Yaşamın şiirini yazmak

04:0015/06/2025, Pazar
G: 14/06/2025, Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

“Bazen en güzel şey, beklenmedik ve hak edilmiş bir şekilde gelen armağandır okur için. İşte, yaşamın ve şiirin bütün inceliğiyle ve içten lirik sesiyle Hatice Nisan’dan, başarılı bir ilk kitap: Hoşça Kal Vardiyası.”

İsmail Karakurt

“eşelediğim bu geniş bahçede
dünyadan sökmediğim ne kaldı
kendimden başka” (s.34)*

Şiirler, şairlerden ileridedir. Şiiri anlamanın en dolaysız yolu yine metin olarak şiirdir. Şair, şiirinin yanında varlığını, bir de şiir üzerine düşünceleriyle perçinlemişse okuru iyice açıklığa çekiyor demektir. Çünkü şair, hayat taşıyan her varlıkta, sahih duyuş evreniyle meşru varlığını okura ancak böyle gösterebilir.

Bazen en güzel şey, beklenmedik ve hak edilmiş bir şekilde gelen armağandır okur için. İşte, yaşamın ve şiirin bütün inceliğiyle ve içten lirik sesiyle Hatice Nisan’dan, başarılı bir ilk kitap: Hoşça Kal Vardiyası. Mahal Yayınları’nın Bordo dizisinden çıktı. Editörlüğünü yine bir şair, Serkan Türk yapmış. Kitapta, otuz bir şiir yer alıyor. Bölümleri olmayan kitap bir epigraf ve adayışla açılıyor. Hemen akabinde şairin, şiire inancını perçinleyen poetika niteliğindeki “Şiir Sana Ne Yaptı?” sorusunun cevabı DAĞLARIN ARDI, KAPILARIN ARKASI adlı sunuş metnine yer veriyor. Bu metnin başında İlhan Berk’ten bir alıntıyla şiirinin toprağı hangi seslerin, duyuşların, temaların, imgelerin yatağıdır onun haritasını çiziyor.

ŞİİRİN RİTMİNİ BULMAK

İlk kitabıyla iyi şiire sıçrayarak ilerliyor Hatice Nisan. Şiirini soruları, sorgulamaları, yakarışları, teslimiyetleri üzerine kuruyor. Kitabın sayfaları ve aradaki boşlukta şairin düşleri, duyuşları, düşünceleri, sözcükleri ve imgeleri duruyor. Şiir kültürü, yoğrulmuş lirizmi, içe işleyen yalınlık dikkat çekiyor. O, tabiatın ve gündelik hayatın yüzüne dönük bir şair. Şiirlerinin adında bile badem, kar, kış, ev, çimenlik, reyhan, rüzgâr, kabuk, güneş, güz, yuva, çiçek… gibi geniş bir sözcük rengi var. Kullandığı sözcüklerinin sesi, söyleyişi ve sessizliği içinde şiirinin ritmini buluyor. Tabiat ve hayat, şiirlerinin iki vazgeçilmez izleği. Hatice Nisan, bu iki izlekte gördüklerini, dokunduklarını, sezgilerini, içinden geçenleri, içindeki şiiri kendine has sancısıyla dile aktarıyor. Hayatın gündelik canlılığı gibi tabiata da sadece bir manzara olarak değil, fıtratın saflığı, bir hafıza ve hayal içinden bakıyor. Şiiri için bitmez tükenmez sahici kaynağı seçmiş. Şair, hem şiirin hem ne yazdığının farkında, duyuşunu buna göre yoğunlaştırıyor, dilini buna göre katmanlaştırıyor. Şiirinde sözcükler kendiliğinden fışkırdıklarından yeni bir sese, taze bir imgeye ilerliyor. Şiirde kazandığı gücün etkisiyle okuru yeni anlam katmanlarında dolaştırıyor. Yine şairin, neyi, nasıl fark ettiğinde şiir yazdığının ilkesi de belli. Bunun belirleyicisi şu sözdür, Behçet Necatigil’den, “Nasıl yaşadığımızı fark ettiğimiz ölçüde yaşamın şiirini yazıyoruz.” Evet, ölçü tam bu. Şair, bu ilkeye göre yaşamın şiirini yazıyor. Tabiata çevrik bakışları ve gündelik yaşamın sesi bütün içtenliğiyle Hoşça Kal Vardiyası’nda yankılanıyor. Sözcükler bu yankıyla yeni bir dile, müziğe ve lirik varlığa çağırıyor okuru. Her eserde bazı şiirler bu çağrıda bir adım daha öne çıkar. Her ne kadar böyle bir yaklaşım doğru olmasa da, bir dizesinde “dünyada onun boyasını seviyordum” diyen şairin bakışına veya kaç kez ulu başına, “dengi miydim bu uçurumun?” sorusunun yer aldığı Evini Bilmenin Çimenliği (s. 47-49) şiiri, benim favori şiirimdir. Duyguları hemen harekete geçiren şey var çünkü bu şiirde, yapısındaki iyi imgelerin bireşimi bir de.

GÜNDELİK HAYATIN BİR PARÇASI

Şiirin boşluğunda dikiş bulan ve kök salan şiirleri seviyorum. Bazı şiirler, o yabansı kökenini kolay ele vermez. Bunun nedeni belli; şiirler yalnızca ilk okuyuşla ve kolayca anlaşılmak istemezler. Çünkü okura, birkaç kerede okunmanın taşkınlığını yaşatırlar. Her okuyuşta onu farklı anlam katmanlarıyla karşılamak isterler. Şiir okumaya başlayan birinin, şiiri eleştirel okumada şairin niyetleri, estetiği ve bilinçaltının sınırlanan alanını görmesi önemli bir andır. Şair, sesindeki çatlamayla şiirin katmanlarında varlığını sergiler. Kardan bir seyir, budaklarından öptüğü bir yaşam, bekleyen hızır, eğirdiği sesler, umudun mavi kaplanı, kabuğunu onaran salyangoz ve yeşili seven harflerin gövdeleri “badem uykusu, kar üçlemesi, evini bilmenin çimenliği, münâcat, lagrimilla ve hoşça kal vardiyası”na eşlik eder. Şiir kitaplarından öğrendiğim en zor şeylerden biri (ve hala öğrenmeye devam ediyorum) şiir/ler/in ne istediğini dinlemektir. Çünkü bu dinleyiş ve okuyuş, bize, insan yaşamındaki sezgi gücünün, esinlenmenin, içten duygu anlarının, kaçışların ve zihin uyanıklığın karşılığını verir. Şair, Badem Uykusu şiiriyle nisan ayına veda ederken Eliot’un nisana dair şikayetinin aksine yaşam döngüsündeki olan bitene incelik üslubuyla şahitlik eder: “nisan bunu ister, sabrı geçirip porselenlerden, gömleklerden/ defter sayfalarından/ hançer gibi uzattığı bahar dallarını/ yılgınlığımıza saplamak ister”

Kitabın adına da bakmak gerekir. Hoşça Kal, gündelik hayatın bir parçası, olumlu bir veda sözcüğüdür, genellikle ardımızda bıraktıklarımızla belli bir müddet görüşülemeyeceğini bildirir. En azından elveda gibi olumsuz ses değil umutları birden bitirmez, iç çekmeleri barındırmaz. Vardiya ise nöbetleşe yahut dönüşümlü çalışma olsa bile, Hoşça Kal Vardiyası’nda bir bekleme eylemi yahut yaşam biçimidir. Şiire evrilen temalar, incelikle iyiliğin çimenliğinde insanı olumlayan bir bekleyiş, zaman, aşk, ölüm, yalnızlık, sessizlik, yolculuk, ağaç, ot, merhamet dili olarak karşımıza çıkar. Serkan Türk’ün ifadesiyle söylersek “ruha başka mevsimler yaşatan şiirler bütünü ‘Hoşça Kal Vardiyası’ çok okunacak, zamana kalacak.” Yazımızı şairin Hoşça Kal Vardiyası’na kavuştuğu o andaki ilk duygulanış ve dileyişle bitirelim:

Novalis, şiir için “anlamanın yaralarını iyileştiren şey” demiş. Dilerim ki kendi yolunda yürüsün, umudun insanlarına ulaşsın, gittiği kalp onu tanısın, kime ulaşırsa onda yeşersin.




#Aktüel
#Edebiyat
#Hayat