeden kovup bütün alanlarda Türkiye ile iş birliğine gitmişti.
Sovyetlerin uydurduğu ‘Azerice’ kelimesinin yerine de tıpkı Mehmet Emin Resulzade dönemindeki gibi ülkenin resmi dilini ‘Türkçe’ ilan etmişti.
‘Azerbaycan ve Türkiye dost değildir. Dostluk, birbirini sonradan tanıyanlar arasında kurulur. Bizler kardeşiz’
Hocalı Katliamının olduğu günlerde henüz bir yıllık bir devlet olan Azerbaycan, Türkiye’den gereken desteği görememiş o mel’un günlerde Rus’u arkasına alan Ermeni yaptığı katliamların bedelini ödememişti. Bugün hala Ermenistan işgali altında bulunan Karabağ üzerinden tahriklerine devam eden Ermeniler geçtiğimiz günlerde Tovuz’da 3 kahraman Azerbaycan askerini şehit etti.
Libya’da Hafter’i, Suriye’de Esad’ı destekleyen Rus Kafkasya’da da Türk’e oyununu Azerbaycan üzerinden çeviriyor. Ermeniyi kaşıyıp sırtını sıvazlayan Rus, Azerbaycan’ın güçlenmesi ile bölgede hiçbir kontrol alanı olmayacağını iyi biliyor.
Bugün Hocalı şartları olmadığını Türk Dışişleri Bakanlığı da duyurdu. Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olduğu açıkça belirtildi. Türkiye son bir ayda ilk jet füze motorunu, milli gemi savar füzesini, kamikaze dronelarını, tank modernizasyonunu, Sarpları görücüye çıkardı. Geçtiğimiz günlerde ise Azerbaycan ile Siha anlaşması yapılmıştı.
Hafızası olmayan toplumlar yok olmaya mahkumdur. Rus’un pışpışlamaları ile çapına bakmadan Azerbaycan’ı kışkırtmaya çalışanlar tarihe göz attıkları zaman görecekleri gerçek Oğuzlara saldıranların sonunun pek hayırlı bitmediğidir. At sırtında töresini cihana taşıyan bir milletin bugünkü çocukları olan Azerbaycan ve Türkiye’nin kardeşliğinin verdiği mesaj da okuyabilene çok açık:Bin yıl önce vatan bellediğimiz bu topraklardan bin yıl daha gitmeye hiç niyetimiz yok.
#Türkiye-Azerbaycan
#Tarihi kardeşlik
#Oğuzlar
#At ve töre